Diyarbakır'da yoksullara kurban eti dağıtan bir grup delikanlı, Kobani bahanesiyle sokakları ateşe verip masum kanı akıtan vahşi bir güruhun şerrinden korunmak için bir eve sığınıyorlar.
Vahşiler ev sahibinin yardımıyla eve girip gençleri kurşunluyor ve kesici aletlerle delik deşik ediyor, sonra da bazı hayvandan aşağı komşuların coşkulu tezahüratı eşliğinde balkondan aşağıya atıyorlar.
Yetmiyor, bir de otomobillerle cesetlerini çiğniyorlar.
Böyle daha nice vahşet sahneleri yaşandı; beş günde onlarca masum insan vahşiler tarafından hunharca katledildi.
Kürtçe bilmedikleri için...
Sakallı oldukları için...
Polis oldukları için...
PKK meşrepli olmadıkları için...
Farklı düşündükleri, farklı inandıkları, farklı yaşadıkları için...
İşte PKK'nın öz yönetimi, öz savunması!
Millet bunu sineye çekebilir mi?
Milletin vekilleri, hükümet, bunu olmamış farz edebilir mi?
Bingöl'de polislere düzenlenen suikast önceden haber alınmış, suikastçılardan birinin tutuklanması için harekete geçilmiş, fakat savcı oralı olmamış...
Böyle bir rezalete bir daha izin verilebilir mi?
Hükümet ve meclis, memleketi kasıp kavuran o vahşet furyasının tekerrür etmemesi için elbette birtakım kanuni tedbirler alacak.
Bu kanuni tedbirler elbette şartların olağanüstülüğü ile mütenasip sertlikte olacak.
Ve karşı karşıya bulunduğumuz korkunç meydan okumanın kesin olarak üstesinden geldiğimiz vakit, bu tedbirler elbette yumuşatılacak.
Hükümetin gündeme getirdiği yeni düzenlemeleri 12 Eylül faşizmine atıfta bulunarak eleştirenler, hakikatin tam tersini söylüyorlar.
İnsanları sırf Kürtçe konuşamadıkları, sırf sakal bıraktıkları, sırf başka partilere mensup oldukları için öldüren PKK'lıların ve onlara çanak tutan bazı 'derin' odakların Türkiye sokaklarında kurmaya çalıştığı -beş gün boyunca provasını yaptığı- faşist diktatörlükle mücadeleye matuf düzenlemelerdir bunlar.
İnsan haklarına karşı değil, insan haklarının müdafaasına matuf.
***
16 yaşındaki Yasin'in paramparça ve delik deşik cesedini görmezden gelerek konuşanların ağızlarında pek eğreti duruyor insan hakları.
Hakan ALBAYRAK/STAR