İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, ABD Başkanı Barack Obama'nın hakemliğinde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Mavi Marmara saldırısındaki hatalarından ötürü Türkiye'den özür dilemesini değerlendirdi. Peres 'one minute' gibi krizlere sünger çektiğini şu sözlerle ifade etti, "Geçmişi dikkate almamanın basit bir nedeni var; geçmiş ölüdür ve onu değiştiremezsiniz" dedi.
"Türkiye’nin Hamas’ın İsrail’i vurmayacağı konusunda garantör olduğu anlamına mı geliyor?" sorusuna İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, "Türkiye Filistinlilere yardım etmek isterse, biz buna varız" cevabını verdi.
İsrail Cumhurbaşkanı Peres, Hürriyet gatesiniden Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtladı. İşte "Geçmiş ölüdür" başlıklı söyleşi şöyle:
Dostluğa 1000 neden sayarım
Geçen cuma tam Türkiye’nin bütün ilgisi kendi Kürt meselesiyle ilgili önemli gelişmelerin üzerindeyken sürpriz Beyaz Saray’dan geldi. Hep son aşamada kapısından dönülen o özrün perde arkasında ne var?
Aslında çoktandır gündemdeydi. Sanıyorum iki ülke de bir şekilde bu yanlış anlamayı bitirmek ve eski iyi ilişkilere dönmek istedi. Türkiye Müslüman dünyada İsrail’i ilk tanıyan devlettir. İlişkilerin tarihi çok daha gerilere gider. Türkler, 15. yüzyıldan itibaren Yahudilere koruma ve barınma imkânı sağlamıştır. Türkiye ile İsrail’in dost olması için 1000 tane neden sayabilirim. Tarihsel ve coğrafi yakınlıklar var. Türkiye Müslüman dünya içinde modern ve bilimsel olabilen de ilk ülkedir. Türkiye’nin son dönemde teknolojiye bu kadar önem vermesini takdirle karşılıyorum. Bilim küreselleşmeyi getirmiştir. Küreselleşme ise ırkçılığı reddeder, dinler arasında farkları da reddeder. Bütün bunlara bakınca beraber çalışmak için çok neden olduğu ortada.
Hatırlamak yerine tercihim, düşünmek
İki ülkenin iyi ilişkilere sahip olması için 1000 tane neden sayabileceğinizi söylediniz. Madem öyle o nedenler son 3 yıldır neredeydi?
Yeterince yaşlıyım. Geçmişe dönecek zamanım yok. Geçmişi dikkate almamanın basit bir nedeni var; geçmiş ölüdür ve onu değiştiremezsiniz. Eğer öğrenmeye ve araştırmaya vaktim varsa bunu gelecek için kullanmak isterim.
ABD Başkanı Barack Obama’nın hakemliğinde gelen Mavi Marmara özrünün ardından İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile ilk röportajı yapmak için Kudüs’e davet edildik. 3 gün önce Peres’in Obama onuruna verdiği akşam yemeğinin düzenlendiği salonda o günden kalan dekorlar sökülürken randevumuzu bekledik. Hem Obama ziyareti hem de Türkiye ile krizin nihayetlenmesi yüzleri güldürmüş. Kimse geçen 2 yıl 10 ayda yaşananları konuşmak istemiyor.
Bu söyledikleriniz 2009 yılında Davos’ta Başbakan Erdoğan ile yaşadığınız meşhur ‘one-minute’ gerilimini de unuttuğunuz, geçmişte bıraktığınız anlamına mı geliyor?
Geçmiş geçmiştir ve geçmişi değiştiremezsiniz.
O günden hatrınızda kalan nedir?
Ben vaktimi geleceğe bakarak geçiyorum. Çoğumuz düşünmek yerine hatırlamayı tercih eder. Bense hatırlamak yerine düşünmeyi tercih ediyorum. Bunlarla zaman kaybetmek için bir neden göremiyorum. Bana ait olan anılarım var ancak bugün artık geleceğe doğru yol alalım.
Biliyoruz ki ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin, yakınlaşmanın çeşitli aşamaları olacak. Bu söyledikleriniz bugün Başbakan Erdoğan ile karşılaşırsanız, bu sizin için tamamen yeni bir sayfa olacak anlamına mı geliyor?
Mesele yakınlaşma meselesi değildir. Ondan çok daha fazlasıdır. Unutmayın ki bizler çocuklarımızın geleceği için yolu açmak durumundayız. Ortadoğu açlığın, terörün, kan banyosunun ve pek çok sorunun beşiği. Türkiye de, İsrail de Ortadoğu’nun özgürce yaşanabilir bir coğrafya olması için çabalamalı. Geçmişe dair hatıralarım var elbette ama onları kendi zihnimin bir köşesinde saklarım.
Gazze'den 70000 roket atıllar
Türkiye Mavi Marmara olayının yaşandığı ilk günden beri aynı 3 koşulda ısrar ediyor. Uzlaşmanın eşiğinden dönen genelde hep İsrail oldu. Bugün İsrail’in özrü kabul etmesinin arkasında ne var? Anlaşma için İsrail’in koşulu neydi?
Gazze’nin İsrail’i vurmayı sonlandırması. İsrail, Gazze’deki yerleşimlerden kendi isteğiyle çekildi. Gazze Şeridi’nin özgürlüğü için 2 milyar dolar harcadık. Peki bütün bunlar varken neden bize hâlâ roket attıklarını açıklayabilir misiniz? Amaç nedir? Atılan roket sayısı 7000. Eğer Gazze barış içinde yaşamak istiyorsa, bu kendi elindedir. Roket atmayı bırakmalı. Biz Gazze’nin içine girmiyoruz ama silah kaçakçılığını önlemeye çalışıyoruz.
Bu sözleriniz Türkiye’nin Hamas’ın İsrail’i vurmayacağı konusunda garantör olduğu anlamına mı geliyor?
Türkiye Filistinlilere yardım etmek isterse, biz buna varız.
Tanıdığınızdan beri 7 savaştan geçtik
Hamas’tan İsrail’e bir saldırı olmaması konusunda Türkiye’nin rolü uzlaşma için pazarlıkların bir parçası mıydı?
Bence bu zaten besbelli ortada, tartışmaya, üzerine konuşmaya bile gerek yok. Bu sorun sadece İsrail’in sorunu değildir, dünyanın sorunudur. 3000 terörist New York’a gitse ve insanları öldürmeye başlasa, Amerika oturup seyir mi edecek? Biz İHA’ları (insansız hava araçları) teröristler için gönderdik. Filistinliler ile sorunumuz yok, onlarla beraber yaşamak istiyoruz. Yanlış anlaşılma olmasın, aslında biz İsrail ve Türkiye olarak Ortadoğu’da aynı şeyi istiyoruz. Herkesle eşit koşullarda barış içinde yaşamak. Türkiye bizi 1950’de tanıdı. O günden bu yana biz 7 savaştan geçtik. Bizi yok etmek istediler. Bu bizim tercihimiz değil. Bizim tercihimiz barış içinde yaşamak.
Gazzye'yi ziyarete karşı tutumumuz yok
Özür geldikten bir gün sonra Başbakan Erdoğan nisan ayında Gazze’ye bir ziyarette bulunma niyeti olduğunu açıkladı. Tam da uzlaşma geldi derken bu ziyaret işleri karıştırır mı?
Bunun bir sorun olacağını düşünmüyorum. Daha önce Gazze’yi ziyaret eden liderler oldu. Mesela Katar Emiri. Böyle bir ziyarete karşı bir tutumumuz yok.
Türk-İsrail ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bakın aynı dünyada yaşıyoruz ve önceliklerimiz aynı. Yeni bir dünya var. Bu yeni dünyaya eski kafayla bakamayız. Artık bilim çağı. Ordular bilimi fethedemez. Sınırlar bilginin akışını engelleyemez. Bu yeni dünyaya girmeyen büyük bir bedel ödeyecektir.
Başbakan Erdoğan ‘Hamas masada olmadan Ortadoğu barışında başarı gelmez’ diyor. Biliyorsunuz Ak Parti hükümeti uzun zamandır Hamas’ın terörist örgüt olarak tanımlanmasına da itiraz ediyor. Erdoğan’ın telefonda gelen uzlaşmadan hemen bir gün sonra Hamas konusundaki tutumu hatırlatan açıklamalar yapmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bu bahsettiğiniz konu bizimle değil Hamas ile ilgili. Hamas barışa da müzakerelere de karşı, her şeyi bırakın, İsrail’in varlığına karşı. Sizinle konuşmak istemeyen bir insanla zorla nasıl konuşursunuz? Barış yapmaya niyeti yoksa nasıl zorlarsınız? Yani aslında bu konu tamamen Hamas’a bağlı.
Türkiye ile İran gündüz gece gibi
Dünyada İran’ı tehdit eden kimse yok ama İran bizi tehdit ediyor. Yeni bir soykırım yapmak istiyor. Terörün beşiği bir ülke. İnsanları asıyorlar. Ama Ortadoğu’nun hâkimi olmasına kimse izin vermez. Türkiye ile İran gece ve gündüz gibi. Ama mutlaka kaybedecek. İran’ın şansı yok. Herkese olumsuz mesaj veriyor. Bu nedenle İran’daki bu rejim mutlaka kaybedecek. Bizim düşmanımız olan İran halkı değil, bu rejim. Ortadoğu tehlikelerden arındığında, kimse nükleer silaha ihtiyaç duymayacak. İsrail yok edilmekle tehdit edilen bir ülke. Türkiye’yi kimse tehdit etmiyor.’
Atatürk yanıtlar bıraktı
Tarihsel olay: Atatürk devrimi tarihsel bir olaydır. Bunu kimse inkâr edemez. Türkiye’ye ne kadar faydası olduğu ortada. Atatürk’ün hareketini benimseyenler genç Türklerdi. Bugün de değişimi benimseyen genç Mısırlılar var. Aslında Atatürk bütün gelecek nesillere bazı yanıtlar bırakmak istedi.
Genç kadın lütfen karamsar olmayınız. Ben yaşlı bir adamım. Geleceğin mutlaka geçmişin bir uzantısı olmak zorunda olmadığını biliyorum, daha ziyade geçmişin iyileşmesidir.
TBMM’de konuştum hem de İbranice
Sizce ne zaman sizi ve Türk Cumhurbaşkanı’nı bizzat el sıkışırken görürüz?
Yakın zamanda olabilir. Biz hiçbir zaman Türkiye ile ilişkileri kesmedik. Bana hep hatıralarımı sordunuz, şöyle hatıralarım da var; dostum Mahmud Abbas ile beraber TBMM’de konuşmak için davet edilmiştik. Hem de İbranice konuşmuştum. Bunun nadir görülen bir onur vesilesi olduğunu biliyorum.
Doktor sandık katil çıktı
İlişkilerde bu kadar uzun süren bir duraklama döneminin ve yaşanan o kadar gerilimin ardından Türkiye tekrar oyuna dönüp Ortadoğu barış sürecinde kolaylaştırıcı bir rol üstlenebilir mi?
Türkiye barışa katkı yapabilir.
Nasıl olabilir bu katkı, hangi yöntemlerle?
İlişkiler kesintiye uğramadan önce Türkiye’nin Gazze’yi yeniden inşa arzusu vardı. Biz de kendilerine yardımcı olmak istiyorduk. Hatta Batı Şeria’daki okul ve üniversite projeleri için TOBB Başkanı ile bizzat görüştüm. Biz savaş istemiyoruz. Araplar bizim ortağımızdır ve gelecekteki komşularımızdır. Gerçekler ortada. Gazze Şeridi’ni barışçıl bir alana çevirme fırsatını kendileri kullanmadı.
İsrail Başbakanı Netanyahu iki ülkeyi uzlaşmaya motive eden önemli sebeplerden birinin Suriye’deki kimyasal silahların radikal akımlar tarafından kullanılma ihtimali olduğunu söyledi. Bu risk ne kadar yüksek?
Esad Londra’dan bir göz doktoru olarak döndüğünde, ‘Modern bir insan geliyor’ diye düşündük. Fakat sonradan bir korkak olduğunu anladık. Nükleer bomba ve nükleer cephanelik üretmeye çalıştı. Neyse ki nükleer tertibatı imha edildi fakat kimyasal cephaneliği maalesef duruyor. Bu sadece Suriye halkı için değil, herkes için büyük tehlike. Bütün dünya bu konuda ne yapacağını bilemez halde. Basit bir sorun değil. Bunu engellemek eminim ki Ortadoğu’da önder bir güç olan Türkiye’nin de arzusu.
Türkiye biliyorsunuz uzun zamandır siyasi muhalefeti oluşturmaya çalışan ülkelerden biri. Esad’a karşı savaşan muhalif grupların desteklenmesi konusunda Türkiye ile mutabık mısınız?
Bana göre 70 bin insanı, kendi halkını, kendi çocuklarını öldüren biri katildir. Dolayısıyla da alternatif bir yönetim takımı bir zorunluluktur. Bence bu kan banyosunu sonlandıracak en iyi yöntem Arap Birliği’nin girişimleriyle bir geçiş hükümeti kurulmasıdır. Bunun için de BM’deki mavi miğferlilerin de desteğiyle bir Arap gücü oluşturulmalı. Arap ülkeleri sorunu herkesten iyi biliyor. Bence bizler de hepimiz bunu BM’nin görevlendirmesi üzerine yapacak bir Arap Birliği’ni desteklemeliyiz.
‘Düzeltildi’ anlıyorum
Başbakan Erdoğan’ın geçen ay Viyana’da bir konuşmasında Siyonizmi insanlığa karşı suçlarla kıyaslayan konuşması tarafınızdan çok tepki çekmişti. Hatta 3 hafta önce bu sözlerin cehaletten kaynaklandığını söylemiştiniz. Geçen hafta bir Danimarka gazetesine verdiği demeç ile ülkenizdeki rahatsızlığı kısmen giderdiğini anlıyoruz. Sizin kişisel görüşünüz nedir, 3 hafta önce verdiğiniz tepkiden farklı bir noktada mısınız?
Bakın burada dürüst olmamız lazım. Yahudiler bir soykırıma uğradılar. 1.5 milyonu çocuk 6 milyon kişi öldürüldü. Biz savaş istemedik. Siyonizm hümanist bir harekettir. Bizim anlayışımıza göre bütün insanlar eşit doğar. Hiç kimsenin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Judaizm ve Siyonizm demokratik ve hümanist bir yaşam öngörür. Bize saldırdılar. Biz saldırmadık. Sonuçta o sözlerin düzeltildiğini anlıyorum zira kimse gerçekleri değiştiremez.
Yani Başbakan’ın Danimarka demecini bir düzeltme olarak alıyorsunuz?
Düzeltme ise düzeltmedir, evet.