Özet bir şeyin veya işin özünü bulup çıkarmaktır malum. Herhangi bir konu hakkında özet çıkarmak, o konunun özünü kavrayan/anlayan için oldukça kolaydır. Anlayan ve kavrayan için oldukça kolay iken, anlamayan/kavrayamayan içinse bir o kadar zordur.
Özet çıkarmak için gerekli olan bir kaç şey vardır;
Anlamak-kavramak anladığı ve kavradığını analiz edip, sentezleyebilmek. Bütün bunlar özetini çıkarmak istediğimiz şeyin, özüne vakıf olmamıza vesile olacaktır. Öze ulaşılmadan özete ulaşmak mümkün değildir haliyle. Yani özetten önce, öze ulaşmak gelir. Öze ulaşılmışsa zaten, özet de peşi sıra çorap söküğü gibi gelir.
Özet çıkarmakta en çok zorlananlar, ya gereğinden çok teferruatta boğulup meselenin özünden uzaklaşanlardır. Ya da, anlama-kavrama yetisi zayıf olup, analiz ve sentez konusunda nakıs kalanlardır. Çünkü bu durumda zaten işin özüne hiç varılmamıştır bile. Ayrıca özet konusunda asla başarılı olamayanlar arasında, ezberci olanları da unutmamak gerekir.
Bazen, özünü kavramaya çalıştığımız meseleleri, özetini çıkarmaya-anlamaya çalıştığımız konuları, analiz ve sentezlerimizle masaya yatırdığımız işleri bir kenara bırakıp ,insan özeti nasıl çıkarılır, insanın özeti için, insan özüne nasıl ulaşılır ona biraz kafa yormak lazım belki de.
Bu oldukça önemli bir husus aslında. Bilgiler, kitaplar, dersler arasında adeta sörf yapar hale gelen, günümüz insanı, çoğu kez kendi özü ve özeti dahil olmak üzere, insan denen müstesna varlıktan bihaberdir.
Mesela içinde yaşadığımız toplumun, cemiyetlerin özetini çıkartmakta çok mahir zannetsek bile kendimizi, çoğunlukta özlerine hakim olmadığımız büyük bir hakikat. O halde, öze vakıf olunmadan çıkarılan özetin ne hükmü kalır ki?
Hem bu şekilde çıkarılan özetlerle, kesilen hükümlerin, varılan yargıların, sahihlik derecesi hangi seviyede kalır?
Hâl böyle iken kendi iç dünyamızda; hissiyatımızda, fikriyatımızda, birçok insanın genel muhtevasına dair özetlerimizi sık sık sorgulamamız gerekmez mi?
Özlerine varamadığımız insanların, özetini acaba neye göre çıkardık. Sahihliği tartışılacak bu özetlerimizle kim bilir ne çıkarımlar yaptık; adaletten ve hakkaniyetten uzak...
Kuşkusuz bir insanın özüne ulaşmak/vakıf olmak, Mars'a ulaşmaktan daha zordur. Ulaşmak için; zandan arınmış -ön yargılardan uzak- ön kabullerden sıyrılmış hikmetli bir bakış açısı gerekir. Hikmetli bakış açısı için de kâmil bir Allah (c.c) korkusu bu işin olmazsa olmazlarındandır. Zaten diğer gerekli olanları da bu marifet peşi sıra çekecektir.
Her insanın kendi içinde oluşturduğu bir hesap defteri muhakkak vardır. Cemiyetlerin, fert fert insanların bir özeti muhakkak vardır o defterde. Kimi kara listededir, kimi ak listede. Kimi ise araftadır. Kendince bir özet yapmıştır insan, çoğu kez özlere varmadan.
Falan toplum şu, filan kişi bu diye özet bir fatura kesmiştir. Çoğunlukta bu konuda büyük bir yanılsama içindedir oysa.
Neden mi?
Öze ulaşmak için, anlayış şarttır çünkü.
Ancak insanın anlama kabiliyeti birçok etkenden dolayı, devre dışı kalabilmektedir.
Öze ulaşmak için, kavrama şarttır.
Ancak insan, hakikati kavramak yerine kavradığını hakikat sanmada oldukça ısrarcıdır.
Öze ulaşmak için, analiz şarttır.
Ancak insan, arınmadan analiz yapamaz. Kirli bir zihin, kirli bakışlar, temiz ve güvenilir analiz yapamaz. Arınma konusunda oldukça pasif kalan insan, analizlerinde de başarılı olamaz.
Öze ulaşmak için, sentez şarttır.
Ancak insan, analiz konusunda sınıfta kaldığından, sentez konusunda da koca koca sıfırları almaya hak kazanmıştır(!) kuşkusuz.
Bu arada bahsini ettiğimiz insan pek tabi ki biziz. Yani her birimiz.
Sanki özet defterlerimizi şöyle sık sık karıştırıp kontrol etsek, kâr ederiz zarar etmeyiz.
Öz ve özetleri karşılaştıralım tek tek; aidiyetlerimizin özünü/özetini...
Eş-dost, akraba, çoluk-çocuk, hasılı tüm değer ve değerlilerimizin özünü/özetini...
Hatta sevmediğimiz/sevemediğimiz her şeyin ve her kesin özünü/özetini de karşılaştıralım.
Bakalım, hesapta bir yanlışlık var mı?
Ama önce, kendi özetimizi çıkarmaya çalışalım. Tabi bundan önce özümüze ulaşmaya, dokunmaya çalışalım. Bakalım özümüz ve özetimiz nedir ne değildir?
Bu çok zor görünse de bir kestirme yolu var aslında;
Niyetimiz= özümüz...
Gözlerimiz özümüzü görmeye kadir değil. Ama inanıyoruz ki özümüzün gözü olsaydı, göreceği ilk şey niyetimiz olurdu...