İsrail, kurulduğu günden beri korku ve panikle hareket etmeyi sürdürmüş bir yapı. Bundan kurtulabileceği de yok. Filistin halkının işgal edilen toprakları üzerinde oluşturulan bu yapı elbette korkusuz yaşayamayacak. Çünkü bu yapı gayr-i meşrudur. Bütün dünya ülkelerinin israil’i tanımış olmaları bu hakikati değiştirmez. Siyonistler gerçek anlamda bir meşruiyetlerinin olmadığını bildikleri için de daima korku ile hareket etmektedirler. Yarım asrı geçen tarihleri hep savaş, işgal, talan ve katliam olan bu yapı, kendisini nasıl güvende hissedebilsin?
Bölgemiz, israil’in kurulduğu günden bu yana rahat yüzü görmedi. Emperyalist Batılı devletlerin ileri karakolu olma görevini, kendi varlığını devam ettirmenin yegâne garantisi gören israil, bu desteğin bir an dahi kesildiğini veya azaldığını hissedince paniklemeye başlıyor.
İsrail, başta ABD olmak üzere Batılı büyük devletlerin bölgedeki çıkarlarını koruyarak yaşama durumundan da asla kurtulamayacaktır. Çünkü israil, bu coğrafyaya yabancı bir unsurdur ve ancak yabancı güçlerin desteğiyle varlığını devam ettirebilir. Bu nedenle israil, bölgenin hiç bir ülkesiyle kalıcı barışı sağlayabilme şansına da sahip olamayacaktır. Şimdiye kadar komşu ülkelerin halka dayanmayan rejimleri ile yaptığı anlaşmaların da kalıcı olmayacağını çok iyi biliyor. Bu ülkelerdeki rejimlerin değişmesi durumunda her şeyin alt üst olacağından korkan israil, Mısır askeri darbesinin de bir numaralı planlayıcısı ve destekleyicisi oldu. İsrail aynı sebeple Esad ve diğer diktatörlerin gitmesini de istemiyor.
İran’ın kendi nükleer programı ile ilgili Batı dünyasıyla görüşmelere başlaması en çok israil’i korkuttu. Bu anlaşmanın oluşturduğu korku ve endişeleri atması hiç de kolay olmayacağa benziyor. Son bir aydan beri ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry’nin kaç defa israil’i ziyaret ettiğini bilen var mı? Demek, ABD’nin bunca teminatları da siyonistlerin korkularını dindirmeye yetmemiş olmalı ki Şimon Perez ‘Ruhani ile görüşmeye hazırım. Biz İran’ı düşman görmüyoruz’ deyiverdi. Yıllardan beri ‘yılanın başı küçükken ezilmeli’ söylemiyle ABD’yi İran’a saldırtmaya çalışan israil, şimdi İran’a ilan-ı aşk ederek ne derece koyu bir panikleme içinde olduğunu ortaya koymuş oldu. Öteden beri bölgede kendi güvenliği açısından potansiyel bir güç olarak gördüğü ülkelerin üzerine ABD’yi saldırtarak bertaraf etmeyi başarılı bir şekilde yürütmüş olan siyonistler, bundan böyle bu imkânı sürdürebilme şanslarının azaldığını görünce korkuya kapılıyorlar.
Şimon Perez’in İran ile ilgili açıklamalarına cevap gecikmedi. İran Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Merziye Afhami aynen şöyle dedi: “İran’ın siyonist rejim hakkındaki görüşleri değişmemiştir. Bu tür açıklamalar, söz konusu rejimin içinde bulunduğu yalnızlıktan kurtulabilmek için kullandığı reklamdan başka bir şey değildir.”
ABD’nin bölgedeki politikalarını değiştirme sinyalleri vermesinden sonra israil’de, ABD’nin yerine geçebilecek bir müttefik arama düşüncesi konuşulmaya başlandı. ABD’nin artık dünyanın tek patronu olma durumunun kalmadığı özellikle Suriye konusunda geri adım atmasıyla daha net olarak görüldü. Rusya ve Çin’in bölgede oluşan boşluğu doldurmaya çalıştıkları artık açıktan görülür hale gelmeye başlandı. Son aylarda israil ve Suudi Arabistan’dan Rusya’ya gerçekleştirilen üst düzey ziyaretler ve görüşmeler Rusya’nın tekrar bölgeye geri dönüşünün sinyalleri olarak görülüyor. Rusya’nın Mısır askeri cuntası ile kurduğu ilişki de bu alanda atılmış önemli adımlardan biri olarak değerlendiriliyor. Rusya ile Mısır’daki askeri darbeyi destekleme konusunda aynı safta yer alan Suudi Arabistan’ın Suriye’de Esatsız bir çözüm için Ruslarla gizli pazarlıklar yürüttüğü de ifade ediliyor.
Diğer yandan İran’a karşı körfez ülkeleriyle bir birlik oluşturmaya çalışan Suudi yönetiminin bu yöndeki çabaları bir sonuç vermedi. Körfez İşbirliği Konseyi’nin Körfez Birliği’ne dönüştürülmesi teklifi kabul görmedi. Umman, kurulacak bu birliğe katılmayacağını net bir şekilde ifade etti. Umman Dış İşleri Bakanı Yusuf bin Alawi, yaptığı açıklamada ‘Biz bir birliğe engel olmayacağız ama eğer bir birlik gerçekleşirse onun parçası da olmayacağız’ dedi. Bilindiği üzere Umman ve Katar, İran ile iyi ilişkilere sahip iki körfez ülkesi.
İsrail’den İran’a bakış açısını değiştirebilecek ‘sözler’ duyduk, ama bunun benzeri sözleri Suudi Arabistan yönetiminden de duyabilecek miyiz? Zannederim bunu görebilmek için biraz daha beklemek gerekir. Önümüzdeki aylar daha çok sürpriz gelişmelere sahne olabilecek gibi görünüyor.