İslam'da büyük öneme sahip olan ve içerisinde hac ibadeti yapılan Zilhicce ayının, Kur'an-ı Kerim ve hadislerin tarifiyle içerisinde salih amellerin yapıldığı en önemli günler barındırdığı ifade ediliyor.
Tüm dünyayı kasıp kavuran Covid-19 virüsü nedeniyle bu yıl Suudi Arabistan'da, Hicaz bölgesinde bulunanlar haricinde hiçbir ülkeden hacı adayı kabul edilmeyecek.
Her ayın bir ismi olduğunu ve aylara verilen isimlerin barındırdığı ortama göre kıymet kazandığını ifade eden Prof. Dr. Musa Alp, "Zilhicce ayı da 'içinde haccı ve kurbanı barındıran' demektir. Bu ayı duyduğumuzda aklımıza ilk olarak hac, haccı da duyduğumuz zaman aklımıza kurban gelir. Nasıl ki hac, diğer ibadetlere göre hem beden hem de malla yapıldığından üstün ise, bu ay da diğer aylara nazaran üstündür." diye konuştu.
Zilhicce Ayı'nın, İslam şiarının gerçekleştirildiği ibadetleri bünyesinde barındırdığını belirten Alp, "Hac ise dünyanın her bir yanından insanların Kâbe'de buluşmasıdır. Tek olan Allah'a (Celle Celaluhu), çok insanların aynı anda ibadet etmesidir Hac. Aynı zamanda Hac, birlikteliğin de göstergesidir." dedi.
Birlikteliğin siyasi bir olay olduğunu ve Hac ibadeti sırasında Müslümanların diğer toplumlara karşı, 'Biz buradayız. Bir ve beraber olduğumuzu görün.' dediğini aktaran Alp, "Hac aynı zamanda bir meşakkattir. Hac için evinden çıkıp, tekrar evine dönünceye kadar bu meşakkatlere katlanıyorsa gerçekten o insan, büyük bir Müslümandır." şeklinde konuştu.
"Keşke Kâbe'ye giderken Müslüman coğrafyalarındaki kardeşlerimizle görüşebilseydik"
Hac ibadetini ifa etmek için uçak kullanılmasının haccın manevi ruhuna uygun olmadığını düşünen Alp:
"Keşke karayoluyla gitme imkânımız olsaydı. Kâbe'ye giderken yol güzergahında Müslüman coğrafyalardaki kardeşlerimizle görüşebilseydik. Keşke Hac ibadetimizi yapmak için Hama'dan, Humus'tan, Bağdat'tan, Şam'dan, Filistin'den geçebilseydik. Geçseydik de oradaki Müslüman kardeşlerimizin durumlarını bir görebilseydik. Böyle olmadığı taktirde haccın siyasi birlikteliği ölüyor." ifadelerini kullandı.
Osmanlı İmparatorluğunun dağılması ve ardından İslam birliğinin kâğıt üzerinde çizilmiş devletçiklere bölündüğünü bildiren Alp, "Avrupa'da da sınırlar var ama onlar Hristiyan birliğini kurarak sınırları göstermelik yaptı ve Müslümanlara karşı birlik oldular." dedi.
"Kâbe'yi alırsak Kudüs'ümüzü alabiliriz"
Hicaz Bölgesi ve özellikle Kâbe'nin Uluslararası Müslümanların bir araya gelerek oluşturduğu bir otorite ile kontrol altında olması gerektiğini söyleyen Alp, "Neden bu kadar önemli bir ibadet sadece Suudi'nin izin vermesi ya da yasaklaması ile yapılıyor ya da yapılamıyor. Kudüs nasıl bütün Müslümanların mülkü ise Kâbe de tüm inananların mülküdür. İnanıyorum ki batı uşağı Suud Krallığı'nın elinden Kâbe'yi alırsak, terör rejiminin de elinden Kudüs'ümüzü alabiliriz." diye konuştu.
Ayrıca Kâbe imamlığının da dönüşümlü olarak İslam Coğrafyalarından gelen Alimler tarafından yapılması gerektiğini aktaran Alp, böyle olması durumunda siyasi birliğe ve kardeşliğe katkıda bulunulabileceğini belirtti.
İLKHA