PKK/BDP cephesi, “Çözüm süreci” gerekçesi ile durdurulan askeri operasyonları da fırsat bilerek silahlı güçlerini sınır dışına çekme yerine, köy ve kentlere kaydırarak yeniden yapılandırıyor.
Bunda, Suriye’de “Rojava’da” oluşturulan fiili durumun (özerklik ilanı PKK/BDP dışındaki Kürt oluşumlarından, onların çatısı altına girmeyenlerin tasfiyesi, militan güçlerinin ordulaşma pozisyonunda yeniden yapılandırılma faaliyeti v.s) etkisi çok büyük olmuştur. Suriye’deki bu fiili durum, PKK/BDP cephesinin bundan böyle Türkiye’de izleyeceği stratejide mutlak belirleyici olacaktır.
HÜDA PAR’a bugüne kadar yapılan onlarca saldırıyla beraber, en son Lice’de yapılan saldırı ve ulaştığı boyutu normal seçim gerginliğinden kaynaklı bir reflex olarak değerlendirmek yanlış ve yanıltıcı olur. Seçim döneminden önce de HÜDA PAR’a kuruluşu aşamasında çok saldırılar yapıldı. İlaveten bölgede dini hassasiyeti olan STK’lara, dindar şahıslara, okul, dershane, Kur’an kursu gibi eğitim kurumlarına, kendileri dışındaki kitlesel kültürel etkinliklere “imha amaçlı” saldırılar düşünüldüğünde; PKK/BDP cephesinin bölgede gelecek süreçte nasıl bir politika ve strateji takip edeceğinin de belirtilerini gösteriyor.
Başta HÜDA PAR ve bölgedeki diğer partilerin, STK’ların, ve bölge halkının bunu iyi tahlil etmeleri, değerlendirmeleri lazım.
PKK/BDP cephesi; İran’da PEJAK, Suriye’de PYD, Irak’ta çözüm Partisi gibi bileşenleri ile ortak hareket ediyor. Bu gizli saklı bir durum değil. İmralı ve Kandil’de belirlenen taktik-stratejiler neyse uygulanan da odur…
Şimdi PKK/BDP cephesi, PYD özelinde, Suriye’de, Kamışlo’da, Serêkaniye’de, Afrin’de silahlı güçlerini ordu pozisyonunda yapılandırırken, bunların hemen bitişiğindeki Nusaybin’de, Ceylanpınar’da silah mı bırakacak? Yüksekova’da, Hakkari’de silah mı bırakacaklar? Buna inanmak saflık olur…
Öcalan’ın bugüne kadar ısrarla vurguladığı ve çeşitli kılıflarla pazarlık masasına sürdüğü ve asla geride çekmeyeceği “ÖZ SAVUNMA” güçleri nedir? Nasıl oluşacak? Zaten bunun tartışılması bir yana, alt yapısı ve fiili yapısı bile büyük oranda tamamlanmış durumda. Kırsaldaki (=kır gerillası) bu sükunet sürecinde sessiz-sedasız yerleşim birimlerine çekildi. Hatta artık eskisi gibi dağa militan çıkarma yerine her yerdeki genç potansiyel bu kadrolara ilaveten “kent gerillası” şeklinde yapılandırılıyor. Bunda “Gezi olaylarının da” etkisi oldu. “Öz savunma” güçleri konseptindeki bu yapılanmayı bölgedeki molotoflu, taşlı-sopalı, hatta bazı yerlerde “silahlı çatışmacı” saldırgan gençlik şeklinde muhtemelen düşündükleri bu güçler pazarlıklar sürecinde Yerel yönetimler bünyesinde resmileştirme yönünde çabalar olacak. Hatta bir dönem “Belediye zabıtası” şeklinde bir formül bile vardı.
Kısacası BDP/PKK cephesi bu bölgede Türkiye’nin diğer bölgelerindeki seçim atmosferinden farklı olarak “Rojava”daki tarzıyla bir seçim stratejisi izleyecek. Baskılayıcı, saf dışı bırakma hatta tasfiye edici-imha edici yöntemlerinden vazgeçmeyecekler. Bunu sadece Türkiye’de değil, imkan bulurlarsa İran, Irak, Suriye’de de aynıyla uygulayacaklar. Çünkü PKK/BDP cephesi yerel yönetimleri farklı görüyor, farklı algılıyor ve farklı uyguluyor…
Tüm bunlara rağmen HÜDA PAR ve bölgedeki mütedeyyin STK’lara yapılan bu saldırı ve tacizlere; hükümet, görevi icabı gerekli hassasiyeti maalesef göstermiyor. Üstelik PKK/BDP cephesinin bu saldırganlığını meşrulaştırırcasına resmi muhatap alıyor.
Başka zamanlarda en ufak bir menfî malzeme ile, HÜDA PAR’a şecere çıkarıp olmadık dezenformasyon yapan medya unsurlarının büyük bir kısmı olayları görmezden, duymazdan geliyor. Geri kalan kısmı da saldırgandan ziyade, mağdur HÜDA PAR’a ve diğer STK’ları da suçlama eğilimi ile güya sağduyu çağrısında bulunuyorlar. Vicdanlı kalem sayısı ise bir elin parmaklarını geçmiyor…
Batı’daki, hatta bölgedeki mütedeyyin-İslami kesimler olanları ve olayları bilmezden, görmezden ve duymazdan geliyorlar. Polis çoğu kez olaylara kayıtsız kalıyor ve müdahil olduğunda ise mağdur olan HÜDA PAR ya da saldırıya uğrayan STK mensuplarını da suçlayıp yargı önüne çıkarıyor. Zaten yargının bu konudaki uygulamaları 20 yıldan beri standart ve rutine bağlamış.
Faruk Köse’nin 2.2.2014 tarihli Vakit Gazetesindeki köşesinde; devletin PKK/BDP cephesi ile HÜDA PAR arasında takip ettiği siyasetin tutarsızlığına ve İslamî kesimlerin HÜDA PAR ve benzeri STK’lara yapılan saldırı ve saldırganlığa duyarsız kalışlarına yönelttikleri eleştiri son derece önemli, haklı ve ilgililerince dikkate ve değerlendirmeye alınması zorunlu bir yaklaşımdır.
Diyarbakır’da HÜDA PAR’ın polis tarafından kanunsuz dinlenmesi, Batman’daki düğün gerginliği provokasyonu, Dicle Üniversitesi’nde Kutlu Doğum panelleri basılıp bıçaklanan öğrencilerin suçlanıp yargı yoluyla cezalandırılmaları, en önemlisi de Yüksekova’da Mustazaf-Der Başkanvekili Ubeydullah Durna’nın katillerinin bilindiği halde, yıllardır dosyasının sonuçlandırılmaması, ailesi ve ilgililerine bilgi verilmemesi ve daha nice olaylar polisin bu kesime karşı tavır ve tutumunu ortaya koymaktadır. Mesela; bakın;
Yüksekova’da Mustazaf-Der Başkan vekili Ubeydullah Durna gün ortasında vuruldu. Kameralar her şeyi görüntüledi. Yıllar geçmesine rağmen olay “faili meçhule” bağlandı. Pkk olayı kameralar önünde işledi. Ama polis ne ailesine ne avukatlarına sağlıklı bilgi verdi.
Bu şekilde çözümsüz bırakılan çok olay var. Bakın yıllarca polis şefliği yapmış ve bu konulara vakıf Hanefi Avı, cezaevinden Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir’e gönderdiği mektupta ne diyor…
“…Emniyet istihbaratın elindeki imkânları bilerek söylüyorum. Eğer isteselerdi kasetlerin kim veya kimlerce yapıldığını çözerlerdi. Polis eğer bir olayı çözmek istemiyorsa, o zaman işin içindedir ve parmağı vardır…”
Elbette tüm polis camiası suçlanamaz. Ama bazı şeyleri en üst devlet organizasyonları da dillendiriyorlar. Acaba bu saldırılar Ak-Parti’ye veya ışık dersanelerine olsaydı güvenlik tavrı aynı mı olurdu?
Hasılı kelam HÜDA PAR’da bölgedeki seçim atmosferinin Niğde Karaman, Bayburt, Burdur seçimlerinden farklı bir iklimde olduğunun farkındadır. PYD’nin Rojava’da kendi dışındakilere uyguladığı tasfiyenin bölgeye yakınlığı nedeniyle bazılarının ilgi ve iştahını farklı etkilediği hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.
Allah en güzel vekildir… Allah’a emanetsiniz.