Paralel yapı tarafından 2010 yılında kurulan kumpas nedeniyle büyük mağduriyet yaşayan Adıyaman Vahdet-Der üyeleri, yaşadıkları tüm sıkıntıların giderilmesini istediler.
Yapılan resmi başvuruların ardından kurulan ve tüzüğünde belirtilenlerin dışında hiçbir faaliyette bulunmayan Adıyaman Vahdet-Der üyeleri, paralel yapı polisleri tarafından şafak vaktinde “terörist” gibi gözaltına alınıp yine bu yapıya bağlı yargı mensupları tarafından ağırlaştırılmış hapisle cezalandırıldılar.
ABD ve İsrail`i protesto etmek, cenazeye katılmak, düğün tertip etmek, Kutlu Doğum Haftası programı düzenlemek, öğrencilere barınma yeri konusunda yardımcı olmak, fakirlere yardımcı olmak gibi İslami ve insani faaliyetlerden dolayı dernek yöneticilerine ağır cezalar veren paralel yapının polis ve yargıdaki unsurları, İslami kesim üzerinde adeta terör estirdi.
Delil olarak çakı bıçağı bile bulunmayan insanlara ağırlaştırılmış hapis cezası verildi
Açılan dava sonucu mahkeme dosyasında delil olarak çakı bıçağı bile bulunmayan Kâhta Mustazaf-Der Şube başkanı Mustafa Yetiş 10 yıl 6 ay hapis cezasına, Adıyaman Vahdet-Der yöneticisi Ahmet Yıldırım 9 yıl hapis cezasına, diğer Vahdet-Der üyeleri Ahmet Kalan, Hüseyin Demir, İsmail Alpaydın ve Kamil Demiral 7`şer yıl 6`şar ay hapis cezasına çarptırıldı.
15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminin ardından, paralel yapının geçmiş yıllarda neden olduğu mağduriyetler tekrar gündeme geldi.
Büyük mağduriyetlerin yaşandığı geçmiş sürecin tanıklardan Peygamber Sevdalıları Platformu Adıyaman Koordinatörü Bilal Demir, o dönemde Vahdet-Der Başkanı şimdi ise HÜDA PAR Adıyaman İl Başkanı Ali Çelik ve diğer mağdurların çocukları İLKHA mikrofonlarına konuştu.
Yıllarca paralel yapı tarafından sürekli taciz edilen bu insanlar, her şeyin ayan beyan ayyuka çıktığı bir dönemde, bu yapının mağdur ettiği ve suçsuz yere ceza alan insanların dosyalarının tekrar açılarak adaletli bir yargılamanın yapılması isteniyor.
2010 yılında yasal olarak dernek çalışmalarına başladıktan hemen sonra paralel yapının adamları tarafından sürekli rahatsız edildiklerini belirten Bilal Demir, yasal çerçevede faaliyet gösteren tüm derneklerin yapmış olduğu faaliyetlerin kendi dernekleri için suç sayılarak haklarının gasp edildiğini söyledi.
Bugün paralel yapının gerçek yüzünün ortaya çıkmasına rağmen o gün bu yapı tarafından mağdur edilen dernek yöneticilerinin hâlâ cezaevinde olmasının garip olduğunu belirten Demir, paralel yapı tarafından mağdur edildikleri zaman ne hükümetin ne de diğer İslami camiaların kendilerine sahip çıkmadığını ifade etti.
“Vali yardımcısı bize 14’te randevu veriyordu ama bizi 16’ya kadar bekletiyordu”
Demir, yaşadıkları süreci şöyle anlattı: “O gün valilikte ya da emniyette bize zorluk çıkaran herkes bugün tutuklandı. Bizler etkinlik yapacağımız zaman izin istiyorduk. Vali yardımcısı bize 14’te randevu veriyordu ama bizi 16’ya kadar bekletiyordu. Düşünün ben dernek başkanıyım. Yani resmen bizimle dalga geçiyorlardı. Son dönemde medyaya da düştü. Bizim Samsat Kutlu Doğum etkinliğimiz sabote edildi. Oradaki paralelin adamları ‘biz size etkinlik yaptırmayacağız, zaten Adıyaman’daki etkinliğe de izin vermeyeceğiz’ dediler. Ama kardeşlerimizin samimiyeti ve fedakârlığı sayesinde etkinliğimizi yaptık.”
Mutfakta bir fincanda bulunan bir liradan dolayı bize 5 bin lira ceza yazıldı
Derneklerine yapılan operasyonda mutfak malzemesinin masrafının karşılanması için bir fincanda bulunan bir liradan dolayı kendilerine 5 bin lira ceza yazıldığını belirten Demir, iftira atarak derneklerine gelen gençleri sürekli korkutan bu yapıya bağlı polislerin bugün daha kötü duruma düştüğünü bunun da Allah’ın bir lütfu olduğunu söyledi.
“Tüm odalarda Samanyolu TV açıktı, masada da Zaman Gazetesi vardı”
Dernek çalışmalarını halkın gözünde itibarsızlaştırmak için yapılan operasyonda bir terörist evini basar gibi yüzlerce polisin kullanıldığına dikkat çeken HÜDA PAR Adıyaman İl Başkanı Ali Çelik, gözaltına alınan arkadaşlarını sormaya gittiğinde yaşadıklarını şöyle dile getirdi:
“Arkadaşlarımı her sormaya gittiğimde ilkin gözüme takılmayan bir şey gördüm. Her seferinde beni farklı bir odada beklettiler. Birinci sefer gittiğimde aldıkları odada Samanyolu TV açıktı, masada da Zaman Gazetesi vardı. Normal karşıladım ama ikinci sefer gittiğimde farklı bir odaya aldılar ve yine aynı durum vardı. Üçüncü sefer de farklı bir odaya alınınca orada da aynen Samanyolu TV açık ve Zaman Gazetesi vardı. Şunu imaya etmeye çalışıyorlardı; ya bize itaat edeceksiniz ya da bu hale düşeceksiniz. Kesinlikle bunu ima etmeye çalışıyorlardı.”
O dönemde yapılan operasyonların derneği halkın gözünde itibarsızlaştırdığını ifade eden Çelik, halkın İslami bir partinin iktidar olduğu dönemde namaz kılan polislerin yaptığı bu sinsi planı anlayamadığını ama bugün her şeyin ortaya çıktığını söyledi.
“2012 yılında AK Parti milletvekillerini paralel yapı konusunda uyardım ama kimse inanmadı”
Paralel yapı tarafından kurulan kumpası ortaya çıkarmak için dönemin AK Parti Adıyaman milletvekillerine dosya sunduğu halde yaşanan mağduriyetin giderilmediğini dile getiren Çelik, bunu milletvekillerinin etrafındaki insanların da paralel yapı mensubu olmasına bağladığını belirtti.
Kendilerine kumpas kuran vali yardımcıları ve emniyet mensuplarının son darbe girişimden sonra tutuklandığını hatırlatan Çelik, 2012 yılında AK Parti milletvekillerini paralel yapı konusunda uyardığı halde kimsenin kendisine inanmak istemediğini belirterek darbe girişimi sonrası her şeyi açığa çıkan bu yapının mağdur ettiği tüm insanların mağduriyetinin artık görülmesi ve giderilmesi gerektiğini ifade etti.
“Polislerin bazıları balkondan bazıları ise damdan ‘terörist’ evi basılır gibi evimize girdiler”
Babasının İslami kimliğinden dolayı hem 2000’li yıllarda hem de 2010 yılındaki Vahdet-Der kumpasında paralel yapıya bağlı polisler tarafından mağdur edildiğini ifade eden Hüseyin Demir’in oğlu Abdurrezak Demir, aile olarak kurulan bu kumpas sonucu büyük sorunlar yaşadıklarını söyledi.
Yaşadıkları mağduriyeti anlatan Demir, “Bizim evimiz bir sabah namazı vaktinde elinde uzun namlulu silahlar olan polisler tarafından basıldı. Polislerin bazıları balkondan bazıları ise damdan ‘terörist’ evi basılır gibi evimize girdiler. Sonra evimizin önüne iki sinyal kesici araç da getirilmişti. Mahallenin giriş çıkışı yasaklanmıştı. Tabi tüm bunlardan sonra mahalle halkının bize bakışları değişti. Çünkü şimdiye kadar böyle bir baskın görmemişlerdi. Bu kumpastan sonra biz esnaf olduğumuz için ticari hayatımız zarar gördü. Akrabalarımız bile bize suçlu muamelesi yapıyordu. Diyorlardı ki ‘Eğer suçunuz yoksa neden bu operasyonlar yapılıyor. Neden cezaevine giriyorsunuz?’” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanına seslenen Demir, babası gibi yıllardır paralel yapının mağduru olmuş insanların yaşadığı mağduriyetlerin acilen giderilmesini beklediklerini ifade etti.
“Adalet Bakanlığından af değil yeniden adil bir yargılama istiyorum”
Bir şafak vaktinde sanki Türkiye’nin en çok cinayet işleyen insanının evi basılıyormuş gibi uzun namlulu silahlarla 20-30 polisin evlerine baskın yaptığını söyleyen aynı kumpastan ceza alan Ahmet Yıldırım’ın oğlu İbrahim Halil Yıldırım ise bu kumpas sonucu yaşadıkları mağduriyeti şu şekilde aktardı:
“Mesela evimize yapılan o baskından sonra komşularımızdan farklı tepkiler aldık. Selam verdiğimizde yüzünü çevirenler oldu. Çünkü dışarıdan yapılan baskından dolayı sanki babam bir terör mensubu gibi görünüyor. Akrabalarımız içerisinde sahip çıkan olduğu gibi dışlayanlar da oldu. Babam ceza aldıktan sonra işyerini ben ve abim işletmeye çalışıyorduk. Bu konuda bayağı sıkıntı yaşadık. Mesela komşularımız ‘Babana ne oldu, suçu neydi, hâlbuki biz onu tanıyoruz gayet mütevazı bir insandı’ diyorlardı. Biz de ifade etmeye çalışıyorduk. Son olaylarda da ortaya çıktığı gibi benim de babam paralel yapının mağdurudur.”
Darbe girişimi sonrası başlayan süreçte tutuklanan hâkim ve savcıların daha önce verdiği kararların geçerliliğinin tartışılması gerektiğini belirten Yıldırım, Adalet Bakanlığından babası için af değil yeniden adil bir yargılama istediğini söyledi.
İLKHA