TİMETÜRK / NEVZAT ÇİÇEK
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, PKK tarafından kaçırıldı. PKK, Aygün’ü gözaltına aldığını ve sorguladıktan sonra serbest bırakacağını ifade etti. PKK’nın açıklamasında dikkatimi çeken cümle halkın yoğun şikayetinin olduğunu ifade etmesidir ki, bence bu doğru değildir. Eğer gerçekten PKK’ya şikayet gidiliyorsa Hüseyin Aygün’ün yüz katı Kamer Genç hakkında Tunceli’den şikayet gidiyordur…
Bu faslı burada kısa keseyim çünkü birileri benim Kamer Genç’te kaçırılsın önerisi yaptığımı iddia edebilirler.
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesi ve daha sonra partinin kongrelerinde Alevi vatandaşların öne çıkması zaten CHP içerisinde ciddi bir rahatsızlığa yol açıyordu. Bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu ile akraba olan Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün de konuşmaları partinin ulusalcı kanadında ciddi rahatsızlığa yol açıyordu.
Aynı şekilde Kürt meselesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha önce yaptığı temaslar ve ziyaretler de partinin ulusalcı milletvekillerinin tepkisini çekmiş ve tepki kamuoyuna yansımıştı. Bu konudan dolayı Nur Serter ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında neredeyse istifaya varan bir gerilimin olduğu ve parti mutfağında Kılıçdaroğlu’nun bu tepkiyi dindiremediği biliniyor. Aynı şekilde Bu kapsamda aralarında Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ve eski Genel Başkan Deniz Baykal’a yakın isimlerden Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın da bulunduğu bazı milletvekilleri, partinin Kürt sorunu ve yeni anayasaya ilişkin yol haritası kapsamında duydukları endişeleri dile getirmişlerdi.
CHP’ye yakın gazetecilerden Enver Ayseven bir programda bu gerilimi anlatırken, “"Bu siyasal sürecin sonunda CHP ve AKP'de önümüzdeki hamlelerle siyasal kırılmalar beklenebilir. Özellikle CHP'deki ulusalcı kesiminin henüz bu işe aklını yatırmadığını çok iyi biliyorum. Ama büyük lider olmak, tarih karşısında sorumluluk taşımak, ne yapacağını bilmekle yükümlüdür. O zaman ne yapacağını bilerek tabanını ikna etmek zorunda." Demişti.
Şimdi bunlarla Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasının ne alakası var diye sorabilirsiniz.
Öncelikle şunu çok net ifade etmek lazım, Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından kaçırılması, Tunceli’de önümüzdeki seçimlerde belediye başkanlığının da BDP’den gitmesine kadar yol açacak bir süreci başlatabilir.
Dersim Alevilerinin zaten PKK ile iyi olmayan ilişkileri bu kaçırma olayından sonra ciddi bir yara daha almıştır. Bu kaçırmanın PKK’ya uzun vadede artısından çok eksisi olacaktır. PKK kısa süre için gerek militanlarına, gerek Türkiye gerekse de dünya kamuoyuna “Biz burada güçlüyüz, milletvekili bile kaçırabiliriz” diyebilir ama uzun vadede komutanlık tahsis ettiği Dersim Bölgesi’nde güç kaybedecektir. Bu olay Alevilerin PKK’ya duyduğu güvensizliği biraz daha artıracaktır.
Şimdi gelelim esas meseleye, PKK bilerek veya bilmeyerek Hüseyin Aygün’ü kaçırarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP içerisindeki işini kolaylaştırdı ve ona daha geniş bir hareket alanı kazandırdı. Kürt ve Alevi politikaları yüzünden CHP’de kazan kaldırma noktasına gelen Ulusalcılar karşısında, PKK Kılıçdaroğlu’nu can simidi verdi. Şimdi, CHP içerisinde Kılıçdaroğlu Ulusalcı vekillerine ve bu görüşe yakın parti teşkilatlarına rahatlıkla, “Siz bizi Kürt meselesi noktasında PKK’ya yanaşmakla suçluyordunuz, ama gördüğünüz gibi bu meselede ismini sık sık andığınız milletvekili arkadaşımızın Alevi ve Zaza olduğuna bakılmadan PKK tarafından kaçırıldı. Bunu nasıl açıklayacaksınız” derse Ulusalcılar seslerini çıkaramaz.PKK, bu noktada Kılıçdaroğlu’nu parti içerisinde Ulusalcılara karşı ciddi şekilde güçlendirmiş oldu.
Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından kaçırılması asla kabul edilemez. Sosyal medyada yer alan çoğu faşist ifadelerin de kabul edilmesi mümkün değil.
Aygün geçmiş dönemde derin devletin “Buralardan gitmezsen başına her türlü şey gelir” dediği insan hakları savunucularından biriydi. Derin devlet onu PKK ile aynı parelerde hareket etmekle itham ederdi.CHP’de politikaya atıldıktan sonra demokrat kişiliğinden ziyade daha çok Alevi kimliği ile öne çıktı.
PKK’nın bugün Aygün’ü kaçırma (kendi deyimleri gözaltı) kaçırma gerekçesi bana hiç inandırıcı gelmedi.
PKK kaçırma gerekçisini şöyle anlatıyor: “Hüseyin Aygün, Kürdistan halkına ve gerillaya yönelik devletin özel savaş politikalarının bir yürütücüsü olduğu yönlü halkımızdan gelen yoğun şikayetler göz önünde bulundurularak; sömürgeci Türk devletinin Dersim’e ve Dersim halkımıza yönelik yürüttüğü özel savaşa, asimilasyoncu ve parçalayıcı politikalara, yine Dersim’de geliştirilmek istenen barajlara dikkat çekmek ve Hüseyin Aygün’ün bu kirli politikaların hizmetine girmemesi gerekliliğini hatırlatmak amacıyla göz altına alındı” olarak açıklıyor.
Aygün CHP'de özellikle 'Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk'ün de bu olaylardan haberi vardı' çıkışı, CHP'nin bugüne kadar Dersim olayları konusundaki politikalarıyla tamamen ters düştü. Aygün'ün sözleri üzerine, CHP içinde Aygün'e karşı ciddi tavır alan, partiden ihracını isteyen milletvekilleri oldu. Parti yönetimi de parti içinde Aygün'ün açıklamaları nedeniyle çıkan sıkıntılar üzerine, savunmasını istenmişti.
Yine aynı şekilde Partisi ile ters düştüğü 'Kürtçe okullarda seçmeli ders olmalı. Ancak sadece seçmeli ders olmakla kalmamalı, anadilde eğitim de gerekli' sözleriydi. Aygün, sadece Kürtçe'nin değil, Arapça, Zazaca ve Lazca'nın da seçmeli ders olarak müfredata girmesi gerektiğini savunmuştu.
Hüseyin Aygün'ün kılına zarar gelirse PKK bunu kimseye açıklayamaz, bunun sorumlulupunda hareket etmeli ve Aygün'ü sevenlerine ve seçmenlerine sağ salim ulaştırmalı.
Sonuç olarak , Mahir Kaynak’ın deyimiyle bu olayda sonuç kime yarıyor ona bakmak lazım