Yağmur'a “rahmet” denilmiştir… Nisan'a ise “yağmur ayı…” Sevdalıların sevdası Peygamber Efendimiz(sav) ise “Rahmet peygamberidir”. Rahmet; “Ya Rahman!” Nidası ve duasının tecellisidir ki bu icaba “merhamet denir.
Kutlu doğuş, bu yıl mübarek üç aylar ve içlerindeki bereket geceleri ile beraber, bahar sofrasında yer aldı. Sadece İslam ümmeti değil; tüm insaniyet, nebatat, hayvanat hatta cemadat âlemleri; bu merhamet sofrasından nasipleneceklerdir. Çünkü irfan ehli bildirmiştir ki; Rahim ismi şerifi ahirette sadece Müslim'e tecelli eder, fakat “ismi Rahman”, dünyaya ve üzerindeki mahlûkata bakar…
Kutlu doğuşun bu tarzda, ümmetin mustazaflarının tezgahında vücut bulup yayılması, bir tesadüf olmasa gerek… bu idrak edilmelidir… zirâ İslam Tarihine vakıf olanlar bunun bir “MİLAD” olduğunu derk edeceklerdir. “Kutlu Viladet” in bu tarz bir “MİLADA” dönüşü, meydanlara dökülüp alanlara taşması, ülke ülke yayılması, gittikçe de yayılıyor olması, sıradan bir hadise değildir. Bu şekilde değerlendirenler, uyandıklarında hasaretlerini telafi edemeyeceklerdir. Özellikle önümüzdeki birkaç yıl, Kutlu Doğum ve mübarek üç aylar iç içe geçecektir. Kavuşanlar şahit olacaklardır ki; Ramazan ve Kadir Gecesine tevafuk edecek olan Kutlu Doğum belki de o yılın Bayramını, gerçek bir bayrama çevirecektir.(inşallah)… Çünkü bu kutlu bir süreçtir.
Hem rahmet ayı, hem Rahmet Peygamberinin mübarek Mevlid-i Şerifi hem de mümbit üç aylar; bu yolun yolcuları bu Sevdanın sevdalıları için aynı zamanda bir muhasebe, tezkiye ve arınma fırsatını da sunuyor. Hatta gerekli kılıyor. Bu iklimdeki her fert; baştan-aşağıya, sağdan-sola; genç-yaşlı, kadın-erkek, memur-çiftçi Rahman'a ram olmak isteyen herkes bir bahar temizliği yapmalıdır. Hayatını, yaşadığı ömrünü, hatalarını-sevaplarını, yanlışlarını-doğrularını hatırlamalarıdır. İstiğfar gerektirenler istiğfar ile izale edilmelidir. Hamd ve şükür gerektirenlerin ise gereği yerine getirilmelidir. Fikirler, niyetler ve ameller bir kez daha murakabe edilmelidir.
Zira Ümmetin bu günkü hal-î pürmelalinin bir sebebi de herkesin başkalarını inşa etmeye, düzeltmeye çalışırken kendisini ihmal etmesidir.
Hususen de ümmete hizmet etme ve kılavuz olma görevini deruhte edenlerin ya da bu görevi kendilerine tevdi edilenlerin hassasiyeti çok önemlidir. Çünkü bu sınıfın kazanım getirisi büyük olduğu gibi, kayıp maliyetleri de ağır oluyor. Bunun için topyekûn bir murakabe ve arınma gereklidir. Kuşkusuz bu aylar çok yoğun geçecek. Müslümanlar koşuşturacak. Belki bu yüzden arınma da kolaylaşacaktır inşallah…
RAHMET DEMİNDE RAHMET YAĞMURUNDA YIKANMAK
Hz Ömer(r.a) : “Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde hayır yoktur. Uyardığınız halde sizi dinlemezsek bizde hayır yoktur.” Buyurur. Bu çok derinlikli bir esastır. Genelde İslam ümmetinin, özelde de Ümmetin bileşenleri olan İslami yapıların işleyiş mekânizmalarına gönderme yapar.
Maalesef, Hz. Ömer(ra) den sonra bu düstur gereğince işlemedi, işletilmedi, adalet sağlanamadı. Hilafet, saltanata dönüştü. Toplumdan-merkeze olan eksendeki ilişkiler, sıkı denetlenirken, toplumun katmanları arasında yatay düzlemdeki adaletsizlikler önemli tahribatlara yol açtı. Kontrolde tutulmadı. Denetim mekânizması güçlü işletilmedi.
Bugün bu hatalara düşülmemelidir. Sorumluluk üstlenen her zat ve kurum bu açıdan kendisini, bu mübarek demde murakabe ve muhasebe etmelidir.
Yapılan hayırlı işler, hasenatlar, Allah indinde mahfuzdur ve kaybolmazlar. Fakat gözardı edilecek kusur, noksanlık ve günahlar hem ahireti, hem de gelecek süreci, geri dönüşümsüz heder edebilir. Hem kutlu doğum deminin hem de mübarek üç ayların hayırlara vesile olması duası ve ümidi ile; Allaha emanetsiniz…