Şeytan ve avanesi Müslümanlarla açıktan ve küfrünü göstererek savaşmayı hiçbir zaman göze alamamıştır. Göze aldığı veya mecbur kaldığı zamanlarda da her daim yenilmeye mahkûm olmuştur. Ama küfürlerini gizleyerek, Müslümanların zaaf noktalarından istifade ederek onları gafil avlamıştır.
Bu zaafiyetlerinden biri de Müslümanlardan bazı gafilleri kendilerine benzetmeleri, kazanmaları ve bunlar aracılığıyla küfür ve zehirlerini Müslümanlara enjekte etmeleridir. Nifak elbisesine bürünen düşman ‘bizden' damgasını yemiş, pirincin içerisindeki beyaz taş misali ayıklanması ve mücadele edilmesi güç hale gelmiştir. Tarihte ve günümüzde her daim bu taktik uygulanmıştır.
İşgal ve baskı altındaki Osmanlı imparatorluğunu kurtarma adına ortaya çıkan jön- Türkler, ifsat planlarıyla hasta haliyle dahi küfre bir nebze de olsa set olan imparatorluğu zayıflatarak parçaladılar. Var olan fiili işgalden kurtulma adı altında verilen kurtuluş savaşı sonucu Türkiye cumhuriyeti kurduruldu ve başına ittihatçı olan Mustafa Kemal getirildi. Kurulan cumhuriyetin ilk icraatı, İslam'a ait ne varsa kaldırmak, yerine laik ve batı ürünü kanun ve kurumlar getirmek oldu. Ülkenin başına İslam düşmanı bir İngiliz veya Fransız getirilseydi bu kadarına cesaret edemez, bu kadar tahribatı yapamazdı. Ama içerden olan düşman; acımasızca, pervasızca İslam'a ve Müslüman halkın değerlerine savaş açmakta bir beis görmedi, karşı çıkanları darağaçlarında sallandırdı, halkı topyekûn katletmekten imtina etmedi. Dış düşmana karşı kahramanca savaşan Müslüman halk; ülke parçalanmasın, Müslüman kanı akmasın, ‘bizim devlet' gibi safsatalar, yerine göre milliyetçi duyguları kabartılmak suretiyle gereken duruş maalesef gösteremedi. Bu iç küfrün yaptığı tahribat ve Müslümanlara enjekte ettiği zehir, nesillerdir etkisini hala göstermekte, zihinler temizlenememekte, vücut bir türlü sağlık ve sıhhatine kavuşamamaktadır.
Aynı coğrafyada yaşayan Kürt halkı, sisteme muhalif, ‘devlet bizim değil' denilerek zehiri içmeyi reddetti, bu ifsat ve tahribattan minimum derecede etkilendi. İç ve dış düşmanların onca çabasına rağmen Kürt halkı inancından vazgeçmedi, İslam'ı ve Kur'anı' bırakmadı. Sisteme muhalif kalmalarıyla kısmen de olsa İslami kimliklerini muhafaza etmeyi başardılar. Âlim ve önderleri idam sehpalarında sallandırılarak, köy ve şehirleri toplu kıyımdan geçirilerek bedelini de çok pahalı bir şekilde ödediler. Bu durum İslam düşmanları için bir tehlike ve şeytani emelleri için bir tehditti. Kürtlerin de dinlerinden vazgeçip şeytani planlarına teslim olmaları gerekiyordu..
Türkiye, Mısır, Suriye, Irak, Cezayir ve istisnasız halkı Müslüman olan tüm devletler için kullanılan senaryo bu defa Kürt halkı için yürürlüğe konuldu. Kürt halkı, laik, milliyetçi olan sistemin zulmü ve baskısı altında inim inim inletildi. Katliam ve zulümlere uğratıldı. Milliyetçi damarlarının ortaya çıkması için Türk kimliği dayatılarak asimilasyona tabi tutuldu. Kurtarıcı olarak da laik ve İslam düşmanı isimler adres gösterildi. Bu isimler yüceltildi, kutsallaştırıldı ve Kürtlere ‘kurtarıcı serok' diye sunuldu. Her şeye rağmen ‘Kemalizme' boyun eğemeyen Kürtler, apoizme boyun eğdirilmeye zorlandı. Kürt halkı içinden kendi şeytani planlarını yürürlüğe geçirecek Abdullahlar, Selahattinler bulundu, yetiştirildi ve tedavüle konuldu. Yapılamayan bozgunculuk bu yerli uşaklar üzerinden yapıldı. Plan aynı, senaryo aynı, yalnız isim ve şahıslar farklı. Laiklerin tek parti döneminde yapamadıkları ahlaksızlıklar, teklif dahi edilemeyen sapıklıklar ve her türlü melanet, Bdpkk eliyle Kürt halkına dayatıldı. Müslüman Türk halkının kabul etmediği, dışladığı marjinal Türk solcular, insanın terbiyesinin elvermediği eşcinsel Lgbt'liler ve Yezidiler; Kürtlerin temsilcisi olarak dindar Kürtlerin oylarıyla meclise getirilmeye çalışılmakta.
Bu çok tehlikeli ve vebali büyük girişimlerdir. Allaha, Peygamberlere, ahiret gününe inanan bir Müslüman, bu zillet ve aşağılayıcı durumu kabul edemez. Sözleriyle, fiilleriyle ve oylarıyla buna destek olamaz. Yüzyıllardır oynanan şeytani senaryoya çanak tutamaz. Tüm mazlum halklar ve Kürt halkı için şunu diler ve isteriz:
Kendi toplumunun, aşiretinin, ırkının ve insanların en hayırlısı olan Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselam; kendi ailesi, akrabası, aşireti olan Kureyş, Arap toplumu ve insanlık için ne istemiş ve ne dilemişse biz de aynısını isteriz. Ne eksik ne de fazla…