Dünyada ve Ülkemizde Rabbimizin rızasını elde etmek için çalışan çok sayıda İslami grup, cemaat, tarikat, parti ve benzeri kuruluş mevcuttur. Bunlar arasında maksat açısından bir fark yoktur. Ancak usul ve metot olarak farklıdırlar. Maksat Rabbimizin rızası olduğuna göre en kısa yoldan en çok rızayı kazanan grupta aktif olarak yer almak herkesin hedefi olmalıdır.
Bu grupları dünyadaki ticari şirketlere benzetecek olursak en kısa zamanda en çok kar getiren şirkete ortak olmak gerektiği açıktır. Şirketten hisse alındığı zaman şirketin kazancı arttıkça ortağın kar payı da artar. Dünyevi ticaretimizde akıllıca hareket edip en karlı şirkete ortak olmak istiyorsak ahiret kazancını gaye edinen şirket benzeri İslami kuruluşlarda da buna dikkat etmeliyiz. Bütün ticari şirketler kazanç için kuruldukları halde hepsinin aynı oranda kazandıkları söylenemez. Kimi çok kazanırken kimi de az kazanır. Hatta zarar edenler dahi olur.
Dünya ticaretinde kazanmanın yollarını çok fazla bilemem. Bu konu alanında uzman olanların işidir. Ancak Ahiret kazancının yolları bize rabbimiz tarafından öğretildiği için hepimizin malumudur. Kur’an-ı Kerim’den şu iki ayet bize kazancın yolunu çok net olarak göstermektedir:
Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. (Tevbe 111)
” Ey iman edenler size öyle bir ticaret göstereyim ki sizleri çok acı veren bir azaptan kurtarır. Allah ve resulüne iman edip mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda mücadele edersiniz, bu sizin için çok hayırlıdır. Eğer bilirseniz:”( saff 10-11)
Dünyevi bir ticarette biri bize şu kadar para ver sana güzel bir bahçe vereyim dese “yok kardeşim istemiyorum bahçen senin olsun, param da benim.” dememiz gayet normaldir. Ancak Allah (CC) için “malımı canımı vermiyorum” dememiz ne kadar komik değil mi? Zira biliyoruz ki aslında malın da canın da sahibi zaten kendisi ve dilediği an alabilir. Burada bize düşen sadece akıllı davranıp zaten elimizden gideceği muhakkak olan mülkiyeti Allah’a ait emanetleri O almadan İrademizle O’na vermektir.
Şükürler olsun günümüzde bu akla sahip, Allah‘ın teklif ettiği ticarete talip Müslümanlar var. Bunların cemaatleri, partileri var. Diğer cemaatlere de bir dediğimiz yok. Onlar beklide az sermaye az kazançla yetiniyor olabilirler. Bir kısmı “mal tamam ama can vermek biraz zor” diyebilirler. Kimsenin bunları kınamaya hakkı yoktur. Zira bunlar da ahiret kazancı için kurulmuştur. Dileyen dilediği şirkete ortak olabilir, gücü oranında hisse alır, hissesi oranında da kardan pay alır.
Marmara şehitlerinin aileleri Lübnan’da Temmuz 2007 savaşındaki şehit ailelerini ziyaret etmişlerdi. O ziyarete katılanlardan biri bana bir olay anlatmıştı. Bir Annenin üç çocuğu Şehit olunca geriye kalan çocuğunu Hizbullah savaşa almıyor. Ancak çocuk çok isteklidir, tüm yalvarmalarının yakarmalarının fayda vermediğini görünce annesine müracaat eder. Anne çocuğun ısrarlarına dayanamaz ve Hizbullah yetkililerine şöyle söyler: “üç şehidimin hiç mi hatırı yok. Bu oğlumu neden almıyorsunuz” der. Bu olayı anlatan arkadaşım şunu da ekledi: Şehitlerin hayatını şehadetini dinleyince duygulanan Türkiye’den gidenler Lübnanlı ailelere “bize de dua edin Rabbim bizlere de şehadet nasip etsin” deyince Lübnanlılar hayret ettiler. Nasıl yani savaşmadan mı? Hangi cephede? Nasıl? diye kendi aralarında konuştular. Maalesef içimizde hiçbir savaşa girmeden malını canını riske atmadan şehit olmak isteyenler de vardır. Ancak Rabbimizin böyle bir âdeti yoktur.
Ülkemizde öyle aileler bilirim ki birden fazla eczaneleri ya da mağazaları kapanmış, çocuklarının içinde hem şehit hem Yusufi, hem de muhacirler vardır.
Bu tür olaylara iki tür yaklaşanlar vardır. Bir kısmı “bakın Hizbullah Müslümanları ne hale getirdi. Nice gencin ölümüne çocuğun yetim, kadının dul kalmasına sebebiyet verdi. Müslümanlarda mal ve servet namına bir şey bırakmadılar. Böyle Müslümanlık mı olur?”derken, bir kısmı da “Vallahi asıl kazananlar bunlardır. Bunlar yalan dünyayı ebedi saadetle, geçici ve ucuz şeyleri paha biçilmez şeylerle değiştirdiler. Bunlar en karlı ticareti yaptılar.”derler.
Rabbim cümlemizi bizi imtihan ettiği şeylerde, imtihanı kazananlardan eylesin. Âmin.