Amerika, İran'ın Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ye bir suikast gerçekleştirdi. İran’dan da misilleme olarak Irak'taki ABD üslerine füze saldırıları yapıldı.
Buraya kadar normal; ama sonrasında gariplikler var.
İran hükümeti ve İran’a yakın olan medya en az 80 Amerikan askerinin öldüğünü söyledi. Hatta tahribatın boyutunu göstermek için üslerle ilgili görseller bile paylaşıldı İran yanlısı medya tarafından.
Amerika aynı fikirde değildi.
ABD ilk olarak saldırıda kimsenin yaralanmadığını, daha sonra 34 kişinin “travmatik beyin sarsıntısı” geçirdiğini açıkladı. Bu sayı daha sonra 50'ye, bugünlerde de 64'e çıkartıldı.
Doğrusu travmatik beyin sarsıntısının ne olduğunu tam olarak bilmiyorum; ama sanırım savaş ortamlarıyla alakalı bir rahatsızlıktır. Füze saldırısında oluşan sarsıntı ya da ortaya çıkan sesler bile psikolojik rahatsızlıklara neden olabiliyor.
Ama benim takıldığım şey yaralı olup olmamasından çok Amerika’nın belli aralıklarla (on günlük periyotlarla) “travmatik beyin sarsıntısı” geçirenlerin sayında artışa gitmesi…
Hiç komik değil biliyorum; ama aklıma her gün koronavirüs bilançosunun açıklanması geldi.
Acaba, diyorum.
Acaba Amerika sayıları böyle parça parça açıklayarak ülkenin “psikolojik beyin sarsıntısı” geçirmesinin önüne mi geçmek istiyor?
Hatta birkaç gün sonra Pentagon “Koronavirüs Irak’taki üslerimize sıçradı ve şu kadar askerimiz hayatını kaybetti” dese de şaşırmam.
ATATÜRK UZMANI
Siz bakmayın isimlerin önündeki akademik ünvanlara, Türkiye’de en büyük Atatürk uzmanı Yılmaz Özdil’dir.
Öyle ya sadece komutanlığından, siyasetçiliğinden değil yaşamının her anından, söz ve mimiklerinden bile haberdardır Özdil.
Kemalist akidenin, Kemalist felsefenin, Kemalist yaşam tarzının, hatta Kemalizmden para kazanmanın en büyük uzmanıdır Özdil.
Atatürk ile ilgili bir cümlenin etimolojisinden girer, morfolojisinden çıkar, semantik analiz yapar ve sonuçları kamuoyuyla paylaşır.
Herkes dikkatli olmalı, sözlerini ölçüp tartmalı.
Son yazılarından birinde şunları yazmış Özdil:
“Siyasilerimiz, gazetecilerimiz, devletin bekasından bahsederken, sık sık “Atatürk'ün dediği gibi, söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” filan der.
Çok şık laftır…
Ama, Atatürk'ün böyle bir lafı yok.
Eğilip bükülerek bu hale getirilen o lafın orijinal hali nedir derseniz?
“Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez”dir.”
İşte böyle herkes ağzının payını almıştır.
Ama Özdil’in şöyle bir problemi var ki, verdiği bilgiler için pek kaynak belirtmez.
“Benden ala kaynak mı var!” diye kükrerse sesimizi keser ve diyecek bir şey bulamayız.
Atatürk konusunda tüm cehaletimizin farkında olarak büyük otorite Yılmaz Özdil’den şöyle bir ricada bulunabilir miyiz acaba, diye düşünüyoruz.
Mahkeme duvarlarındaki “Adalet mülkün temelidir” sözünün tahlilini yapsa ve aslını bizimle paylaşsa iyi olur. Öyle ya İstiklal Mahkemeleri “Sanığın asılmasına, tanıkların bilahare dinlenmesine” kararı verirken Atatürk’ün hangi sözüne dayanıyordu acaba?
“İstikbal göklerdedir” sözü kim tarafından uydurulmuştur ve Atatürk’e mal edilmiştir?
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünün altına da Kemal Atatürk yazan Atatürk düşmanlarına karşı da bir hamlede bulunsa ya Yılmaz Özdil. Sözün Hz. Ömer’e, Hz. Ali’ye, hatta Mevlana’ya ait olduğunu söyleyenler var.
Evet, Yılmaz Özdil!
Neyi esas aldığın önemli değil; ama bir şeyler yap ve Atatürk’ü olduğu gibi anlat.
Tabii cesaretin varsa…