Kanada'nın Quebec City şehrinde bir camiye yapılan saldırıda 6 Müslüman katledildi. Medeniyetin (!) ve özgürlüğün(!) beşiği olarak lanse edilen Batı'da yapılan bu vahşi saldırı, dünya gündemine fazla gelmedi. Hatta Müslümanlar arasında bile gereken tepki ile karşılanmadı. Charlie Hebdo olayında bütün dünya ayağa kalkmışken ve “hepimiz Çarliyiz”, sloganları atılırken, cami katliamında bu duyarlılığı göremedik.
Charlie Hebdo olayında insanların sinir uçları ile oynanması sonucu, duygu ve öfke patlaması yaşanmışken, cami katliamında masum insanlar ibadet halinde iken katledildiler. Bütün din ve hukuk sistemlerine göre en dokunulmaz anda, en vahşi saldırıya kurban gittiler, şehid edildiler. Evrensel hukuk sistemine göre, din özgürlüklerini kullanırlarken, can özgürlüklerine kastedildi. Bu Müslümanlar kimseye hakaret de etmemişlerdi. Tek suçları(!) Müslüman olmaktı, Aziz ve Hamid olan Allah'a kulluk etmekti.
Mayasında ve temelinde kan ve gözyaşı olan zalim Batı'nın çifte standardını yadırgamıyoruz. Onlar tıynetlerine uygun olanı yapmışlardır. Ya Müslümanlara ne demeli? Müslümanların bu suskunlukları yeni saldırılara davetiye çıkarmaktadır. Bizim zulüm karşısında izzetli bir duruş ortaya koymayışımız, İslam düşmanlarını daha fazla cesaretlendirmektedir. İslam düşmanlığının körüklendiği, Müslümanların peşinen suçlu kabul edildiği, kadınlara ve beş yaşındaki çocuklara bile kelepçenin takıldığı bir ortamda, bu cinayet son olmayacaktır.
Çünkü Batılı devletler, bizim topraklarımıza Haçlı seferi başlattıkları gibi, kendi topraklarında da sistematik olarak bizleri mahkûm etmeye çalışmaktadır. Devletlerin bu insanlık dışı politikaları, başta aşırı sağcılar olmak üzere, İslam düşmanı birçok Hristiyan terör örgütüne cesaret vermektedir. Devlet ve örgüt düzeyinde Hristiyan terörünün zirve yaptığı bir zeminde, İslam, terör ile beraber telaffuz edilmektedir. Oysa Hristiyan terör dalgası, gezegenimizi yaşanmaz hale getirmiştir.
Müslümanlar ise, oluşturulan bu kamuoyundan dolayı kendilerini daima mahkûm ve savunma pozisyonunda görmektedirler. Artık Müslümanların izzeti kuşanıp birbirlerine sahip çıkmaları lazımdır. Batının literatüründe “merhamet” diye bir kelime yoktur. Batı'nın merhametine sığınanların ve Batı'dan adalet bekleyenlerin vay haline! Mevcut gerçekleri kabul etmeli ve değerlerimizin bize öğrettiği role bürünmeliyiz.
Adalet ve merhamet dileyen değil, adalet ve merhamet dağıtan olmalıyız. Bütün insanlığın umudu olması gereken bir ümmet, bugün kendisine yapılan zulmü bile dile getirmekten acizdir. Bizim kendimize biçtiğimiz değer, başkaları için de kıstas teşkil eder. Eğer mazlum bir mü'minin kanına bedel olarak dünyayı ayağa kaldırırsak, bir Müslümanın kanının takdiri, bir cihana bedel olur. Eğer, altı Müslüman katledildiği halde, hiçbir şey olmamış gibi davranırsak, kendi değerimizi kendimiz belirlemiş oluruz. Biz kendi kanımıza, canımıza ve kutsallarımıza saygı göstermiyorsak, başkalarından bu saygıyı bekleyemeyiz.