Evliliklerin sürdürülebilmesi için eşlerin fedakârlığı elden bırakmaması gerektiğini belirten Çelik, kadının ayrı, erkeğin ayrı fıtrata sahip olduğunun altını çizdi.
Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de ilk aile olarak Hazreti Âdem ve Hazreti Havva'dan bahsettiğini dile getiren Çelik, "Kur'an'da Hazreti Havva'nın yaratılışından bahsedilirken; onda sükûn bulmak için yaratıldığına vurgu yapılır. Yani insanın eşinin yaratılması insana huzur, sükûn vermesi nedeniyledir. Kur'an-ı Kerim'de, insanın huzur kaynağı olarak üç şeyden bahsedilir. Bunlardan birincisi gece, ikincisi ev (Mesken), üçüncüsü ise insanların eşleridir. Evlilik hayatı insanın huzur bulduğu yer olmalıdır. Kur'an-ı Kerim'de bu şekilde tarif ediliyor." ifadelerini kullandı.
Evlerin, kadın ve erkeğin birlikte huzur buldukları mekân olması gerektiğinin altını çizen Çelik, "İnsanların, huzur bulabilmesi için evliliğin temellerini atarken İslam'ın getirmiş olduğu bir takım usul ve esaslara uyması gerekir. Bunların başında din birliği gelir. Yani insanın eşiyle aynı dine mensup olması gerekir. Kişi Müslümansa Müslüman bir kimseyle evlenmelidir. İnsanların eşlerini dünyalık veya fiziki yönüyle değil, dini yönleriyle değerlendirmesi Kur'an-ı Kerim'de bir evlilik tavsiyesidir. Böyle bir evlilik gerçekleştikten sonra ikinci aşama ise kadın ve erkeğin görevleridir."şeklinde konuştu.
"Allahu Teâlâ kadına ve erkeğe kendi fıtratlarına uygun bir takım görevler vermiştir"
Kadın ve erkeğin yaratılış itibariyle farklı olduğuna değinen Çelik, "Evliliğin düzenli bir şekilde yürütülmesi için kadın ve erkeğin fıtratlarına uygun bir şekilde davranmaları gerekir. Evlilik fıtrat birlikteliği üzerine kurulmuştur. Kadının fıtratı ayrı, erkeğin fıtratı ayrıdır. Allah-u Teâlâ kadına ve erkeğe kendi fıtratlarına uygun bir takım görevler vermiştir. Mesela erkeğe nafaka yani ailenin geçimini sağlama, koruyup kollama, maddi ve manevi açlıklara ve dışardaki tehlikelere karşı koruma görevini vermiştir. Kadına ise annelik ve ev içerisindeki düzeni sağlama görevi verilmiştir. Bu anlamda Arapça'da kadına 'rabbetülbeyt' yani evi çekip çeviren düzenleyen denir. Kadının ve erkeğin kendi fıtratlarına göre vazifelerini yerine getirmesi gerekir. Ama vazifeler karıştığı zaman yani insanlar kendi fıtratlarına uygun olmayan işler yaptıkları zaman düzensizlik başlar." dedi.
Her varlığın kendi fıtratına uygun görevler taşıdığına dikkat çeken Çelik, bu durumu şöyle örneklendirdi:
"Bir adamın bir eşeği, bir köpeği, bir de ineği var. İneğin fıtratında süt vermek, köpeğin fıtratında bekçilik yapmak, eşeğin fıtratında yük taşımak vardır. Fakat bu adam eşeğe bekçilik yaptıracağım, ineğe yük taşıtacağım, köpeğin de sütünü alacağım derse, bunlara farklı görevler yüklerse hiçbirinden verim alamaz. Ama inekten süt, eşekten yük, köpekten bekçilik beklediği zaman güzel neticeler alacaktır. Aynen bu şekilde kadın erkeğin; erkek de kadının görevine talip olmamalıdır. Mecburi olduğu durumlar müstesnadır. Mesela nafaka görevi erkeğe aittir ama Kur'an-ı Kerim Hazreti Şuayb'in çobanlık yapan kızlarından bahseder. Kızlar Hazreti Musa'ya babalarının yaşlı olduğunu ve bu işi yapacak başka kimse olmadığından dolayı çobanlık yapmak zorunda olduklarını söylerler. Fakat Hazreti Musa o aileye çoban olduktan sonra kızların çobanlığı bıraktığını görüyoruz. Yani kadın mecbur olduğu zaman ailenin nafakasını karşılayabilir. Fakat bir mecburiyet yoksa nafakayı temin etmek erkeğe aittir. Kadın ise daha çok çocukların eğitimi, terbiyesi ve ev düzeniyle ilgilenmelidir." şeklinde konuştu.
"Zor şartlar altında kurulan yuvalar çok kolay şekilde yıkılabiliyor"
Evliliklerin basit meselelerden dolayı bitirilebildiğine değinen Çelik, "Diğer bir mesele ise eşler arasındaki sabır yoksunluğudur. Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de bu konuda 'Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.' buyurmaktadır. Sabretmek aslında bir noktada işin sırrını çözüyor. Ufak bir problemden dolayı her iki taraf da sabır göstermiyor. Zor şartlar altında kurulan yuvalar maalesef çok kolay bir şekilde yıkılabiliyor. Allah kadın ve erkeği farklı yaratmıştır. Erkek kendisi gibi kadın, kadın kendisi gibi bir erkek beklememelidir. Hepsinin görev ve sorumlulukları farklıdır. Kur'an-ı Kerim evliliklerin hak üzerine değil fedakârlık üzerine devam etmesini tavsiye eder. Haksızlıklar olabiliyor. Kadın veya erkek birbirine haksızlık yapabiliyor. İnsanların olduğu yerde haksızlık olabilir ama her haksızlığın olduğu yerde hak peşinde gider, aileyi bitirirsen çok daha büyük sorunlarla karşılaşabilirsin." uyarısında bulundu.
"Yuvalar fedakârlık üzerine kurulmalıdır"
Evlilikte fedakârlığın çok önemli olduğuna vurgu yapan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
Allahu Teâlâ evlilikte fedakâr olmayı tavsiye eder. Eşlerin birbirlerine karşı haksızlıkları olduğunda sabredilmesi ve fedakârlık edilmesini tavsiye ediyor. Belki bu fedakârlık ilerde yuvayı, aileyi kurtarır. Bu çok önemlidir. Fedakârlık üzerine yuvalar kurulmalıdır. Yoksa 'senin oğlun, benim kızım haklı' durumuna girdiğimiz anda aileler çok kısa sürede dağılabiliyor. Bugün bizim çok başvurmadığımız ama Kur'an-ı Kerim'de de ifade edildiği üzere geçimsizlik durumunda ısrarla emredilen hakemlere başvurma olayı var. Eşler sorunlarını halledemedikleri zaman; aklı başında olan biri kadın, biri de erkek tarafından olmak üzere iki hakem tayin edilmesini emreder. Hakemler her iki tarafı dinledikten sonra taraflara hangi konularda hatalı olduklarını bildirerek hatalarını düzeltmelerini ister. Ve bu hakemler zaman içerisinde bu eşlerin durumunu takip etmelidirler. Maalesef bizde bu yok, anlaşamayan eşler direkt mahkemeye gidiyor. Oysaki akl-ı selim, büyüklerin devreye girip hakemlik müessesesini işletmesini gerektiriyor.
"Erkek itaatten, kadın iltifattan hoşlanır"
Eşlerin birbirlerine sevgi ve muhabbetle bakmaları gerektiğinin altını çizen Çelik, "Eşlerin birbirlerine karşı saygı ve muhabbet göstermesi, konuşma üsluplarına dikkat etmesi lazım. Erkek itaatten, kadın iltifattan hoşlanır. Koca, hanımına karşı güzel iltifatlarda bulunmalı, hanım da kocasına karşı gerekli itaati göstermelidir. Erkek, eşinin yaptığı yemek ve işlerden dolayı onu övmeli, ona iltifat etmelidir. Birbirlerini rencide edecek sözler söylememelidirler. 'Sen-ben' bir ailenin içersine girdiği zaman burada aile bitiyor. Burada anne ve babalara çok büyük iş düşüyor. Anne ve babalar çocuklarıyla beraber gelin veya damat olamayacak. Yani oğlunu veya kızını evlendirdiği zaman, dışardan onların her işine müdahale ederek değil, yanlış yaptıklarında onları teskin edecek şekilde davranmaları lazımdır. Bilhassa da anneler, 'sen benim oğluma şöyle yapmışsın, sen benim kızıma şöyle yapmışsın' dedikleri anda bu evlilik isterse 10 yıllık ve 4-5 çocuklu olsun, sonunda boşanmayla bitiyor. Anne ve baba bir aileye yapıcı olarak değil de taraf olarak bakıyor ve müdahale ediyorsa, bunun yüzde 99'u ayrılıkla son buluyor." dedi. (İLKHA)