Kürtlerin şöyle bir sözü var: “öküzün dünyası, sürdüğü tarla kadardır.”
Orta Doğu'da yaşayıp da emperyalistlerin ülkeleri bölme, halklarını birbirine düşürme, liderlerini ve örgütlerini önce kullanma ve işleri bitince de ortadan kaldırıp yerlerine yenilerini getirme gibi politikalarını bildikleri halde tercihlerini emperyalistlerin yanında ve onların hizmetinde yapanları gördükçe ve düşündükçe, aklıma yukarıdaki hikmetli söz geliyor. Allah'ın verdiği akıl, irade ve muhakemeyi bir kenara atıp sırtına semer vurulmasına ve boynuna boyunduruk takılmasına rıza gösteren bir insan için başka ne denebilir ki!
Emperyalistlerin Osmanlı Devleti'ni parçalama ve bölüştürme sürecini bir hatırlayalım. Bilindiği gibi, emperyalistlerin her türlü yardımlarıyla Osmanlı Devleti'ne karşı başkaldıran Arapların amacı, “başkalarının egemenliğinden kurtulmak ve kendi kaderini kendisi tayin etmek için” idi. Ama ne hikmetse, Araplara bir değil de birden çok devlet kurdurdular. Ve her birinin başına da kendilerine uşaklıkta kusur etmeyecek şahsiyetleri getirdiler. Peki, Osmanlı'nın Araplarını özgürleştirenler Osmanlı'nın Kürtlerine ne yaptılar? Onları da dört ülke arasında bölüştürdüler. Çünkü aralarında kendilerine uşaklık yapacak kişiler olsa da, ezici çoğunluk Türk kardeşlerinin yanında karar kılmıştı ve bu taş kafalıların kolayca iflah olacakları da yoktu. Ama Kürt defterini kapatmıyorlardı; içinde yaşadıkları ülkelerin rejimlerini onlara musallat edeceklerdi ki, er ya da geç hepsi olmasa da, bir kısmı kurtarıcı olarak yine kendilerini görsünler.
Bu hesapların üzerinden yüz yıl geçti ve bu arada emperyalistler bazı yerlerdeki uşaklarını babadan oğula değiştirirken, bazı yerlerde de liderden lidere, partiden partiye ve gruptan gruba değiştiriyorlar. Ve sözüm ona kendilerine yüzlerce yıldır hükmeden Türklerin boyunduruğundan rahatsız olanlar, kendilerini “özgürleştiren” emperyalistlerden o kadar memnunlar ki, şimdi hem petrol ve diğer madenlerini istedikleri kadar alıyorlar ve hem de krallarını ve hükümetlerini tayin ediyorlar.
Ve üzülerek şahit olduğumuz gibi, yüz yıldır emperyalistler tarafından sömürülen bu Arapların şimdiki ve dahi müstakbel yöneticilerine uşaklık o kadar işlemiş ki, aralarında ne bir kral, ne bir hükümet, ne bir prens ve ne de bir örgüt bundan rahatsız olmuyor. Aksine her biri efendilerine daha fazla uşaklık yapmanın çabası içerisindedir. Örneğin, Irak'ın şimdiki idarecileri selefleri Saddam'dan ve kendisiyle işleri biten emperyalistlerin ona yaptıklarından zerre kadar bir ders almıyor. Hakeza Ürdün ve Suudi kralı ve diğer emirler emperyalistlerin ülkelerindeki her şeyi kendilerininki gibi kullanmalarından rahatsızlık duymak şöyle dursun, her biri efendilerine hizmette kusur etmemenin çabası içerisindeler.
Orta Doğu'daki Kürt partilerine ve örgütlerine gelince…
Bu örgüt ve partilerin de çoğu Kürtleri bundan yüz yıl önce parçalayıp ırkçı rejimlerin önüne yem olarak atan emperyalistlere hizmet yarışına girmişlerdir. Ve emperyalistler de kedinin fare ile oynaması gibi, bunlarla oynuyorlar. Sadece oynamıyorlar, aşağılayarak oynuyorlar.
Gerçi uşaklığa rıza gösteren biri, aşağılanmaktan ne kadar rahatsız olur ki...
İşte size emperyalistlerin yeni bir oyunu ve yeni bir aşağılaması… ABD, PKK'nın yöneticilerinden olan Murat Karayılan'ın kellesine 5 milyon dolar, Cemil Bayık'ın kellesine 4 milyon dolar ve Duran Kalkan'ın kellesine de 3 milyon dolar ödül koydu.
Buraya dikkat! Türkiye'ye karşı savaşsınlar diye yıllarca her birinin ağırlığının belki 10 katı kadar doları bizzat kendilerine veren ABD, şimdi de kellelerini istiyor. Ama aynı Amerika Karayılan'ın, Bayık'ın ve Kalkan'ın yıllarca eğittiği militanları savaştırmaya devam ediyor. Çünkü onlarla işi henüz bitmemiştir. Bunun içindir ki, bir yandan onların liderlerinin kellesini götürürken, diğer yandan da onları “iyi savaşçılar” ve “müttefiklerimiz” diye sıvazlamaktan da geri durmuyor. Kendisini sosyalist, özgürlükçü ve özgürlük savaşçısı olarak gören bir örgüt için o kadar aşağılayıcı ki…
Bakalım, PKK'nın geride kalan yöneticileri ve militanları ile onların “şehir yapılanması” olan HDP bundan bir ders alacaklar mı? Sadece PKK-HDP'nin değil, vatandaşlarının temel insani haklarını gasp etmek suretiyle bu olumsuzluklara zemin hazırlayan rejimlerin de almaları gereken dersler vardır. Kimlerin ne gibi dersler çıkardıkları da zamanla görülecektir.