25 yıl önce haziran sıcağında yürekleri üşüten bir olay yaşandı. Diyarbakır'ın Silvan (Farqîn) ilçesine bağlı Yolaç (Susa) Köyü Camiini basan PKK'liler, ibadet eden Müslümanları cami avlusuna, ellerini bağlayarak sıraladıktan sonra kurşuna dizdi.
Bu saldırıda 10 Müslüman Kürt, PKK'nin ihanet kusan kurşunlarıyla şehid oldu. Kürdistan'da PKK zulmünün bölge halkını esir aldığı bir dönemde, PKK'ye biat etmediği, onlar gibi düşünmediği ve inancından, İslami kimliğinde taviz vermediği için Susa hedef alınmıştı.
PKK'lilerin asker elbiseleri giyerek baskın yaptıkları Susa Camii'ndeki mustazaf köylüler, İslam düşmanlarının büyük bir komplosuyla karşı kaşıya kalmıştı. Silvan merkeze beş kilometre uzaklıkta olan bu şirin köy 26 Haziran gecesi yaşadıklarını hiçbir zaman unutmayacaktı.
Sadece Rabbine yönelen, Hz. Muhammed’in hayatını temiz kalpli çocuklara anlatan ve hayat kitabı olan Kur’an-ı Kerim’i pak yüreklere nakşedenler o gece şehid oldular ve bugüne kadar hep hayırla yâd edildiler. O nazenin bedenleri, mazlum köylüleri vahşice katleden çeteler ve onların arkasındakiler ise lanetle anılıyor.
Duyarlı Müslümanların gayretleri sonucu meyvesini veren İslami çalışmalar, Kürdistan coğrafyasında gün geçtikçe yayılıyordu. Bölgedeki İslami çalışmaların, toplumun imanını muhafaza etme gayretlerinin sonuç verdiğini gören PKK, kendini bölgenin hâkimi gördüğü refleks ile hareket ederek fütursuzca cami basmaya, İslami kişiliklere silahlı saldırılar düzenlemeye başladı. Bu saldırılar sonucunda yüzlerce Müslüman şehid olurken, kadınlar dul çocuklar yetim kaldı.
PKK bölgede kendi faaliyetleri dışında hiçbir çalışmayı kabul etmiyordu. Bundan dolayı bölgenin her yerinde İslami kimlikli kişilere, evlerine ve işyerlerine roketli, bombalı ve silahlı saldırılarda bulunuyordu.
Bu karanlık örgüt tarafından İslami hizmetler baltalanmaya başlanmıştı. PKK, bütün bölgede olduğu gibi Susa'da da kendi baskısını hissettirmeye çalışıyordu. Çeşitli hile ve tehditlerle bu İslami faaliyetleri pasifize etmek istiyordu. Maalesef bu hedef doğrultusunda 26 Haziran 1992'de yatsı vaktinde Susa Camii'ni bastılar.
Cami cemaati her zaman olduğu gibi 26 Haziran Cuma günü de akşam ve yatsı namazı arasında oturup Kur'an-ı Kerim okuma halkası oluşturmuştu, Hz. Muhammed’in hayatını konu alan sohbeti dinleyen cemaat, namaza dururken gözü dönmüş caniler ise caminin etrafını kuşatmakla meşguldü. Bir süre sonra camiyi basan PKK'liler, asker olduklarını söyleyip cami cemaatini dışarı çıkandılar. İslami değer ve mukaddesata hakaretler ederek dipçik zoruyla dışarı çıkarılan cami cemaatinin ellerini iplerle bağladılar. Ve sonra silahlar ardı sıra ateşlenmeye başlandı. Caminin etrafı kan gölüne dönmüştü.
Hüseyin Çetinkaya (32), Said (30), Meki (21), Medeni (19) ve Zeki Fidancı (15), Ahmet Kantar (40) ve oğlu Emin Kantar (14) , Adnan Kantar (19), Ali Uslu (28) ve cami imamı Haluk Ugas (21) kurşuna dizilerek katledilmiş, 5 kişi de yaralanmıştı.
Bu katliam aslında PKK'nin İslam'a olan düşmanlığının, İslam'ın kutsiyetlerine tahammülsüzlüğünün, İslam'ın şiarlarına karşı küstahlığın ve İslam’a bağlı olan Müslümanlara duyulan kin ve düşmanlığın bir tezahürüdür.
İkinci katliamı girişimi
1992 yılının haziran ayındaki katliamdan sonra PKK, saldırılarına ara vermemiş, kırsal ve merkezlerde Müslüman halka saldırmaya devam etmişti. İslam düşmanlığı hiçbir zaman dinmeyen PKK, 1998 yılı geldiğinde Susa'ya farklı bir komplo kurmuştu. Bu tarihte "asker-korucu işbirliği"yle ikinci bir katliam girişiminde bulunuldu.
İlk katliama ortak oldukları deşifre olan ve sonra köyü terk etmek zorunda kalan, "köyde ikamet eden PKK'lilerin" köye dönüşüne zemin hazırlayan asker, 28 Şubat'ın karanlık ve soğuk sürecinde köy halkına saldırı olacağını söyleyerek, birkaç gün içerisinde köyü boşaltmalarını istemişti.
Bunun üzerine köylüler, evlerini, barklarını, başak vermiş ekinlerini, besledikleri hayvanları bırakıp başta Silvan ilçe merkezi olmak üzere yakın yerlerde bulunan akrabalarının yanına yerleştiler.
Susalılar köylerini terk ettikten sonra, devletle işbirliği yapan PKK'liler, askerin yardımıyla korucu olarak köye yerleştiler. Kumpas ile köyden çıkarılanların evlerine korucu olarak yerleşen PKK'lilerin devlet gücünü de arkasına alarak, köy halkının her şeyine el koydu. Susalılar ise aradan bir hafta on gün geçmesi ve köye saldırı olmaması üzerine köylerine dönmeye karar verdiler.
Yola koyulan köylüleri köy girişinde barikat kuran korucu ve çevre köylerden gelen PKK'liler, ellerinde silah, sopa, balta gibi aletlerle karşıladı. Bunun üzerine araziden evlerine gitmeye çalışan kadın-erkek, yaşlı-genç ve çocuklardan oluşan mazlum Susa halkı muhasara altına alınıp, korucu olan işbirlikçi PKK'liler tarafından uzun namlulu silahlarla taranmaya başladı.
10 kişinin yaralandığı PKK’nin ikinci katliam girişimini anlatan köylüler, korucu başının, “Hiç kimseyi sağ bırakmayın, zürriyetlerini kesin” şeklindeki sözlerini ise hiç unutmamıştı.
İşgalci Siyonistlerin, Filistin'in El-Halil kentinde bulunan Hz. İbrahim Camii'nde yine bir Cuma günü sabah namazı esnasında gerçekleştirdikleri katliamın unutulmaması gibi, Diyarbakır'ın Susa Köyü Camii'nde PKK tarafından yaşatılan katliamda aradan geçen uzun yıllara rağmen unutulmuyor. (Osman İçli-İLKHA)