Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
“O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı birbirinden ayıran, hidayet delili, apaçık belgeler halindeki Kur’an onda indirildi. Onun için sizden kim, bu aya şahit olursa, onda oruç tutsun.” (Bakara /185)
Kelime olarak, bir şeyden çekinmek, onu yapmamak ve terk etmek manasına gelen oruç (savm, sıyam), Şeriatta ise; fecr-i sadıktan güneş batıncaya kadar niyet ederek yeme, içme ve cinsi münasebetten kaçınmaktır. Dinin en büyük rükünlerinden biri olan oruç, nefsin en kuvvetli terbiyecisidir. Daima kötülüğü emreden nefis, bu cihat ile dizginlenir. İnsanoğlunun günahlarının çoğu yeme, içme ve şehevi arzulardan kaynaklanan günahlardır. Bunların Allah-u Teâlâ için terki, nefse en ağır gelen işlerdendir.
Ramazan orucu, hicretten 1,5 yıl sonra, şaban ayının onuncu gününde farz kılınmıştır. Ancak ondan önce Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından, her aydan üç gün ve aşure gününde oruç tutmak nafile olarak emredilmiştir. Yüce Allah, emirlerde kolaydan zora doğru bir sıra murad etmiştir. Onun için ilk önce yapılması en kolay olan namaz, daha sonra orta derecede zor olan zekât ve üçüncü olarak da en zor olan oruç farz kılınmıştır.
Yüce Allah, orucun sadece bir peygamberin ümmetine değil, gönderdiği diğer peygamberlerin de şeriatında olduğunu belirterek, korunmak isteyenlerin buna dikkat etmelerini istemektedir. Ancak Ehl-i Kitap, oruç ayı çok sıcak veya çok soğuk bir aya denk geldiğinde bilginleri toplanır, baharda bir ay oruç tutulmasını kararlaştırırlardı. Bu değişikliğin kefareti olarak da gün sayısını çoğaltmışlardır. Zamanla şeklinde de değişiklik yaparak perhizden farkı kalmayan bir oruç çıkarmışlardır.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de oruç ayını, kimlerin bundan muaf tutulduğunu, günün hangi bölümlerinde olduğunu; Hz. Peygamber(s.a.v) de, muaf tutulanların özelliklerini, oruçlunun neler yapıp neler yapamayacağını net bir şekilde açıklamışlardır.
Ramazan ayı, Kur’an’ın indirilmeye başlandığı aydır. Bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilen mübarek Kadir Gecesi’ni içinde barındıran aydır. Bu ayda oruç tutmak, hidayet rehberi, dünya ve ahiret saadetinin kaynağı Kur’an nimetine bir şükürdür en azından. Bu ayın başı rahmet, ortası bağışlanma ve sonu da ateşten kurtulmadır.
Ramazanın ”Ramda” kelimesinden türediğini söyler âlimler. Ramda, yaz mevsiminden sonra, güzden önce yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur demektir. İşte Ramazan da tıpkı o yağmur gibi, mü’minleri günahlardan yıkayıp, kalplerini de öylece temizler. Kıymetini bilmek gerek bu ayın…
Hz. Peygamber (s.a.v); “Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” buyurmuştur. Yine; “İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah-u Teâlâ; “Ama oruç başka. O Benim içindir, mükâfatını da Ben veririm. Oruçlu şehvetini ve yeme içmesini Benim için bırakır” buyurmuştur. Muhakkak ki diğer ibadetler de Allah (cc) için yapılır ancak, orucun belli bir yapılış şekli olmadığı için, gerçekten oruç tutup tutmadığını kişi ve Allah (cc) bilebilir. Onun için de mükâfatı apayrıdır…
İbadetleri yaparken ruhunu anlayarak yapmaya çalışmak gerekir. “Kim yalan konuşmayı, yalan-dolan iş yapmayı terk etmezse, Allah; o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez” buyuran Peygamber Efendimiz; “Nice oruç tutanlar vardır ki, onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur. Nice gece kalkıp namaz kılanlar vardır ki, onlara kalan da sadece uykusuzluktur” diyerek kulun neyi niçin yaptığının farkında olarak yapmasını tavsiye etmiştir.
“Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine sataşırsa ‘ben oruçluyum’ desin.”
Bu ay cennet ve rahmet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların bağlandığı aydır. Fırsatlar ayıdır. Az hayır çoğalır; bir hediyedir mü’minlere. Hele bir de Kadir Gecesine denk gelinirse…
“Biz Kur’an’ı kutlu bir gecede indirdik” (Duhan /3) buyuran Rabbimiz; “O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı birbirinden ayıran, hidayet delili, apaçık belgeler halindeki Kur’an onda indirildi” (Bakara /185) ayetiyle o gecenin Ramazan ayında olduğunu ve “Doğrusu Biz, onu Kadir Gecesinde indirdik. Kadir Gecesinin ne olduğunu bilir misin Sen? Kadir Gecesi; bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Rûh, o gece Rablerinin izniyle her iş için iner de iner. O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir” ayeti kerimeleriyle de gecenin ismini ve özelliklerini açıklıyor kullarına…
Hz. Peygamber (s.a.v) de; “Kadir Gecesini Ramazan ayı içerisinde, Ramazanın son on günü içerisinde ve Ramazanın son on gününün tek gecelerinde arayınız” buyurarak, her Ramazan gecesini sanki Kadir Gecesiymiş gibi değerlendirmeyi tavsiye etmektedir ümmetine.
Hz. Aişe validemiz (r.anha) şöyle demiştir:
“Ramazan ayının son on günü girdiğinde Resulullah; geceleri ihya eder, ev halkını uyandırır, ibadete soyunarak eşleriyle ilişkiyi keserdi.”
Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve günah işlemesi mümkün olmayan Allah Resulü (s.a.v), her zaman ibadetler konusunda insanların en hassası ve en gayretlisiydi. Ramazan ayı girdiğinde ise Onun bu hassasiyeti daha da artardı. İbni Abbas (r.a) şöyle rivayet etmiştir: “Resulullah, insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazanda Cebrail’in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrail (a.s), Ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşup, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Resulullah, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.”
Bugün bize düşen de, Ramazan ayında kadın-erkek, genç-yaşlı eline Kur’an’ını alanın mukabele okunabilen kurs, cami veya evlere giderek Resulullah’ın ve Cebrail (a.s)’in bu sünnetini ihya etmeye çalışmaktır.
Nefsi, yeme içmeden mahrum etmek, büyük gayret gerektirir. Bu gayret sıcak ve uzun yaz aylarına denk gelen günlerde daha da bir artar. Ancak, “Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır. Birisi iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır” müjdesi, “Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek. Onlardan başka kimse girmeyecek” müjdesi ile birleşince tüm açlık ve susuzluklar unutulur.
Ramazanın güzelliklerinden birisi de şüphesiz ki, sahur vakitleridir. Hemen hemen her evden gecenin karanlığını delen sesler yükselir. “Gündüzün orucu için sahur yemeğinden yararlanın” buyuran Resulullah (s.a.v); “Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır” tavsiyesi ile bu anları kaçırmamaya özen göstermeyi tavsiye etmektedir.
Oruç digergamlığı öğretir insanlara. Nimetlerin kıymetini hatırlatır. Su ve ekmeğin ne denli değerli olduğunu; sadece bu ikisi için bile kullar başlarını secdeden kaldırmazlarsa yine de Allah’a şükrünü tam anlamıyla eda edemeyeceklerini hatırlatır.
“Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez” buyuran Resulullah, bu günlerde açlığı anlayıp muhtaçlara daha bir özen gösterilmesine işaret etmiştir.
Ya Rabbi! Bize Recep ve Şabanı mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır” duasıyla üç aylara giriş yaptık. Ve bugün bizi Ramazana ulaştıran Rabbimize duamız da “Ya Rabbi bizi ulaştırdığın bu Ramazan ayından hakkıyla istifade edebilmeyi nasip et. Kadir gecesini idrak edenlerden eyle ve bizi bayrama ulaştır”dır.
Rana Çeçen / Nisanur Dergisi - Temmuz 2012