Önceki günkü manşetimizde belirttiğimiz gibi İslam İslam'dır, ne radikalini kabul ediyoruz ne de ılımlısını.
Gerçi biz her ne kadar kabullenmesek de başta emperyalizm olmak üzere İslam'ı bu şekilde niteleyenler yok değil.
Fakat biz yine de konuşacaksak eğer Suud'un radikalliğini ve ılımlılığını konuşmalıyız. Hem bu konuyu son olarak gündeme getirenler de Suud ve Amerikan liderleridir.
Emperyalizme göre ılımlı İslam'dan maksat, ehlileştirilmiş, dişleri sökülmüş, pençeleri törpülenmiş, köreltilmiş, diz çökmüş, boyun eğmiş bir İslam'dır.
Anlamadığımız bir şey var; başta ABD olmak üzere Batı karşısındaki Suud ve Körfez krallıkları zaten böyle değil mi, zaten ılımlı değil mi, daha hangi ılımlılığı istiyor ki?
Ümmetin bütün serveti ABD ve Batıya akıtılırken bunların en ufak bir itirazını duydunuz mu?
Peki, Suud'un hiç mi radikal tarafı yok? Elbette vardır. Fakat Suud'un radikal yüzü kesinlikle içeriye, Müslümanlara yöneliktir. Dışarıya karşı koyun, içeriye karşı aslandır.
Birileri diyebilir ki, bugün ABD ile ortak bir dille gündeme getirilen ılımlılıktan maksat demokrasidir, artık başta Suud olmak üzere körfez krallıklarına da yavaş yavaş demokrasi gelmelidir diye düşünüyorsanız fena yanılıyorsunuz. Eğer ılımlılıkla demokrasiyi, demokrasiyle seçimleri, insanların özgürce irade beyanı ortaya çıkacaksa ABD buna asla razı değildir. Müslümanların kendi özgür iradeleriyle seçecekleri yöneticiler asla kabul görmeyecek illegal yollardan alaşağı edilecektir, başta Mısır olmak üzere bunun misali çoktur.
Demek ki Trump ve Suud kralının ılımlılıktan maksatları asla kraliyetin son bulması değildir.
Aslında ABD hiç bir İslam ülkesinin özgür irade beyanına tahammül gösterecek durumda değildir. Yani Müslüman halklar ABD için asla güvenilmezdirler. İsterseniz haritaya şöyle bir bakın, İslam dünyasında ne kadar krallık varsa hepsi de ABD'nin gözdesi durumunda.
Peki, bu ABD, Suud için ılımlı İslam'ı niçin talep etmektedir, hiç mi samimi yönü yok?
Elbette vardır; öncelikle Suud halkının tüketimini çeşitlendirmek, başta bayanlar olmak üzere daha çılgın bir hayat tarzına sürüklemektir.
Bir şey daha var. Suud aslında şimdiye kadar selefilik adına, tevhid adına savaşçılarını Afganistan, Çeçenistan, Bosna ve son olarak Suriye gibi hep dışarılara gönderiyordu. Şimdi bu savaşçılar ülkelerine geri dönmekte, içerisi için bir tehlike arz etmekte, uyuz yöneticilerin zalimler karşısındaki ezikliklerinden artık rahatsızlık duymaktalar ve dolayısıyla selefi radikallik hem Suud'u hem de batıyı rahatsız edeceğe benzemektedir.
Durum böyle olunca artık şu radikalliğe bir son verilmeli diye düşünüyorlar.
Suud'un bu konuda Amerika karşısında eli mahkumdur, hani şu 11 Eylül'deki ikiz kuleler saldırısından dolayı Amerika'nın 750 milyar dolar tazminat talepleri bir köşede hazır bekliyor.