Kürt halkına bela olmuş bir zihniyetle karşı karşıyayız. Vücuda yerleşen parazit bir yaratık gibi bünyeyi sömüren bir zihniyet… Bunlar üretmez ve üretime davet etmezler. Halkı kalkındırma dertleri yoktur. Hayatı durdurmaya çağırırlar. Kepenk kapattırırlar. Boykot ederler. Ölüme yaşamdan daha çok değer verirler.
Çağırdıkları eylem bile faydaya yönelik değildir. Yıkmaya, etrafa zarar vererek yürümeye -o da olmasa- gürültü çıkarmaya, insanları rahatsız etmeye çağırırlar. Kontak kapattırarak, insanları kilometrelerce yürümek zorunda bırakırlar.
Okullardan sağlık kurumlarına, derneklerden camilere kadar halka faydalı her yere saldırırlar. Hedefleri halkın mağduriyetini olabildiğince arttırmaktır. Halkın yaşam alanlarını yaşanmaz hale getirirler ama televizyon ve gazeteleri ekolojik eylemler peşindedir. Medyaları sadece kendilerini takip edenleri hipnoz ile esir almıştır. Bunun etkisiyle en açık hakikatleri fark etmezler. Arkasından gittiklerinin fahiş hatalarını dahi görmezler. Veya “her evde bir tuvalet vardır” diyerek hatayı normalleştirirler.
Tüm renklerle iletişim içerisinde olma iddiasındadırlar ama kendilerine boyun bükmeyen Müslüman gördüklerinde kırmızı görmüş gibi olurlar. Farklı düşünene “hain” derler. Yetmezse, gündemin şartlarına göre ağızlarına ne gelirse onu da derler. Arada iletişimi kesen çukur ve barikatlar oluştururlar, özgürleştirecekleri halkı evlerine hapsederler.
Bir sürü harflerle kurdukları parti ve sivil toplum kuruluşları onlar için bir propaganda aracıdır. Yapılacak olan örgütsel eylemleri meşru gibi göstertir ve duyuru bildiri vazifesi gördürürler. Çağrılarında “tek bir insanın canına, malına zarar vermemek…” deseler de geçmişleri bunun tersi durumlarla doludur. Buna dair alınlarında hep lekeler barındırırlar. Yüzlerindeki kara lekelerden utanmazlar.
Yalan söylemek bunlar için bir meleke haline gelmiştir. Onun için de yalan söylerken yüzleri kızarmaz, heyecanlanmazlar. Adeta emindirler yalanlarından. Bir süre sonra kendileri de inanırlar.
Oturdukları her yerde propaganda yaparlar. Ezberledikleri yalanlarını sergilemek için uygun bir zaman veya zemin beklemezler. Diğer insanların suskunluğu sebebiyle ortama hâkim görünürler. Oysa havaları, en ufak bir itirazda yerle bir olur. Çünkü ne bir delilleri ne de dayanakları vardır. Söyledikleri ya söylenti ya da hakarettir.
Kendilerinden olmayana karşı dilleri yılan gibidir. Zehirli ve iftira doludur. Az bir propagandadan sonra etrafı gözetler, korkudan emin olduklarında küfretmeye başlarlar. Bazıları ise daha akılsızdır. Rastgele girer ama “sen ne diyorsun” itirazında bile pısırık bir tilki olur. "Allah hayırlısını yapsın. Bu ateşe bir su döksün " derler ama Allah'ın "başınıza gelenler yaptıklarınızdandır" dediğini bilmezler.
Demokratik Özerkliklerinde demokrasi yoktur. 40 yıldır aynı adamın başta olduğu bir yapının neresinin demokratik olduğunu kimse sorgulamaz. “Bu adamın Saddam'dan, Kaddafi'den ne farkı var?” diye kimse düşünmez. On yıllardır yönetimde olan Ekvador ve Angola liderleri gibi ölene kadar halkın başına bela olurlar. Özerklikleri kemik sahibinin izni altındadır. Sürekli sahip değiştirler.
Serokları "Sümer Rahip Devletinden..." kitabında Allah'a ve dine hakaret eder; eş başkan ise Sümer Parkta namaza ve duaya çağırır. Başkalarını dini kullanmakla itham ederler ama onlar hem dini hem dili hem de değer verilen her şeyi kullanırlar. Hatta emelleri için sadece dini değil dinsizliği ve ahlâksızlığı bile savunurlar. Kültürü korumaktan bahsederler ama geleneklere düşmandırlar. Konuşmalarında İslami kavramları kullanmazlar. Yüzleri meymenetsizdir.
Baharı, savaş zamanı bilir; mukaddes bayramları kara ilan etmek için fırsat beklerler. Oysa arkadaşları kıyıma tabi tutulsa bile belirli günlerinde, düğünlerinde, festivallerinde çılgınca eğlenirler.
Destekçileri Kürtlere düşman bilumum çevrelerdir. Kürtleri eze eze onlardan PKK'yi çıkaran Laikler/Kemalistler onların yanındadır. Dostları ulusalcılar kendi zihniyetlerinin sebep olduğu bir mağduriyetten bile nemalanma peşindedir. Öldürdüğü adamın hem mevlidine hem de mirasına çöken alçaklardır bunlar. Kürde insan muamelesi yapmaz ama sürdükleri ölümüne dövüş arenasında alkış tutarlar. Amerikalılar “en iyi zenci ölü bir zencidir” derken; bunlar için de en iyi Kürt, ölüme adanan Kürt'tür.
Kürt halkına ise PKK'nin askeri gücü için evlat doğurmak düşer. Ardından maalesef halk feda ettiği yavrularının da peşinden gider. Kimse olayın esas faillerini merak etmez. Belki de oğlunun katilini öğrenip eli bağlı durmaktan korkar. Acısını yüreğine gömer. Ama acısı yine o parazitlere meze olur. Parazitler, evladının dirisinden yedikleri gibi ölüsünden de beslenir. Haram, zıkkım olsun.