Tarihte dünyanın değişik coğrafyalarında yaşanan cami katliamları yaşandı. Kürdistan coğrafyasında ise PKK'nin "Susa Camii"nde işlediği katliam öne çıkıyor. Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı olan Susa (Yolaç) köyünün mescidinde ibadet eden Müslümanlar, 26 Haziran 1992 yılında, yatsı namazından sonra PKK tarafından kurşuna dizildi ve 10 kişi katledildi, 4 kişi de yaralandı.
PKK'li bir grubun askeri elbiseler giyerek baskın yaptıkları Susa Camii katliamı aradan geçen 23 yıla rağmen unutulmadı. Acısı halen yüreklerde taptaze olan katliamın mağdurları her yıl düzenlenen programlarla anılırken, insanları Rabbine ibadet ederken katledecek kadar canileşen katiller lanetleniyor.
Susa katliamı, Kürdistan topraklarında, İslam’a düşmanlığın, İslam’ın kutsiyetlerine tahammülsüzlüğün, İslam’ın şiarlarına karşı küstahlığın ve dinine bağlı Müslümanlara duyulan kin ve adavetin mücessem hali olarak kendini gösterdi.
Bu açıdan değerlendirildiğinde, Susa katliamını gerçekleştirenler; imansızlıkta Firavun ve avenesiyle, inat ve küfürde Ebu Cehil ve yoldaşlarıyla, imanlı gönülleri kin, adavet ve inkâr ateşinde yakıp yok etmede Nemrut ve yardımcılarıyla birlikte anılacaklardır tarih boyunca…
Susa, Diyarbakır’ın (Amed) Silvan (Farqîn) ilçesine bağlı doksan hanelik bir köy. Diyarbakır’a 80, Silvan’a 5 kilometre uzaklıktaki Susa, halkının dinlerine sadakatiyle ve gayri İslami adet ve eğlencelere taviz vermeyen bir köy olarak bilinir.
26 Haziran 1992 Cuma gecesi
Kürdistan coğrafyasında yayılan İslam nuru çok geçmeden Susa’ya da ulaştı. Susa köy camisinde Kur’an dersi ve siyer dersleri yapılmaya başlanmıştı. Ancak karanlık odaklar köyde yayılan İslam nurunu çok geçmeden fark ettiler. PKK, bütün bölgede olduğu gibi Susa’da da kendisinden başka çalışmalara müsaade etmek istemiyordu.Çeşitli hile, desise ve tehditlerle bu nuru söndürmek istediler. Böylece hak ve batıl mücadelesi Susa’da da başlamış oldu.
Cami cemaati her zaman olduğu gibi 26 Haziran 1992 Cuma günü de akşam ve yatsı namazı arasında oturup Kur’an-ı Kerim okuma halkası oluşturdular. Yatsı ezanın okumasıyla cami cemaatine birkaç kişi daha katıldı. Müslümanlar namaz kılarken gözü dönmüş caniler caminin etrafını kuşatmakla meşguldü. PKK’liler asker olduklarını söyleyip cami cemaatini dışarı çıkarttılar. Dini mukaddesatlara hakaretler eşliğinde dipçik zoruyla dışarı çıkarılan cami cemaatinin ellerini iplerle bağladılar. Ve silahlar patlamaya başladı. Caminin etrafı kan gölüne döndü.
Susa katliamında Hacı Ahmet ve oğlu Emin Kantar, Zeki, Medeni, Said ve Meki Fidancı kardeşler, Muhammed Ali Uslu, cami imamı olan Abdulhalik Ugaş, Adnan Kantar ve Hüseyin Çetinkaya şehit oldu, 5 kişi ise yaralandı.
Susa'da ikinci katliamı girişimi
Susa'da 1992'deki katliamda 10 kişiyi katleden PKK, tatmin olmamış olacak ki 1998'de asker-korucu işbirliğiyle ikinci bir katliam girişiminde bulundu. Katliamdan sonra köyden çıkan PKK'lilerin köye dönüşüne zemin hazırlayan asker, 28 Şubat'ın karanlık döneminde köye saldırı olacağını söyleyerek Susalıların köyü birkaç günlüğüne terk etmesini istedi. Bunun üzerine Susalılar, evlerini, barklarını, başak vermiş ekinlerini, besledikleri hayvanları bırakıp Silvan'da başta olmak üzere yakın yerlerde bulunan akrabalarının yanına gitti.
Ancak bu arada devletle işbirliği yapan PKK'liler, askerin yardımıyla korucu olarak köye yerleşti. Asker tarafından köyden çıkarılan köylülerin evlerine korucu olarak yerleşen PKK'lilerin devlet gücünü de arkalarına alarak köy halkının her şeyine el koydu.
Çoluk çocuklarıyla zor şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalışan Susalılar, aradan bir hafta on gün geçmesi ve köye saldırı olmaması üzerine köylerine dönmeye karar verdi.
Yola koyulan köylüleri köy girişinde barikat kuran korucu ve çevre köylerden gelen PKK'liler ellerinde silah, sopa, balta gibi aletlerle karşıladı. Bunun üzerine araziden evlerine gitmeye çalışan kadın-erkek, yaşlı-genç ve çocuklardan oluşan Susa halkı, devletle işbirliği yaparak korucu olan PKK'liler tarafından uzun namlulu silahlarla taranmaya başladı.
10 kişinin yaralandığı ikinci katliam girişimini anlatan köy halkı korucu başının, “Hiç kimseyi sağ bırakmayın, zürriyetlerini kesin” şeklindeki sözlerini hiç unutmamıştı.
Tarihler tekerrür etmişti. Mazlum, mağdur, mustazaf Susa halkı 6 yıl önce olduğu gibi muhasara altına alındı ve ağır silahlarla tarandı. 6 sene önce asker elbiseleriyle camide, şimdi de korucu elbisesiyle dindar insanlara kin ve nefretle kan kustular.
Susa katliamında katledilen Müslümanlar
Hüseyin Çetinkaya: İhvanına, muvahhit kardeşlerine en zor ve sıkıntılı anlarında sırdaş, dost ve ağabey olan Hüseyin… O küçücük beldede sahiplenme destanını sıratı müstakim çizgisinden şaşmadan yazan muvahhit… “muvahhit kardeşlerim” Hitabını dilinden hiç düşürmeyen muvahhit Hüseyin…
Molla Abdulhaluk Ugaş: Zamanının çoğunu camide geçirirdi. Öyle ki saatlerce camiden çıkmadığı zamanlar oluyordu. “Bu kadar uzun süre camide nasıl kalabiliyorsun?” diye soranlara; “Hevaléminliwéderéyesebraminpété. EwjiQurane…” (Benim arkadaşım camidedir onunla sabrediyorum o da Kur’an’dır) şeklinde cevap veriyordu.
Muhammed Sait, Meki, Medeni ve Muhammed Zeki Fidancı: Allah yoluna adanmış dört kardeş… Dört İslam davetçisi… İlmi ve ibadi anlamda yetişip yetiştirmeye çalışan dört İslam fedaisi…
Muhammed Ali Uslu: Mümin dostlarının tesellisi ve sığınağı… Ali yürekli Muhammed Ali… Tüm baskılara Bilal’ca direnen Muhammed Ali.
Hacı Ahmet ve Oğlu Muhammed Emin Kantar: “Sabredin ey Yasir ailesi size cennet vardır.” diyen Efendimiz aleyhisselatuvesselamın dizi dibinde ders almış gibiydiler…
Adnan Kantar: Konuşmalarını ve sohbetlerini üstadın örneklemeleriyle süsleyen, tebliğ vazifesinden geri kalmayan, daima mütebessimdi. (İLKHA)