Tarihi gelişim içinde insan ihtiyaçları, birçok ilmin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Yakın tarihte ortaya çıkan ilimlerden biri de psikoloji ilmidir. Dünyada yaşanan çarpık gelişmeler, haksızlıklar bireylere travmalar yaşatmıştır. Bu travmalar nedeniyle nerede nasıl davranacağını bilmeyen ebeveynler, öğrenciler psikoloji ilmini önemli kılmışlardır.
İnsanın, psikoloji ilmini bilmesi insan davranışlarını anlamada yardımcı kuvvettir. Ebeveynlerin çocukları, doktorun hastayı, öğretmenin öğrenciyi, hâkimin mahkûmu anlaması psikolojiyle alakalı bir durumdur. Konuyu sağlık bağlamında düşündüğümüzde Üstad Bediüzaman'ın söylemiyle birçok hastalığın temel nedeni psikolojik vakalardır. Ferasetli insanların bu ilme dikkat çekmesini önemsemeyen kişilerin bu ilmi, sadece alay edilmesi gereken bir ilim olarak görmeleri toplumsal hastalıklardan bir örnektir.
İnsanımızın inançlarını, değerlerini sağlam temele oturttuktan sonra sosyoloji ve psikoloji ilmine değer vermelerini önemli buluyorum. Sosyoloji ve psikoloji ilmi kesin çözümler içermese de dünyaya açılan pencere olduğundan yaşanan olayları anlamada kolaylık sağlayacaktır.
Kolaylıkları örnekleyelim çocuk psikolojisini bilmeyen anne, sofrayı hazırlarken etrafında dolaşan çocuğa'' dolaşma, görmüyor musun iş yapıyorum git oyuncaklarınla oyna !''diyerek kazaya davetiye çıkarır. Çocuk kendisinin dışlanmasına katlanamaz; masa üstünde ne var ne yok bakmaz masayı boşaltır. Hâlbuki psikoloji bilen bir anne ; ''Gel yavrucuğum bana yardım et; şu bardakları ver de masaya bırakayım'' der. Böylece hem çocuğa güven duygusu kazandırmış hem de muhtemel bir kazayı önlemiş olur.
Bu yüzden çocuk verilmesi gereken bilgileri güzel şekilde almalıdır. Her bilginin yaşı ve zamanı vardır. Çocuğa çok erken yaşlarda okuma yazma öğretmeye çalışmak, çocuğu okuldan soğutmaktan ve merak duygusunu köreltmekten başka bir şey değildir. Çocuğun sormadığı ve merak etmediği konuları çocuğun zorla hafızasına yerleştirmeye çalışmak tehlikeli bir girişimdir. Bu girişimde bulunan birçok ebeveyn vardır. Böyle ebeveynlerin elinde sıkıntılı yetişen çocuk sayısı küçümsenemeyecek kadar çoktur.
Psikolojik yaklaşımlarıyla öğrencileri tarafından sevilen başarılı bir öğretmen şöyle anlatıyor:
‘'Hiçbir öğrencimi annesine veya babasına şikâyet etmem. Durumu sormaya geldiklerinde, en zayıf çocuk bile,'Ben çocuğunuzdan memnunum. Elinden geleni yapıyor,' derim. Çocuk bunu duyunca yüzünde gülücükler açar. Gözleriyle,'Teşekkür ediyorum öğretmenim; size minnettarım,' der gibidir. Ben hiçbir öğrencimin bana karşı nankörlük ettiğini görmedim. Yaramaz çocuk vardır, içine kapanık çocuk vardır, kendine güveni olmayan çocuk vardır ama nankör çocuk yoktur. Eğer bir çocukta davranış bozukluğu varsa, bu kesinlikle kendi suçu değil, ailenin verdiği kötü eğitimin sonucudur.
Büyüklerin çocuklarına güvenmemeleri ve onlara sormadan onlar adına karar vermeleri ‘Sen adam olmazsın! Sana verdiğim emekler haram olsun! Sen yalancı ve düzenbaz çocuksun!' gibi suçlayıcı sözler çocuğun bütün iyi niyet çabalarını öldürür. Çocuğun eğilimlerini dikkate alarak, çocuğu gayretlendirmek, ahlaki gelişimini tamamlamaya çalışmak en güzel örnekliktir.
Selam ve dua ile…