İLKHA'ya konuşan Suriye Bağımsızlar Topluluğu (Kombenda Serbixwe Yên Sûryê) Başkanı Kürt Siyasetçi ve Hukukçu Radif Mustafa, PKK/YPG kontrolündeki bölgede yaşananlarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Suriye'de rejim, PKK ve DAEŞ'in birlikte hareket ettiğini belirten Suriye Bağımsızlar Topluluğu Başkanı Radif Mustafa, PKK'nin Suriye Kürtlerine verdiği zararı, başka hiçbir oluşumun vermediğini söyledi.
Kürt bölgelerin, Kürtlerin ayaklanmalara katılmamaları ve sorunu Türkiye'ye taşımaları karşılığında rejim tarafından PKK/YPG'ye bırakıldığını belirten Mustafa, bölgede kontrolü sağlayan PKK/YPG'nin Kürtleri ABD'nin paralı güçleri olarak sahaya sürdüğünü vurguladı. Mustafa, PKK/YPG'nin, Rejim, İran ve Rusya'dan sonra ABD ve batılı güçlerle de işbirliği yaparak, Kürtler dışındaki tüm güçlere hizmet ettiğini belirtti.
Batı tarafından DAEŞ ile mücadele ettiği propagandası yapılan PKK/YPG'nin DAEŞ'le de işbirliği yaptığına dikkat çeken Mustafa, PKK/YPG'nin, ABD ve koalisyon güçleri tarafından etkisiz hale getirilerek kendilerine teslim edilen DAEŞ elamanlarını dolar karşılığında serbest bıraktığını söyledi.
Türkiye tarafından başlatılan Barış Pınarı Harekâtını desteklediklerini ifade eden Mustafa, Afrin'de yapılan hataların tekrarlanmaması uyarısında bulundu. Afrin'de yapılan hak ihlalleri ve kötü uygulamalara dikkat çeken Mustafa, yaşanan sıkıntıları Türkiye'nin yanı sıra ÖSO yetkililerine de aktardıklarını belirterek, "Umut ediyoruz ki, bu 'Barış Pınarı' temiz ve berrak olsun, bulanık olmasın, kirlenmesin ve kimseye zarar gelmesine sebep olmasın." dedi.
PKK başından beri Kürtlerin aleyhine çalıştı
PKK'nin Suriye'ye yerleşmesinden itibaren Kürtlere zarar verdiğini belirten Mustafa, Abdullah Öcalan'ın Suriye Kürtlerine bakışı ile ilgili şu bilgileri verdi:
"Seksenli yıllarda Türkiye'de Askeri darbe oldu. Türkiye'deki bazı siyasi oluşumlar Suriye'ye geçtiler. Onlardan biri de PKK idi. O zaman Esad rejimi ile ittifak kuran tek parti PKK idi. Suriye rejimi de PKK'ye destek verdi. Onlar için yer hazırladılar. O zaman Lübnan Suriye'nin kontrolü altındaydı. Hem Suriye topraklarında hem de Lübnan topraklarında PKK'ye askeri eğitim için kamplar açtı, askeri destek verdi. O zamandan beri PKK ile aramızda sorun çıktı. Biz Suriye Kürtleriyiz ve haklarımızı Şam'dan istiyoruz. Abdullah Öcalan, "Başkan İle 7 Gün" adlı kitabında 'Suriye'de Kürtler yoktur ve Suriye'de hiçbir sorunları da yoktur. Suriye'deki Kürtler göçmendir ve Türkiye'den buraya göçmüşler. Geri dönmeleri gerekir.' demişti. Daha o zamandan beri Esed, Öcalan ile ittifak halinde Suriye Kürtlerinin yüzünü Türkiye'ye çevirmeye çalışıyordu."
"PKK Suriye Kürtlerine insan ve lojistik deposu olarak bakıyordu"
O zamanlar genç olduğunu ve Suriye'deki Kürtlerin PKK'ye karşı koyduğunu hatırladığını ifade eden Mustafa, "PKK Suriye Kürtlerine insan ve lojistik deposu olarak bakıyordu. Onlara eleman lazım olduğunda gelip gençlerimizi alıp götürüyordu. Türkiye'ye karşı savaşta binlerce Suriyeli Kürt genci hayatını kaybetti. Başından beri PKK bizim karşımızda durmuştur. Suriye Kürtleri olarak PKK'yi çok iyi tanıyoruz. PKK'nin ne Kürtlerle ne de Kürtlükle hiçbir alakası yoktur. Kürtleri sadece amaç ve hedefleri doğrultusunda kullanmak istiyor. Kürtleri kendisine çekebilmek için Kürt meselesini kendine elbise yapmış. Fakat onların hedef ve gayeleri hiçbir zaman Kürtlük olmadı. Kürtlük sadece halkı sürüklemek için bir slogandı. PKK, sol bir partidir. Fikir ve ideolojisinin Kürtlerin tarihi, kültürü ve inancıyla hiçbir ilgisi yoktur. Öyle ki aileyi bile parçalamak istiyorlardı. Her adımları Kürtlere karşıydı. Irak Kürdistanı kurulduktan sonra Öcalan bunun Arap devletlerine ve bölgedeki ülkelere saplanmış bir hançer olduğunu söylediğini hepimiz biliyoruz. PKK Kürtler adına ses çıkardığını ve dört parça Kürdistan'ın özgürlüğünü istediğini açıkladığı zaman Hafız Esed ona "Hangi dört parça?" diye sorduğunda Öcalan hemen "dört değil üç parça" dedi ve Suriye Kürdistanı'nı yok saydı. PKK kurulduğundan beri Kürtlere ve Kürtlüğe karşı durmuştur." dedi.
Suriye Öcalan'ı çıkardı ama PKK'ye dokunmadı
Öcalan'ın Suriye'den çıkarılma sürecine de değinen Mustafa, "Türkiye Suriye rejimine gözdağı verdi ve Öcalan'ı Suriye'den çıkartırdı. Öcalan uçak ile dünyayı dolaştı, barınabileceği bir yer bulamayınca da Türkiye onu alıp İmralı'ya yerleştirdi. PKK o zaman da Türkiye'yi yıkarız, yakarız diye palavralar salladı ama boş. Peki, Esed rejimi bundan sonra ne yaptı? Evet, Öcalan'ı Suriye'den çıkardı ama PKK'yi orada bıraktı. Bir takım baskı, gözaltı ve tutuklamalar olsa da örgüt ve teşkilat olarak onlara dokunmadı ve böyle bir gün için onları korudu." ifadelerini kullandı.
"Suriye'de Araplar bir Kürtler iki zulüm görüyordu"
Suriye'de Arapların bir çeşit, Kürtlerin ise iki çeşit zulüm gördüğünü belirten Mustafa, "Bunlardan biri Suriye'de adil olmayan diktatör ve kirli bir rejim olduğu için bütün Suriye milleti zulüm altındaydı. İkincisi ise sırf Kürt oldukları için zülüm görüyorlardı. Kobanê'de, Amudê'de ve Qamişlo'da Kürt halkı rejimden büyük zulümler gördü. Tüm insani haklarından mahrum kaldılar. Birçoğunun kimlikleri bile yoktu. İneklere bile kimlik veriliyor ama Kürtlere verilmiyordu. Sınır hattı boyunca bir karış toprağını ne satabilirdin ne de alabilirdin. Çünkü Kürt'sün. Hatta Tal Abyad'daki birçok Kürt topraklarının tapusunu Arap asıllı birilerinin üzerine yapıyorlardı. Her ne kadar bu Araplar, dost ve güvenilir olsa da vefat ettikten sonra o mallar miras yoluyla çocuklarına geçiyordu. Böylece binlerce sorun ve çözümü mümkün olmayan problem ortaya çıktı.
Bunlar dışında Kürtlere karşı birçok ırkçı projeler geliştirildi. Arapça müfredat, nüfus sınırlaması vb. gibi uygulamalar getirdiler. Kürtçe konuşmayı bile yasakladılar. Düğünümde Kürtçe şarkı okunmuş diye alındım, işkence gördüm ve tutuklandım. Bir düğünde Kürtçe bir şarkı okunsaydı hemen damat ve şarkıyı okuyan kişi gözaltına alınıyordu. Kürtlere karşı ırkçı ve sistematik bir siyaset yürütülüyordu. Amaç Kürtleri asimile etmekti ve Araplaştırmaktı. Bu şekilde birçok projeleri vardı. Suriye halkı bunu gördü ki aslında bir bütün olarak Suriye'yi Esedleştirmek istiyorlar. Suriye'yi ülke olmaktan çıkarıp Hafız Esed'in ve ailesinin bir tarlası, bir parkı haline getirdiler. Verasete dayalı bir Cumhuriyet kurdular. Cumhuriyet dediğin yönetim halk tarafından seçim ile seçilir. Fakat bu ölünce idareyi oğluna devretti." dedi.
"Rejim büyük zulümler gören Kürtleri PKK'ye bıraktı"
Suriye olayları başladığında rejimin yeniden PKK'ye sarıldığını belirten Mustafa, Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatını da hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Fakat PKK'yi terör örgütü olarak ilan ettikleri ve Adana Mutabakatını da imzaladıkları halde 2011'de Suriye olayları başladığında Rejim hemen PKK'ya sarıldı.
2011'deki ayaklanmaya Kürtler de katıldı. O zaman rejime açıkça destek veren ülkeler Rusya ve İran idi. Bu ülkeler baktı ki, Kürtler ayaklanmaya destek verirse rejim devrilecek. 2011'in sonlarında bu iki devlet rejim ile PKK arasında ittifak kurdu. Bu ittifakın ilk şartı PKK Suriye'de sokağa inecek. Biz size silah, gerekli teçhizat ve lojistik desteği vereceğiz, siz de Kürtleri ayaklanmadan ve direnişten koparıp uzaklaştıracaksınız. Bunu güzellikle mi, zorla mı, baskıyla mı ne şekilde koparabiliyorsanız o şekilde koparın. PKK de Kürtlere baskı ve zulüm uyguladı ve onları direnişten uzaklaştırdı. Bu şekilde Kürt bölgelerinin kontrolünü ele aldılar. İkincisi ise; Türkiye direnişe destek veriyor, siz bu meseleyi Türkiye tarafına taşıyacaksınız. Dikkat edin bu her iki husus da yerine geldi. PKK kendisine verilen bu vazifeyi yerine getirmek için Amudê, Tıl Xezalê, Afrin ve daha birçok yerde Kürtlere katliam uyguladı. Halka baskı uyguladı, alıkoydu, kaçırdı, tehdit etti ve öldürdü. Kürtlerin Suriye'deki parti ve oluşumlarına büyük bir zülüm ve baskı uyguladı ki direnişten uzaklaştırsınlar."
"PKK, Rejim ve DAEŞ çok defa birlikte çalıştılar"
Mustafa, PKK'nin rejim adına Kürt bölgelerini kontrol ederek verilen birinci görevi yerine getirdiğini sorunun Türkiye tarafına taşınması olan ikinci görevin yerine getirilmesi için ise DAEŞ'in devreye sokularak ilginç oyunlar sahnelendiğini söyledi.
PKK, Rejim ve DAEŞ'ın çok defa birlikte çalıştığını belirten Mustafa, "Ben Kobanêliyim. DAEŞ ansızın gelip Kobanê'ye saldırdı. Peki, Kobanê'de ne var? Ne Petrol var ve ne de stratejik bir öneme sahip bir yerdir. Buna rağmen DAEŞ oraya saldırdı. Şu anda bile DAEŞ ile PKK arasında bir oyun olduğunu düşünüyoruz. PKK, Rejim ve DAEŞ çok defa birlikte çalıştılar ve bu da bilinen bir gerçektir. Özellikle çimento ve petrol satışlarını birlikte yapıyorlardı. Biz bu toprakların çocuklarıyız ve her fiillerinden de haberdarız. La Farge bir Fransız şirketidir. Burada Xırabhışkê'de tesisleri bulunur. Ürettiği çimento buradan ta rejimin elindeki Latkiye'ye ulaşıyordu. Kobanê'de PKK vardı, Membiç'te ise DAEŞ. Bu çimento nasıl oraya ulaşıyordu? Diğer tarafta Rakka'da DAEŞ vardı ve yine buradan geçip birçok yere dağıtımı yapılıyordu. Aynı şekilde petrol Remelan'dan çıkıp PKK'nin kontrolünden geçip Latkiye ve Tartus'a ulaşıyordu. Elimizde çok delil ve ispat vardır ki rejim, DAEŞ ve PKK birlikte çok iş yaptılar." şeklinde konuştu.
Kobanê'de ölülerin sayısı canlılardan daha fazladır
PKK/YPG'nin daha sonra ABD ile anlaştığını ve onlarla hareket ettiğini ifade eden Mustafa, bunun sonucunda en büyük bedeli Kürtlerin ödediğini vurgulayarak, "Dün Trump gelmiş diyor ki PKK terördür ve DAEŞ'tan da daha kötü terörist bir yapıdır. Oysa düne kadar ona para, silah ve lojistik destek veriyordu. Öyle görünüyor ki, ABD bu oyunu oynadı. Yani biz bir terörü başka bir terör ile temizleyeceğiz. Maalesef en büyük bedeli bizler ödedik. Dün gördüm ki, rejim Kobanê'ye geçiyor. Rejim orayı onlara teslim etti ve gitti, şimdi de rejim geri dönüyor. Kobanê'de ölülerin sayısı canlılardan daha çoktur. Her tarafı mezar olmuş. Bu kadar kişinin katlinden PKK mesuldür, onlar bu kanı döktü. Peki, neden bunu yaptınız?" diye sordu.
"PKK'li değilsen imha edilmen gerekir"
PKK/YPG'nin kendisi dışında kimseye hayat hakkı tanımadığına dikkat çeken Mustafa, "Bir defa PKK ile birlikte değilsen, direnişi destekliyorsan veya onlardan bağımsız bir partiye destek veriyorsan sen hainsin, muhbirsin, Erdoğancısın ve hemen öldürülmen, imha edilmen gerekir. PKK idari, askeri, iktisadi ve benzer tüm kurumları kendi eline aldı. Kendilerine hiçbir muhalif Kürt'ü kabul etmediler ve barındırmadılar. Eğer onları eleştiren bir Kürt ise muhbir ve Erdoğancı yaftası yapıştırır, eleştiren Arap ise DAEŞ yaftasını yapıştırır." dedi.
"Madem Kobanê'yi özgürleştirdiler neden Kürtlerin yarısı buradan kaçtı?"
PKK'nin Suriye Kürtlerine verdiği zararı başka hiç kimsenin vermediğini belirten Mustafa, Kobanê'yi terk etmek zorunda kalan Kürtlere dikkat çekerek, "Kaç önemli soru var. Avrupa'ya, Amerika'ya da bu soruları sorduk. Siz Kobanê'yi özgürleştirdiğinizi söylüyorsunuz. Peki, o zaman neden Kobanê halkı geri dönmüyor. Kobanê halkının yarısında fazlası şu anda Türkiye'de, bazıları Irak Kürdistanı'nda ve Avrupa'dadır. Çünkü o sisteme, PKK'ye güvenmiyorlar. Çünkü çocuklarını savaş meydanlarına götürüyorlar, öldürtüyorlar. Kan paralarını da aldıklarında birçoğunu kendi ceplerine atıyorlar. Onların kanları üzerinden ticaret yapıyorlar. Okuma sistemi yok. Ekonomik durum yok. Bundan dolayı birçoğu dönmediler ve hatta birçoğu onlardan dolayı mülteci oldular. Gidenlerin birçoğu da artık dönmezler." ifadelerini kullandı.
"Bölgeyi terk eden Kürtlerin sayısı Araplardan fazla"
Kürt bölgelerinden kaçan Kürtlerin sayısının Araplardan fazla olduğunu vurgulayan Mustafa şöyle devam etti: "Amûdê gibi şehirlerden çıkıp mülteci olan Kürtlerin sayısı Arap ve Türkmenlerinkinden de daha çok. Bu da çok acayip bir durum. Kimse bu durumu bilmiyor. Kürt olduğunu söylüyorsun, Kürt bölgelerini kontrol ediyorsun fakat senden kaçan Kürtlerin sayısı Araplardan daha çok. PKK'nin Suriye Kürtlerine verdiği zararı başka hiçbir oluşum vermemiş. Araplara da zülüm etmiş, köylerini yıkmış fakat en büyük zararı biz Kürtlere oldu. Görüyoruz Ra'sulayn gibi şehirlerde mülteci olanların birçoğu Kürtlerdir. Bunların bir daha geri dönüp dönmeyecekleri ve başlarına ne geleceği de belli değil. Karşımızda büyük bir sorun olarak duruyor."
Suriye Kürtlerinin PKK'yi sevmediğini ve PKK'den kurtulmak istediğini belirten Mustafa, "Fakat son 10 yıl içindeki gelişmeler PKK'nin bazılarını kontrolüne almasına sebep oldu. Diğer bir konu ise PKK'nin elindeki medya kurumları çok güçlüdür. Yaklaşık 45 tane medya kuruluşu kurmuşlar ve bunlarla halkı etkilemeye çalışıyorlar. Bununla birlikte bazılarını korku ve baskıyla, bazılarını da para ile kendi tarafına çektiler." dedi.
"Afrin'deki hatalara düşülmesin"
Afrin'de yaşanan bazı olumsuzlukların Kürtlerin korkmasına sebep olduğunu vurgulayan Mustafa, Barış Pınarı Harekâtı sonucunda da aynı hatalara düşülmemesi uyarısında bulundu.
Suriyeli Kürtlerin PKK'den kurtulmak istediğini aynı zamanda Esed rejiminin de geri gelmesini istemediğini belirten Mustafa, şu uyarılarda bulundu: "Afrin'deki kötü tecrübeler, yaşanan olumsuz durumlar Kürtlerin korkmasına sebep oldu. Fakat Afrin'deki kötü tecrübeler de gözlerimizin önündedir. Birçok hak ihlalleri, hırsızlık, eziyet ve hatta namus konusunda halka zulümler yapıldı. Bunu Türkiyeli yetkililere de söyledik, ÖSO'nun komutanlarına da söyledik. Bu olumsuzluklar hem bizim imajımızı hem de Türkiye'nin imajını bozuyor. Halka örnek olması gereken bir tecrübe ve numune lazım. Dolayısıyla Kobanê, Amudê ve Qamişlo halkı da endişelidir. Afrin'deki hak ihlalleri buralarda da yaşanacak diye. Bu çok önemli bir meseledir. Açıkça ve resmi bir şekilde halkın bu endişelerini dile getiriyoruz ve söylüyoruz. Umut ediyoruz ki, bu "Barış Pınarı" temiz ve berrak olsun, bulanık olmasın, kirlenmesin ve kimseye zarar gelmesine sebep olmasın."
"Bu Kürt-Türk savaşı değil"
"Türk-Kürt savaşı" iddiasının tamamen asılsız olduğunu vurgulayan Mustafa, "Türkiye'nin Kürtleri yok edeceğini söylüyorlar. Şu anda bizler 300 binden fazla Suriye Kürdü Türkiye'deyiz. Eğer Türkiye orada Kürtleri yok etmeye geliyorsa bizler zaten onların elindeyiz. Türkiye'de 20 milyondan fazla Türkiyeli Kürt var. Evet, doğru Türkiye'de Kürtlerin bir meselesi var, bazı sorun ve problemleri var. Fakat umut ediyoruz ki, bu mesele barışçıl bir şekilde çözülür. Aynı şekilde Türkiye'nin Irak Kürdistan Bölgesi ile ticari ve siyasi büyük bir ilişkisi var. Bu sadece PKK'nin yaptığı bir propagandadır. Şunu demek istiyorum: Afrin'deki tecrübeler, orada aşırıya kaçmak, baskı ve hırsızlıklar olduğundan dolayı ve maalesef halkın namusuna el uzatılacak şekilde olayların da olması Kobanê ve diğer yerlerdeki halkın korkmasına sebebiyet verdi. Bunların tekrarlanmasından endişeye düştüler.
Bu harekât sürecinde de hep Ceylanpınar ve Akçakale'deydim. Suriye tarafındaki halkımızla anlık olarak iletişim halindeydik. Ve hatta bazı video kaydı var ve bu operasyonun Kürtlere karşı olmadığını anlatıyorlar. Açıkça PKK terörüne karşı olduğunu söylüyorlar. Bizler kardeşiz. Aşırıya kaçmak gibi bir durum olmasını istemiyoruz. Tel Abyad'da hırsızlık gibi birkaç olumsuz olay oldu ve bu olayın mağduru Kürt değil Arap olmasına rağmen biz buna sert tepki gösterdik. Kati olarak en ağır şekilde cezalandırılmasını istedik. Türkiye ve SMO yetkilileri de bunu dikkate aldılar ve resmi açılamalarda bulundular. Bu tür olumsuzluklara anında müdahale etmek için bir komite kurduklarını söylediler. Bazı olumlu adımlar atıldı. Kürtlerde bir söz var 'kû devê meriv ji şîr şewitî, meriv püf dike dew" (sütten ağzı yanan ayranı üfleyerek içer). Afrin tecrübesinden dolayı çok dikkatli olmalıyız. Genel olarak, harekât kararı alanlar, Türkiye Hükümeti halkı terörden kurtarmaya gittiklerini söylüyor, ÖSO elemanlarının halkın malını çalmasına, halka zülüm ve haksızlık yapması için değil. Dolayısıyla bu Kürt-Türk savaşı sadece PKK propagandasıdır. Dün utanmadan rejimi alkışlıyorlardı. Halkı koyun yerine koyuyorlar." dedi.
"Askeri güçlerin şehir dışına çıkması lazım"
Askeri birliklerin şehrin dışında konuşlanması gerektiğini belirten Mustafa, bu taleplerini yetkililere de ilettiklerini hatırlatarak, "Zamanında bu olumsuzlukların tümünü Türkiye yetkililerine ilettik. Hatta Afrin'de büromuz da vardır. Şunu söyledik, askeri güçlerin şehir içinden ve köylerden çıkmaları lazım. Sadece etrafında olmaları lazım. Fakat bizi dinlemediler ve bunun yanlış olduğunu da görüyoruz. Şu anda dünyadaki hangi şehir olursa olsun Paris olsun, Washington olsun Ankara olsun fark etmez eğer askeri güç şehrin içinde ise orası yıkılır. Bunu çokça dile getirdik fakat maalesef bizi dinlemediler. Bazı gerekçeleri vardı. 'PKK yakındadır ve aramızdadır, bazı saldırılar gerçekleştirebilir' gibi gerekçeleri vardı.
Buna rağmen Afrin'de şu anda halk daha rahattır. Daha önce özgürce konuşup, bizim gibi bazılarının oraya gidip destek vermek gibi durumlar PKK zamanında yoktu. PKK askeri bir güçtür, terördür siyaset ile hiçbir alakası yoktur. Afrin'de sadece PKK vardı ve başkasının varlığını kabul etmiyordu. Muhalif olan Kürtleri hainlikle ve Kürt olmamakla itham ediyordu. Şu anda Afrin halkının eline yeni bir fırsat geçti durumlarını iyileştirmek için. Fakat PKK zamanında sürekli tehlike ve tehdit altındaydılar." ifadelerini kullandı.
"Savaşın sorumlusu PKK'dir"
Yaşanan savaşın sorumlusunun PKK/YPG olduğunu belirten Mustafa, "Eğer bunlarla gerçekten zerre kadar milli ya da insani veya kavmi bir damar ve düşünce olsaydı, Türkiye ordusunun büyük olduğunu ve NATO'nun ikinci büyük gücü olduğunu bildiğin halde ve Afrin tecrübesi de göz önündeyken bununla baş edemeyeceğini bilmen gerek. O zaman geri çekil, orayı da gerçek sahipleri olan Kürtlere teslim edin, ENKS'ye ve yerli halkın aşiretlerine teslim edin. Neden bizi savaşa sürüklüyorsun? Neden tekrardan evlerimizin yıkılmasına, halkların ölmesine, mülteci olmasına sebep oluyorsun? Bu savaştır, bizler de savaş olmasını istemiyoruz.
Bu savaşın sorumlusu ve sürecin bu noktaya gelmesine sebep olan PKK'dir. Zararlar olacak, halk mülteci olacak, sivillere zararlar dokunacak. Çünkü bu savaştır. Tel Abyad elden gitti. Resulayn bugün yarın bitecek. Sen savaşamazsın. Neden halkın çocuğunu öldürtüyorsun." dedi.
"PKK geldi ve bir kez daha başımızı ezdiler"
PKK/YPG'nin Suriye Kürtlerini Türkiye'ye karşı savaştırmak istediğini belirten Mustafa, şöyle devam etti:
"Neden Türkiye Kürdistanı'ndan gelmişsin ve beni kendi esirin yapmışsın, kendi kontrolüne almak istiyorsun? Bizler Suriyeliyiz. Tamam, bizler Kürt'üz, kardeşiz fakat Suriyeliyiz. Asıl sorunlarımızın Şam'da çözülmesi gerek. Benim Türkiye ile hiçbir sorunum yok. Türkiye ile düşman olmak istemiyorum. Sen Türkiye Kürt'ü olarak yanında bir de İran Kürt'ü getirmişsin ve beni kontrolün altına alıp Türkiye'ye karşı savaştırmak istiyorsun. Bunun sana ne menfaati var? Bu ahmaklık ve delilik değil midir? Bizler Kürt'üz, sıkıntılarımız var ama bir kez daha bize zülüm edilmesini ve eziyet görmeyi istemiyoruz. Suriye'de ikinci vatandaş muamelesi görmek istemiyoruz.
Bu ayaklanma ve direniş ile elimize bir fırsat geçti. Kürt olduğumuzu haykırabilmek için. PKK geldi ve bir kez daha başımızı ezdiler ve bedenimize bastılar ve Türkiye'nin Kürtlerin düşmanı olduğunu söylediler. Bana zülüm eden, gözaltına alan, bir milyondan fazla kişiyi ve bölge halkını öldüren Esed rejimiydi. Suriye halkına karşı kimyasal kullanan Esed rejimiydi, Türkiye değildi. Mülteci olarak Türkiye'ye geldik. Bize sahip çıktılar. DAEŞ Kobanê'ye saldırdığında Kobanê halkının hepsi bir bütün olarak Türkiye'ye geçti, başka yere gitmediler ve gidebilecekleri yerleri de yoktu. Kendi gözlerimle gördüm, YPG'nin yaralılarını bile tedavi ettiler. İnsanlık konusunda gerçekten iyidirler. Siyasi konuda bazı eksikliler olabilir. Fakat onlar devlet oldukları için onlarda da esas olan kendi menfaatleridir. Şu anda bir sıkıntı oluşursa bir devlet olarak kendi menfaatlerini savunacaktır. Fakat bu ayaklanma başladığından itibaren Türkiye bizim yanımızdaydı ve bize destek verdi. İnsani noktada da bir eksiklik göstermediler. Neden onu kendime düşman yapayım. Ben Kürt'üm ve Suriyeliyim. Haklarımı istiyorum. Türkiye ile Irak ile Ürdün ile Lübnan ile bir düşmanlığımın olmasını istemiyorum."
"PKK/YPG için sivillerin ölmesinin bir önemi yok"
Suriye'den Türkiye'de sivillerin bulunduğu bölgeye düzenlenen saldırıları hatırlatan Mustafa, PKK/YPG için sivillerin ölmesinin bir önemi olmadığını vurgulayarak, "Akçakale'ye roket atıldığında ben oradaydım. Kendi gözlerimiz ile roketin diğer taraftan geldiğini gördük. 50 metre uzağımıza düştü. Art arda iki roket geldi. Hatta o esnada arkadaşımız Abdulaziz Temo da sınırdaydı. Kendi gözlerimizle nasıl roketleri siviller üzerinde attıklarını gördük. Onların nazarında sivilleri öldürmek hiçbir şeydir. Onların kültüründe sıkıntı değildir. Onlar sürekli propaganda yapmak istiyorlar. Herkes diğer taraftan geldiğini biliyor. Akçakale'de bir otele saldırdılar, orada medya mensupları vardı. PKK'liler bu propagandaları yaparak sadece Kürtleri kandırmak istiyor. Onlar bu propagandayla Fransa'ya Türkiye'nin bu roketleri attığını söyleyemez. Sadece bu halkı kandırmak istiyorlar. Türkiye'nin sivilleri öldürdüğünü söylüyor. Eğer Türkiye sivilleri öldürürse sivil ölülerin sayısı diğer tarafta da çoğalırdı. Halbuki diğer tarafta sivil ölü sayısı azdır." dedi.
"Bunlar para veren herkesle çalışır"
PKK/YPG'nin parayla çalışan bir örgüt olduğunu ifade eden Mustafa şunları söyledi:
"Para verildikten sonra herkes için çalışırlar. Kürtler de çoktur hepsini öldürüyorlar. Suriye'de uluslararası bir çatışma var. israil, Türkiye, Amerika, Rusya, İran, Fransa, Ürdün ve Suudi Arabistan bunların hepsi ya askeri olarak ya da siyasi olarak bölgededirler. Amerika güçlü bir devlete ve orduya sahip olmasına rağmen bunları bir araya getiremez, sorun ve problemlerle baş edemez. PKK kim olmuş ki bunu yapabilsin ve bunları toplayabilsin. PKK'nin Amerika, Rusya, İran, Fransa ve Suudi Arabistan'la ilişkileri vardır. Yarın bunlardan ikisinin arası bozulursa ayakaltında ezilecek olan sensin. Suriye Kürt'ünün canı çıksın, PKK yetkilileri çuvala dolarını alıp gidecek oradan."
"DAEŞ'lileri para karşılığı serbest bıraktılar"
PKK/YPG'nin DAEŞ'lileri dolar karşılığı serbest bıraktığını belirten Mustafa, "DAEŞ'i gözaltına alıp tutuklayan Amerika ve koalisyon güçleridir. PKK değildir. Ama PKK yöneticileri DAEŞ elemanlarını dolar karşılığında sattılar. DAEŞ elamanlarından dolar alıyor ve bunun karşılığında onu serbest bırakıyordu. Bu harekâttan sonra da DAEŞ mahkûmlarını ellerindeki hapishanelerden salıverdiler. Trump onlara, 'DAEŞ'lileri serbest bırakmayın, bu bizim emeğimizdir.' dedi. Fakat bunlar serbest bıraktılar. Trump da kalkıp bunların DAEŞ'ten daha beter terörist olduklarını söyledi. Ve ayrıca başta da söylediğim gibi bunlar arasında ekonomik ilişki var. Petrol ve çimentoları birbirlerine satıyorlardı. Bu 12 bin kişinin de çoğu gerçekten DAEŞ'tır. Bunların birçoğu koalisyon güçleri tarafında kontrol edildiler. Bunlardan birçoğu da 4 bine yakını Suriyeli değil, yabancı uyrukludurlar. Kargaşa çıkarıp kaos oluşturmak için bunları serbest bıraktılar. Bunları Ayn İsa'daki hapishaneden bıraktıkları gece sabaha kadar gözlerime uyku girmedi. Bunların tekrardan köylerimize gelip halka zarar vermelerinden korktuk. Tekrar büyük bir katliamın olmasından korktuk. Onların yanında ne yapılırsa yapılsın fark etmez. Bunlar sadece propaganda yapıyorlar. Bazen demokrat güçler olduklarını, Kürtçü olmadıklarını söylüyorlar. Sıkıştıklarında ise Kürt olduklarını söylüyorlar." dedi.
"Kürtleri kullanıp zulmettiler"
Onların Kürt davası diye bir dertleri olmadığını ve Kürtleri kullandıklarını vurgulayan Mustafa, "Kürtlere büyük zülüm ve baskılar uyguladılar ve kullandılar. Şimdi getirip Rejimin kâğıtlarını, posterlerini, bayraklarını asıyorlar. Bunların yaptıklarından utanıyoruz. Onları sahiplenen Trump bile, "Bunlar şeytandır, bunlar teröristtir" diyor. Esed Rejimi ve PKK'den biran önce kurtulmayı umut ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"PKK'den dolayı Suriye Kürtler için güvenli bir yer değildir"
Mustafa, Suriye Kürdistanı'nın yıllardır PKK/YPG'nin elinde olmasından dolayı yüzbinlerce Kürdün Suriye dışında mülteci durumunda olduğunu ve geri dönmekten çekindiğini söyledi.
PKK/YPG'nin Kürt gençlerini zorla silahaltına aldığına dikkat çeken Mustafa, "Genel olarak PKK'den dolayı Suriye Kürtler için yaşanacak güvenli bir ortam değildir. Siyasi olarak da uygun bir ortam yok. Ağzını açtığın gibi dilini koparırlar. Öcalan zamanında bunlar Suriye'ye geldiklerinde bazılarımız onlara dedik ki, 'İran'daki Irak'taki Kürtler kendi topraklarındaki Kürtlerin hakları için çalışıyorlar. Sizlerin Suriye'de ne işiniz var. Suriyeli Kürtlerle ne alakanız var.' Bu sözlerden dolayı o zaman bazılarını öldürdüler, bazılarını da ibret için burnunu ve kulaklarını kestiler. Bunları halen unutmamışız. Terörün işi öldürmektir. Allah nasip ederse bu bölge özgürleşirse, gidip göreceksiniz ki, Suriye Kürdistan'ında ölülerin, mezarların sayısı canlılardan daha çoktur. Neden benim çocuklarımı başkaları için kiralık asker yapıyorsun. Bırak kendileri savaşsınlar." dedi.
"PKK'nin propagandalarına kanmayın"
PKK ve uzantılarının içlerinde olduğu sürece tehlikede olduklarını vurgulayan Mustafa son olarak şunları söyledi:
"Türkiye ve Suriye Kürtlerine tavsiyem şudur; PKK'nin propagandalarına kanmayın. Suriye Kürtlerinin memleketlerinden vazgeçmemelerini, gittikleri yerlerden geri dönmelerini ümit ediyorum. Eğer insan köklerinden, topraklarından ve milletinden uzaklaşırsa bırakın değer ve kıymetini, varlığını da kaybeder. Suriye'nin durumu gerçekten istikrarlı bir durum değil ve biz de buranın bir parçasıyız. Bu savaşların olmasını istemiyoruz. PKK ve uzantıları aramızda olduğu sürece tehlike içindeyiz."
İLKHA