Bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Allah'ın rızasını kazanmak için aç-susuz kaldık. Namazlar kıldık, dualar ettik. İtikâflara girdik, Kur'an'ı okumaya, anlamaya, hayatımızda uygulamaya gayret ettik.
Fıtır sadakalarımızı ve zekâtlarımızı verdik. İftarlara gittik, iftarlar verdik. Nefsimizi tezkiye etmeye, eksik yönlerimizi tamamlamaya, var olan güzelliklerimizi kemale erdirmeye çalıştık. Allah hepsini kabul buyursun.
Bir ay boyunca gündüz aç ve susuz kalmanın sone ermesi, yapılan ibadet ve taatin kabul edildiği temenni ve umuduyla Bayram edeceğiz. Ümmet olarak her ne kadar gerçek bayramlardan uzak olsak da Rabbimizin bir lütfu ve keremi olarak Bayram edeceğiz. Ailemizle, akraba, komşu, dost ve kardeşlerimizle bayramlaşacağız. Boynu bükük, yetim ve öksüzleri, yaşam ve ömürlerini İslam'ın izzet ve onurunu muhafaza etmek için feda eden şehit ve yusufilerin bizlere emanetleri olan aile ve çocuklarını ziyaret listemizin birinci sırasına koyacağız inşallah…
Ümmet, tarihinin en zor ve sıkıntılı dönemlerinden birini yaşamakta. Kudüs ve Mescid-i Aksa işgal altında. Etrafı bereketlendirilen topraklarda İslam'ın aziz evlatlarının evlerine, mallarına el konulmakta. Bu zulme karşı çıkanlar zindanlara doldurulmakta, Siyonistlerin kurşunlarıyla al kanlara boyanmaktalar.
Kıyam merkezi olan Kâbe ve haram beldeler, fiili bir işgal yaşamasa da düşmanların tasallutu altında idare edilmektedir. Kendisine biçilen rol ve misyonu hakkıyla yerine getirememektedir. Dünyayı imar ve ıslah etmesi, insanlığa lider ve yol gösterici olması gereken ümmet bu misyonundan fersah fersah uzaktadır. Müslümanların başlarına getirilmiş sözde liderler, makam-mevki uğruna düşmanlarla bir olup ümmet coğrafyasının sömürülmesine ön ayak olmaktalar.
Suriye, beş yılı aşkın süredir devam eden savaşta büyük acılar, yıkımlar yaşamakta. Myanmar, Mısır, Libya, Bahreyn, Irak ve ümmetin yaşadığı her coğrafya birbirini aratır duruma getirilmiş. Dünya Kudüs Günü münasebetiyle İstanbul'da görüştüğüm Filistin İslami Cihad hareketinin yetkilisinin şu sözleri ümmetçe yaşadığımız durumu gözler önüne sermektedir.
‘Daha önce Türkiye ve dünyadaki birçok yardım kuruluşu Gazze ve Filistin'e maddi olarak yardım etmekteydi. Bu yardımlarla mağduriyetler kısmen de olsa gideriliyordu. Ama şu son birkaç yıldır ümmet coğrafyasının birçok noktası Gazze'ye dönmüş durumdadır. Böyle olunca yardımlar bölünmekte, parçalanmaktadır. Daha önce Gazze'ye gelen yardımların bir kısmı başka bölgelere kaydırılmak zorunda kalındı. Bu da Gazze'deki insani dramı günbegün artmaktadır.'
Sıkıntı sadece maddi yardımlarla sınırlı değil. Birçok nokta Gazzeleşince, Kudüs, arka planda kaldı. Basın ve medyada yer alan, gündem olan, konuşulan, protesto edilen işgal, zulüm ve siyonizm konuşulmamaya, soğumaya ve unutulmaya yüz tuttu. Ümmet öyle bir hale getirildi ki herkes kendi yarasıyla kendi derdiyle meşgul olmaya başladı. Bu da gösteriyor ki merkez ve tüm mesele Kudüs'tür. Eğer Kudüs özgür ise ümmet de özgür olmuş, aziz olmuştur. Bütün kavga ve savaşlar Kudüs endeksli ve merkezlidir. Kudüs davası, tüm savaşların anası ve mihenk taşıdır. Bir şahsı, bir cemaati, bir lider ve devleti tanımanın yolu, Kudüs'e olan uzaklığı ve yakınlığı iledir. Hedefinde, tüzüğünde, ilkelerinde Kudüs'ün özgürlüğü olmayan bir dava ve harekette hayır ve bereket yoktur.
Kudüs davası berekettir, izzettir, hayattır. İmanın ve Müslüman olmanın bir gereğidir.
Siz değerli kardeş ve okuyucularımın Ramazan Bayramını tebrik eder, Allahu Teâlâ, bizleri Özgür Kudüs'te hep birlikte bayram etmeyi nasip eylesin.