Bu soruyu geçen hafta İkbal Atak kardeşim sormuştu. Bu soruya cevap vermek için evvela Hizbullah’ın tarihine bakmak lazım. Hizbullah’ın tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Hizbullah’ı belli bir süreçte ortaya çıkmış belli bir coğrafya ya da etnik yapıya dayandırmak açık bir hata olur. Tarihine bakarak Hizbullah’ın bu nevi kirli oyunlar karşısında nasıl tavır sergileyeceğini anlamak zor değildir. Hizbullah, tarihte böyle durumlarla karşılaşınca nasıl bir tavır takınmıştır, bakalım.
Kur’an’a göre Hizbullah’ın karşıtı Hizbuşşeytandır. Hizbuşşeytan, aslında çoğu zaman kendini Müslüman olarak tanımlar, ehli kitap olduklarını, Allah’a, Ahirete, Peygamberlerine inandıklarını iddia ederler. Hatta bir kısmı Müslümanların içerisinde olup onlarla birlikte ibadet ederler. Kitabımız bunları da münafıklar olarak niteler. Kur’an’daki örneklere bakınca kitap ehli ve ya münafıklar tarafından Hizbullah’a kurulan tuzakların bugün Hizbullah’ın karşılaştığı derin komplolardan farklı bir tarafı yoktur. İşte bu örneklerden birini inceleyerek Hizbullah’ın bu komploya karşı nasıl tavır alacağını kestirmeye çalışalım.
Kur’an-ı Kerim birçok ayette müminlere yönelik bu tür komplo ve saldırıların aslında Allah’a (c.c) yönelik olduğunu ifade eder. Mesela Haşr Suresi 2. Ayeti Kerimesinde; “Kitap ehlinden inkar edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O`dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Allah onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve müminlerin elleriyle, yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri ibret alın.” buyruluyor. ‘Kendilerini Allah’tan koruyacağını’ ve ‘Allah onlara ummadıkları yerden geldi’ ifadelerinden savaşın Allah’a tevcih edildiği son derece açıktır.
Saldırılar, ne zaman ve nerede olursa olsun Müminlere yönelmiş gibi görünse de aslında Allah’ı (c.c) hedef aldığı ayetlerle sabittir. Zaman zaman “Bu Kürtler birbirlerinden ne istiyorlar, neden kendi aralarında anlaşamıyorlar?” ifadelerinin anlamsızlığı ortadadır. Çünkü Kürtlerin birbirleriyle çatıştığı, savaştığı ve ya birbirleriyle alıp veremediği yoktur. Saldırılar, Allah’ın (c.c) düşmanlarından O’nun taraftarlarına yöneliktir. Muvahhit müminlere yapılan son saldırıların failleri net olarak ortaya çıkmamıştır. Kimse olayı üstlenme cesaretini göstermemiştir. Olayın saldırıya maruz kalan tarafının dindarlığı başka bir ifade ile Allah taraftarı olduğu kuşkuya mahal vermeyecek kadar açık ve nettir. Buradan hareketle saldırgan tarafın kimliği de netleşmektedir. Saldırganlar hizbuşşeytanın münafık kanadına mensupturlar.
Böyle durumlarda Hizbullah’tan beklenen yukarıdaki ayeti kerimenin ifadesi ile açıktır. Ayetin devamından ve tefsirinden anlıyoruz ki, ehli kitaptan olan kâfirler çatışmasızlık anlaşmalarını (bunlar ister yazılı olsun ister olmasın) bozarlarsa yapılması gereken karşı tarafın maddi güç ve imkânlarına bakılmaksızın savaşı göze almaktır. Saldırılar karşısında işin içine nefisler katılmadan olaylar intikam boyutuna taşınmadan saldırının akideye yönelik olduğu dikkatten kaçırılmadan izzetli bir duruş sergilenmelidir. İşin suhuletle ele alınması, duygusal davranmaktan kaçınılması bu işin tabiatı gereğidir.
Böyle durumlarda Müslümanlar için asıl tehlike savaşı göze almak değil, aksine güçlerin orantısızlığı kaygısı ile savaşı göze alamamaktadır. Nitekim Allah Resulü, Beni Nadir Yahudilerinin silah ve sayı üstünlükleri ile kale gibi evlerine rağmen kalleşçe davranışlarına karşılık savaş ilan etmiştir. Beni Nadir, kısa bir süre yüksek donanımına ve (sahte) müttefiklerine güvenerek direneceklerini ifade etmişlerse de Rabbimiz onların üzerine hiç kimsenin ummadığı ve beklemediği ordusunu göndermiştir. Bu ordu kalplere salınan RU’B yani korkudur. Müminler silah kullanmak mecburiyetinde dahi kalmadan zafer elde etmişlerdir. Kur’an’ın hükmünün kıyamete kadar geçerliliği “benzer olaylar için benzer sonuçların” sübutuna delalet eder. O zaman nasıl müminler galip geleceklerini hesap etmedikleri ve Yahudiler de mağlup olacaklarını ummadıkları halde sonuç adate düşmanın intiharı gibi kendi kendini tahribi ile sonuçlanmış ise bu gün de Hizbullah savaş ilanı mecburiyetinde kalırsa sonuç benzer olacaktır. Mesela bu kirli yapının Müslüman kadını kılıç gibi bileyerek silah olarak kullandığını biliyoruz. Belki Rabbim Hizbullah’ın tek mermi kullanmadan onları kendi silahları ile vuracaktır. Allah’ın “gaybi askerleri” için tahminde bulunduğum için O’nun affına sığınıyorum.