‘'Eğer kullar Ramazan ayındaki üstünlükleri bilselerdi bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi.“
Ramazan ayı ve ramazan orucu ile ilgili pek çok ayeti kerime ve onlarca hadisi şerif vardır. Yukarıdaki söz bu hadislerden sadece bir tanesidir. Fert bazında olsun ailevi, içtimai alanda olsun bu ayı idrak eden, etmeyen herkesin, nesnel olarak düşünüldüğünde; bu ayda huzurun, sıhhatin ve insani vasıfların doruğa ulaştığından şüphesi olur mu?...
Ramazan ayının güzelliklerinden etkilenerek hidayet bulan çok sayıda insan vardır. Araştırıldığında Ramazan ayının farklı farklı tılsımlarının manevi hezeyanlar yaşayan bu kişilere nasıl ilaç olduğu net bir şekilde görülür. Kimisi, dünya Müslümanlarınınaynı anda bir ay gibi bir zaman diliminde aynı şartlara bağlı kalarak imsakten iftara kadar yeme içme gibi günlük ihtiyaçlarını tehir etmelerinden etkilenerek hidayet bulmuşlardır. Kimisinin, İslam ülkelerinde özellikle Ramazan ayıyla birlikte sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın tavan yaptığı uygulamadan etkilenerek hidayet buldukları görülür…
Mübarek Ramazan ayının sonlarına geldiğimiz bu günlerde şöyle bu ayın kabataslak bir etüdünü yapalım:
Aile bireyleri belki de en çok bu ayda bir araya gelip aynı sofrada buluşmanın huzurunu yaşadı. Evin annesi sair zamanlara göre zamanını en asgari biçimde mutfakta geçirdi.
Evlerde belki en çok bu ayda misafir ağırlandı…
En çok okunan kitap şüphesiz ki Kur'an-ı Kerim oldu. Camilerde yapılan mukabelelerle toplu Kur'an okumanın lezzetine eriştik. Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim'in manevi atmosferini hem evimizde, hemibadethanelerimizde, hem de gönlümüzde doyasıya hissettik…
Camiler yılın diğer zamanlarına göre daha çok doldu. Aynımuhitte, aynıapartmanda, aynısokakta,aynı mahallede yaşayanlar daha çok birbirlerini görmenin güzelliğini yaşadı…
Yoksullar,öksüzler,yetimler en çok bu ayda hatıra geldi. Oruç tutan her Müslüman senenin diğer zamanlarından farklı olarak fıtır(fitre) sadakasını vererek hayır yapmanın adabını öğrendi. Evin tüm bireyleri olarak, küçük büyük fark etmeksizin bir kişinin ortalama bir günlük yemek tutarına denk gelecek biçimde maddi bir ibadeti yerine getirmesinin keyfiyetiniyaşadık. Böylece nefsin cimriliğinden az da olsa sıyrıldık…
Vücut makinemiz bu ayla birlikte tabiri caizse fabrika ayarlarına geri döndü. Özellikle de midemiz ve buna bağlı olarak diğer organlarımız. Kilo sorunu olanlar için bulunmaz bir fırsat olarak işlev gördü. Düzensiz beslenmeye karşı bir prosedür sundu. Oruçla sıhhat bulduk…
Günlük yaşamla ilgili sadece birkaç kesit paylaştık. Manevi, uhrevi yönünü varın siz düşünün.
İslam'ın sadece bir şiarının(alamet,nişane) fert ve toplum yaşantısına olan müspetetkisini başka yerde görebilir miyiz? Beşeri sitemlerde yayılmacı etkisi azami olan oruç ibadetine denk bir ibadet var mı? Düşünün İslam'ın sadece bir ibadetinin doğurduğu etki böyleyse ya Ahkâmı İslamiyet'in tümünün yaşandığı toplumlar nasıl olur?...
Ramazan ayı ile birlikte elde ettiğimiz kazanımlar Ramazan ayı ile mi sınırlı kalmalı; yoksa hayatın her anına mı taşınmalı?Yarına dair taahhüdümüz yokken bir sene sonraki Ramazan ayına kim var kim yok…
Kısacası şu fani diyardan ebedi cihana varana dekkuluz. Kul olmakla mükellefiz.Öte yandan Allah (cc) ,''Ve sana ölüm gelinceye değin Rabbine ibadet et.'' buyruğuyla rotamızı belirlemiyor mu? Buna göre varoluş gayemizi mevsimlik, aylık, haftalık gibi sınırlı zamanlarla kısıtlayabilir miyiz? Başka bir deyişle ‘'Mevsimlik Müslümanlık'', ‘'Aylık Müslümanlık'' kimliğiyle kurtuluşumuz hiç mümkün mü???
Az da olsa devamlı yapılan ibadetlerin ecir ve sevabı da devamlı olur, kesilmez. Bu nedenle zaman zaman terkedilen çok ibadetten, devamlı yapılan az ibadet daha faziletli sayılmıştır.
Hayırlı Ramazanlar…