Bi'ismi Teâla
Allah Resulü (a.s.) gibi biz de hep dua ettik, “Allah'ım! Recep ve Şaban (ayların)da bize bereket lütfet ve bizi Ramazana kavuştur” diye. Hamdolsun Allah'a, bizi Ramazana ve nihayetinde bayrama kavuşturdu. Toplumumuzdaki bireyler imkân ve şartlarını zorlayarak gerek iller arası, gerekse aynı ilin muhitleri arası, bayramı yakınlarıyla birlikte beraber geçirmek için kilometreleri kat ederek sıla ve rahimi bir arada yaşamanın heyecanını yaşadı.
Ramazan ayı için biri, diğerinden anlamlı pek çok tabir kullanılır. İşte ‘'sıhhat ayı'', ''huzur ayı'', ‘'ibadet ayı'', ''Rahmet ayı'' vb. adlarla nitelendirilir.
Ki ramazan bu tabir edilenlerin daha üstünde bir anlam ifade eder. Bu tabirlerden biri de ‘'Ramazan ayı 11 ayın sultanıdır''
11 ayın sultanı acaba zihinlerde ne ifade eder? Hiç düşündük mü ?..
Bilinen bir hakikat var ki zaman döngüsü dur durak demeden devam ediyor. Bizler yani zişuur sahibi insan bu anı yaşıyor; biçilen ömür el verdiği sürece yaşayacak. Hayır namına insana sunulan fırsatlar bir nimet olarak görülemez mi? Ya da anı nimete çevirmek, insanın iradesince mümkün olamaz mı?
Bir aylık ramazanın, şükürler olsun ki gölgesi her yere sirayet etmiştir. İnanların yaşadığı toplumlarda farklılık gösterse de sair zamanlara göre otoritesini hissettirmiştir. Çoğu işlerimizi ramazana göre tasarlamadık mı? Kimileri yıllık izinlerini bu ayda kullanarak işine ara verdi. Serbest meslek çalışanlarından kimileri işlerine ara verdi bir müddet. Üretim yapan iş yerleri imkânları ölçüsünde işlerini iftar sonrasına tehir etti… Düğünlerimizi ramazan sonrasına bıraktık… Alakalı alakasız tv kanalları ramazan programlarını izleyicilerine sunmak için adeta yarış halinde oldular… Eğlence yerleri ‘'ramazan ayı dolayısıyla kapalıyız'' gibi afişler asarak acziyetlerini itiraf ettiler… Zira ramazan ayı öyle bir güçtü ki nice nice şeytanların ağızlarına, dillerine gem vurdu… Nefsi emarenin tahakkümünü en asgariye indirmedi mi?..
Zira ramazan orucu başlı başına İslam medeniyetinin en önemli şiarlarındandır. Dolayısıyla daha önceki yazılarımızda da belirttiğim gibi ramazan, başlı başına bir mekteptir. Bu mektepten hissemize düşeninin ne kadarını aldık? Kazanımlarımızı muhafaza etmemiz için bundan sonraki yaşamamız için programımızı yapmış mıyız?
‘'Sultan'' tepedeki güçtür. Başka bir deyişle etrafına otoritesini hissettirendir.11 ayın sultanını yaşayan insan/toplumlar senenin tümüne gücünü hissettirmelidir.
Mübarek zaman dilimi içerisinde günah kirlerinden arınmaya, ibadetlerle donanmaya gayret ettik. Arındığımıza ve donandığımıza dair ümidimiz var. Zira sadece rızay-ı ilahîyi gözeterek nefsimizi disiplin altına almaya, günahlardan uzak durmaya, geceleri kâim gündüzleri sâim olmaya çalıştık.
Namazlarımızı mümkünce camide cemaatle ve vaktinde kılmanın huzurunu yaşadık. Namazımızı sünnetleriyle birlikte kılarak olgunlaştırmaya çalıştık. Gece-gündüz camilerle daha çok muhatap olduk. Her gün düzenli bir şekilde Kur'an-ı Kerimi okumanın lezzetine eriştik. Bir ay oruç tutarak şehvetimizi minimize etmenin özgüvenini yaşadık. Sadakalarımızı, zekâtlarımızı vermekle vicdani rahatlığı yaşadık…
Nefsimizi ve kendimizi alıştırdığımız bu ibadetlerimizi ve güzel amellerimizi ramazan sonrası için devam ettirmemiz zor olmasa gerek. Zira eyleme dönüştürülen şeyi devam ettirmek kolay olmaktadır. Devam ettikçe de bu amel kalıcı bir hal alacaktır BİİZNİLLAH. Kısacası kaldığımız yerden devam edelim ki ölüm anı gelinceye kadar ibadet etmekle mükellefiz.
"Bu dünya darü'l-hizmettir; ücret almak yeri değildir. A'mâl-i sâlihanın ücretleri, meyveleri, nurları berzahta, ahirettedir.'' Diyor bir İslam âlimi. Ne de güzel söylemiş Üstad.
Bir sonraki ramazan ayına erişmeye ömrümüz yeterse eğer kendimize soralım ramazanın ardından bir ay boyunca acaba ne yaptık diye???
Sağlıcakla kalınız.
(Geçen haftanın yazısı, yazan kişi ismi olarak Medine Işık diye yazılmış. Sehven yazılmıştır. Bu yanlışlıktan dolayı kendi adıma özür diliyorum)