Papa'nın öncülüğünde 27 Avrupa Birliği ülkesi liderinin Vatikan'da verdiği poz Türkiye medyasında; özellikle de muhafazakâr medyada çok konuşuldu.
“Haçlı birliği fotoğrafı” diyen de oldu
“AB liderleri Papa'nın dizinin dibinde oturdu” diyen de
Büyük bir kısmımız fotoğrafı kıskandı. Evet, evet kıskandık. Haydi, sizin için tabiri biraz daha indireyim “imrendik” diyeyim.
Malum İslam dünyasının halifesi yok, İslam dünyasının böyle bir fotoğrafı da yok. Var olan tüm fotoğraflar siyasilerin yan yana gelmesinden oluşan kareler. İslam dünyasında en önde ruhani lider bulunan bir fotoğraf yok. Yok, çünkü bizim bir halifemiz yok.
Papa'yı ve ardı sıra dizilen batılıları görünce galiba biraz kıskandık! Biraz ah çektik! Belki de biraz içimiz yandı. Biraz yetim hissiyatına mı kapıldık ne!
Öyle ya Papa, irili ufaklı mezheplere bölünmüş, Avrupa'nın sosyalistini, ateistini, deistini, milliyetçisini, liberalini tek karede toplamış mı? Toplamış!
Gel de yetim olma! Gel de bağrın yanmasın.
Sahi İslam dünyası böyle bir poz verebilir mi? Müslüman bir ülkeyi yöneten bir sosyalist ya da bir ateist İslam halifesinin arkasında durup böyle bir poz verebilir miydi?
Benim bir cevabım var.
Eminim sizin de vardır
****
Kılıçdaroğlu referandum sürecinde gaflarını mı artırdıkça arttırıyor yoksa farklı bir referandum stratejisi mi çiziyor?
Sosyal medyada, haber sitelerinde Kılıçdaroğlu'nun gafları tıklanma ve izlenme rekorları kırıyor.
Bir bakıyorsunuz bu sistem “Tek adamlıktır” demiş, bir bakıyorsunuz bu sistem “çift başlılığa” sebep olur demiş.
Bu kadarı gaf olamaz! Sanırım farklı bir strateji devrede… 7 Haziran'da kendisinden en fazla söz edilen Selahattin Demirtaş'tı. Espriler, sazlar, laf sokmalar… Demirtaş konuşuldukça HDP'nin oyları artmıştı.
Bir benzeri Kılıçdaroğlu tarafından uygulanıyor olmasın!
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım neredeyse her mitinglerinde Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin çarpıklığını, anayasa maddelerini okumadığını söylüyorlar.
Hayır! Kılıçdaroğlu benden söz etsinler de nasıl söz ederlerse etsinler stratejisini uyguluyor ve bunu başarıyor.
***
Kısa bir hikâyecikle İslam dünyasının fotoğrafını çekelim.
‘Katliam' ve ‘ihtilaf' arkadaş olmuşlar.
Ama ne var ki hiçbir köy-kasaba-ülke her ikisini birden ağırlayamıyormuş.
Bundan dolayı köy-kasaba-ülkelere önce 'ihtilaf' gider; yer içer sorun üretir, katliamın gelmesi için zemin hazırlarmış.
İhtilafın girdiği hiçbir hanede saadetten eser kalmazmış
Hülasa 'İhtilaf' iyice o diyara yerleştikten ve ağlarını iyice ördükten sonra yakın dostu 'katliam' ı çağırırmış… Katliamın ayak sesleri geldiğinde ihtilafın gücü zirveye tırmanırmış…
'Katliam' farklı elbiselerle uğrarmış köy-kasaba ve ülkelere...
Bazen Moğol, bazen Haçlı, bazen diktatör, bazen para, bazen din, bazen mezhep…
İhtilafın kahkahaları katliamın çığlıkları ile birleştiğinde artık o belde halkına “gitmek ya da ölmek” dışında başka bir yol kalmamıştır.
'Katliam' işini bitirip o ülkeden ayrıldığında 'ihtilaf' da onunla birlikte ayrılırmış
Çünkü ihtilaf "ölüler ülkesinde" yaşayamazmış…