PKK'nın değişmeyen ana karakteri, baskı ve sindirme politikasıdır. Korku psikolojisiyle sahada alan açma ve bütün muhaliflere hayat hakkı tanımayan bir stratejiyle hareket etmektedir. Ne zamanki kendilerine karşı, halkın yükselen protestolarını görünce, bireysel katliamlara başladığını görmüşüzdür. Özellikle bölgede kendisine rakip olacağını düşündüğü kesimlere saldırmayı ahlak edinmiştir.
Ağızlarından demokrasi, eşitlik, insan hakları ve barış kelimeleri düşmeyen bu kesimin yaptığı söylediğinin tam tersidir. Bu günlerde AK Parti'lilerin saldırıya uğramaları yeni bir konsepti doğuracak gibi. En son Dicle'deki AK Parti ilçe başkanının öldürülmesi yeni adımları beraberinde getirecektir. Bölgede AK Parti bünyesinde siyaset yapan kesimleri sindirme ve yok etme hamlesine karşı hükümetin radikal kararlar alacağını düşünüyorum. Bunun neticesinde; devlet bölgede daha çok rengini belli edecek ve daha sert tedbirler alacak görünüyor.
PKK, “korku imparatorluğu” adına kurduğu saltanatını kaybetmemek namına son kozlarını oynuyor. İrtifa kaybeden PKK'nin halk üzerinde etkinliğini artırmak için cinayetlere farklı bir boyut getirdiğini görüyoruz. Her ne kadar bugün bu olaylar AK Parti etrafında dolaşıyorsa da bu tabloyu daha önce de görmüştük. Özellikle kökü geçmişe dayanan ancak siyasete yakın tarihte başlayan Hüda Par üyelerine de aynı saldırıların yapıldığına şahit olmuştuk. Birçok saldırıyla birlikte en son Hüda Par'a yakınlığıyla tanınan Aytaç Baran'ın katledilmesi ve ardından bölgenin karışması, hafızalardaki tazeliğini koruyor. Hüda Par'ın organize kitlesi bu saldırılara karşı tepki koymuş ve Diyarbakır karışmıştı…
Fakat burada dikkatimi çeken bugün Hüda Par'a yapılan saldırılar diğer kesimlerce görülmüyor veya görülmek istenmiyordu. Kendilerine yapılan saldırıyı en üst perdeden yetkililere aktarmalarına rağmen ilgisiz ve alakasız görünüyorlardı. Ak Parti hükümeti bu konuda duyarsız idi. Bugün ise aynı şey başlarına gelmekte ve bunun çözüm formülü peşindeler. O günlerde yapılan vahşete göz yumanlar veya çözüm bulmak istemeyenler bugün yeni formüller peşindeler… Peki, bunun ana formülü ne olabilir? Bazıları, “AK Parti'nin güçlü aşiretlerle entegre siyaset yapması gerekir” tezini savunuyorlar… Evet bu yöntem kısmi olarak fayda verebilir; ama lokal bir sonuç doğurur. Çünkü her yerde güçlü aşiretler yok ve her aşiret de kendini bu konumda görmüyor. Aynı zamanda aşiretler üzerinden siyaset yapmak, kendi istekleri doğrultusunda değil, aşiretlerin istekleri doğrultusunda bir pozisyon da doğuracaktır. Bu da uzun vadede bir semere vermez/veremez.
Hükümetin, bölgede bu çıkmazdan çıkmanın yolu olarak, Hüda Par'ın bölgede olan etkinliğini okuması gerekir. Geldiği gelenek gereği geçmişteki tecrübelerinden istifade etmesi gerekir. Bölgedeki herkes, Hüda Par'ın bölge halkı üzerindeki etkisini biliyor ve kabul ediyor. Bu halkın geleceği adına bir reçete olan Hüda Par'ın tecrübeleri ve tavsiyelerine kulak asmamak bir çıkmaz ve ferasetsizliktir. AK Parti kadrolarına karşı yapılan saldırıyı lanetleyen ve tepki koyan Hüda Par'ın dik ve samimi duruşunu okumak zorundadır. Bu zorunluluğu kendinde görmüyorsa bölgede hareket alanı kısıtlanabilir.