Günümüzde dünyevi çıkarların ve günahların hâkim olduğu toplumlarda birçok İslamî hakikat canlılığını yitirmiş, insanların gönlünde Allah ve Peygamber sevdası körelmiştir. Böyle toplumlarda insanların, imanî duygularını harekete geçirecek, gönüllerine Allah ve Peygamber sevdasını yerleştirecek etkinlikleri ihya etmek en önemli İslâmî çalışmalardan biridir. Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) doğduğu günde/haftada/ ayda; hayatını, ahlakını ve mesajını hatırlatarak Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) kutlu doğumunu ihya emek de bu kapsamdadır. Kutlu doğum etkinliklerinin yapıldığı bugünlerde bu etkinliklerin insanların gönlünde canlandırdığı Peygamber sevdası ortadayken bu etkinliklere, bidat ve İslâm'a aykırı diyerek karşı çıkmak, düzenleyenleri suçlamak İslâm'ın ruhuna, temel ilke ve hedeflerine uygun bir davranış değildir.
Bu meseleyi sonuçları açısından değerlendirecek olursak, elbette ki bu etkinlikleri ihya etmenin davet, hareket ve İslâmi çalışma açısından ne kadar bereketli sonuçlar doğurduğunu görmekte sıkıntı yaşamayız. Ancak İslâm adına yapılan her konuda olduğu gibi bu meseleyi de sadece fayda ve sonuçları üzerinden değerlendirip doğru olduğu sonucuna ulaşmak doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Zira İslâm adına yapılan bazı şeyler olumlu sonuçlar doğursa da İslâm'ın ilkelerine açık bir şekilde aykırı olması durumunda İslâm adına olsa bile böyle bir şeyi yapmak doğru değildir. Dolaysıyla kutlu doğum etkinliklerini; İslâm'ın ruhu ve ilkeleri bağlamında, Kur'ân ve Sünnet ışığında ele almamız gerekir.
Evvela bu mesele bidat anlayışıyla ilişkili olup -bidat ile ilgili yazımızda belirttiğimiz gibi- Peygamber Efendimiz döneminde yapılmayan ibadet içerikli bütün adetlere karşı –bidat diyerek temkinli yaklaşanlar bu etkinlikleri bidat diye nitelendirerek karşı çıkmış ve sünnetin yeterli olduğunu, sünnetin dışındaki adetlere gerek olmadığını öne sürmüşlerdir. Buna karşılık âlimlerin genel yaklaşımı ise sünnetin esas olduğu ancak bununla beraber İslam'a aykırı olmadığı sürece dinde aslı olan konularda yeni adetlerin olabileceği ve bunların kötü bidat olmadığı yönündedir.
Bu konuda Hz. Ömer'in Teravih namazını cemaatle toplu bir şekilde kılmayı adet haline getirmesi gibi birçok delil getirmişlerdir. Kutlu doğum etkinliklerine baktığımızda; yapılan konuşmalar, hikmetli uyarı ve hatırlatmalar, okunan şiir ve ilahiler İslâm'a aykırı bir durum teşkil etmemektedir. Bu etkinlikleri herhangi bir zamanda yapmak mübah olduğu gibi Peygamber Efendimiz'in doğduğu ayda yapmak ile ilgili herhangi bir yasaklama yoktur. Ayrıca bu etkinlikler fırsatları değerlendirip insanları hayır üzerine toplayarak birlik ve beraberlik ruhunu oluşturmaktan başka bir şey değildir. Örneğin; İslami amaçlarla kitap okumak, ilmi bir mesele anlatmak veya bir şiir gecesi düzenlemek için insanları bir araya getirip bunu adet haline getirmeyi kimse bidat görmemektedir. Bu tür adetler mübâh olan şeylerden sayılır iyi niyet olursa ibadete dönüşür.
Bu konuda muhalif görüşleriyle bilinen İmam İbn-i Teymiyye, mevlit kutlamasına karşı olsa da insaflı yaklaşarak şöyle demiştir: “İnsanların sonradan çıkarttığı mevlit kutlamaları, ya Hristiyanlara benzeme amaçlıdır ya da Peygamber Efendimize olan sevgiden ve onu yüceltmektendir. Bu niyetle yapılırsa Allah Teâla, bidate değil ama bu sevgi ve gayrete karşılık sevap verir.”(Sırat-ı Müstakim/İbn-i Teymiyye)
Devam edecek…