VAN - HÜDA PAR'ın geçen hafta Diyarbakır'da düzenlediği bir semineri illegal bir şekilde bina önüne yerleştirilen bir araçtan dinlemeye çalışan ve yakalandıktan sonra çevrede bulunan resmi polislerce serbest bırakılan kişilerin halen yakalanmamasına tepkiler devam ediyor. Doğruhaber Gazetesi yazarı Av. Emin Güneş, konuyu İlke Haber Ajansı'na değerlendirdi.
"Devletin gizli bir belgesi sızıyor, bunu yapan belli değil"
Özellikle son bir yılda Türkiye'nin bir bakıma olağanüstü bir dönemden geçtiğini ve devlet için bir takım illegal odakların adeta birbiriyle savaşmaya başladığını ifade eden Güneş, ülkenin, bir zamanlar kınadığımız el muhaberat devletine döndüğünü söyledi. Güneş, "Hükümet kendi kendini birilerinin denetiminden, birilerinin gizli faaliyetlerinden bile koruyamıyor. Halkı nasıl kuruyacak? Böylesine sıkıntılı bir durum var. Ülkenin içerisinde istihbarat örgütleri birbirlerine karşı komplo kuruyorlar. Bu yollarla hükümetleri, iktidarları değiştirme girişimleri var. Gittikçe olay vahim boyutlara ulaşıyor. Devletin gizli bir belgesi sızıyor, bunu yapan belli değil. Bir hükümet sözcüsü çıkıp diyebiliyor ki 'Belge MİT'ten sızdı.' Sanki MİT başka bir ülkenin istihbaratıymış gibi. Bunların önüne bir şekilde geçmek gerekir. Şöyle bir durum da olabilir bu istihbaratın bir kısmı yabancı istihbaratlara dış güçlere çalışıyor olabilir. Bunların ne kadarı bu dinlemeleri bu ülke adına yapıyor. Ne kadarı dış güçler adına yapıyor o bile belli değil" diyerek devlet mekanizması içine sızmış gizli odaklara bir an evvel müdahale edilmesi gerektiğine işaret etti.
"Polisin kendisi suç örgütü gibi çalışıyor"
Normal olan bir ülkede bir hukuk devletinde bu tip hukuksuz dinlemelerin yapılmaması gerektiğine işaret eden Güneş, olay anında ele geçirilen ve polis süsü verilen kişilere karşı olay yerinde bulunan resmi polislerin de tavrının ibretlik olduğuna işaret etti.
Güneş, "Polis geldiği zaman hemen tarafların kimliklerini tespit eder, tutanaklara geçirir, iddiaları alır, savunmaları alır, delilleri tespit eder, görüntüleri kaydeder. Kim ne diyor ona bakar. Orada bakıyorsunuz polis 'Kameraları kapat' diye bağırıyor. Niye kameraları kapattırıyorsunuz? Kameraları açın her şey şeffaf bir şekilde vatandaşın gözlerinin önünde çıksın. Kayıtlara geçsin bunlar. Eğer bir şey varsa savcılığa gittiği zaman delil olsun. Benim bildiğim; polisin olay yeri inceleme araçları gelir ve oradaki tüm delilleri toplar. Bizim polisimiz gelmiş orada bütün delilleri karartmaya ve ortadan kaldırmaya çalışıyor. Organize bir suç örgütü gibi çalışıyor. Bizler avukat olarak, insanlara bir şey olduğunda polisleri arayın kendi başınıza iş yapmayın diyoruz. Devletin polisi, jandarması, savcısı, karakolu var. Gidin şikâyetçi olun ve hakkınızı arayın diyoruz. Şimdi, polisin kendisi suç örgütü gibi çalışıyor, suç işliyorsa, suçun delillerini ortadan kaldırmaya çalışıyorsa vatandaş ne yapacak, nereye gidecek." dedi.
"Doğu'da Ergenekon devam ediyor"
Doksanlı dönemlerde JİTEM adı altındaki suç örgütünün bölge de işlediği cinayetlere ve kanun perdesi altında işlediği kanunsuzluklara da değinen Güneş, JİTEM'in insanları asit koyularına attığı dönemin artık bittiği vehmine kapılmanın pek de doğru bir davranış olmayacağını zira Fırat'ın doğusunda faaliyet gösteren kirli odakların devam ettiğine vurgu yaptı.
Güneş, "Fırat'ın batısındaki Ergenekon bitmiş olabilir. Artık oralarda insanlar kaybedilmeyebilir. Ama Doğu'da Ergenekon devam ediyor. Bunu birileri kafasını kuma gömse de bu bölgenin insanı görüyor. İkincisi 24 saat kameraları açık olan Rabbimiz bunları görüyor. Bunlar kaydediliyor. Eğer azıcık vicdanı ve insafı olan varsa bunun hesabının verileceğini düşünmesi lazım. Bu iktidarın bu bölgeden seçilmiş milletvekilleri, yöneticileri neden genel merkezlerini bu konuda sıkıştırmıyorlar? Neden bu işe müdahale ettirmediler?" diye konuştu.
"Susmak kabullenmekten gelir"
Dinlenen ve illegal yollarla bertaraf edilemeye çalışılan HÜDA PAR camiasının da bir siyasi parti olduğunu ancak bu sıkıştırmalara maruz kalmasının altında yatan tek nedenin, bu insanların Müslüman kimliği olduğunu söyleyen Güneş, "Bugün gönül isterdi ki daha polis olay yerinde iken Ak Parti il başkanı oraya gelsin. Ak Parti'nin yöneticileri oraya gelsin. Ben bunu konuştuğum Ak Partililer 'bize de böcek bırakıyorlar' diyorlar. Güzel kardeşim biz diyoruz ki gelin bunu tespit edin belki sizin böceklerinizin de sahipleri çıkar ortaya. Nedir bu sessizlik? Susmak kabullenmekten gelir yoksa bunlara katılıyor musunuz? Katılmıyorsanız bir görelim. Gelin, hep birlikte mücadele edelim." dedi.
"İnsanları fişleyen, komplo üreten ve insanları mağdur eden polis terörist değil mi?"
Hükümet'in hükümetliğini yapmasının zamanı geldiğini ve devleti bir polis devletine dönüştürmeye çalışan güçlere geçit vermemesi gerektiğine işaret eden Güneş, sadece askerin öldürülmemesiyle güvenlik sağlanmayacağına vurgu yaparak devam ettirilmeye çalışılan barış sürecinin içine girdiği çıkmaza işaret etti.
Güneş, "Hükümet diyor ki; gelin silahsız siyaset yapalım. Ama zımnen de şunu söylüyor: Bir yerde karakol bombalanmazsa ben bunu duymam, bir yerde asker ölmezse bundan haberim olmaz. İsterse kıyamet kopsun. Sadece ben silahlı olanları duyarım ve onlara müdahale ederim. Bu davranış silaha teşviktir. Eğer orada, o dinlemeyi yapan polislere bir kurşun sıkılmış olsaydı hükümet çıkardı, olumlu ya da olumsuz bir açıklama yapardı. Polisimizi terör örgütü öldürdü diye. Şimdi sormak istiyorum; Orda ona kurşun sıkacak adam terörist de, illegal yollardan, yasal zeminde çalışmalarını yapan insanları fişleyen, komplo üreten ve insanları mağdur eden polis terörist değil mi? Biri çıkıp önce teröristin kim olduğunu söylesin ve tanımını yapsın." dedi. (Fikret Özkan - İLKHA)