Cennete götüren birçok amel vardır ama cennetin bir kapısı vardır ki; sadece oruç tutanlar bu kapıdan girerler. O kapı Reyyân Kapısı’dır.
“Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.” (Hadis-i Şerif)
Ramazan ayı şerefli ve değerli bir aydır. Bu yüzden bu aya ‘on bir ayın sultanı’ denmiştir. Ayrıca mübarek üç ayların sonuncusudur. Ramazan; oruç, Kur’an, ibadet, ihlâs, samimiyet, hoşgörü ve takva ayıdır. Ramazan ayı, açlık ve susuzluk ayı değildir. Ramazan ayı, nefsi terbiye ve manevi bir yükseliştir. Bu ayda midenin kapısı yiyeceklere kısmen kapatıldığı gibi, kalbin kapıları da Allah (cc)’a açılmalıdır. Ancak bu şekilde Ramazan, hakiki manada ihya edilmiş olabilir. Mü’min, Allah-u Teâlâ’nın kendisini bu mükemmel aya ulaştırdığının idrakinde olarak, samimiyetle ibadetlerini yerine getirmelidir. Ramazanın o muazzam atmosferini ancak mü’min olanlar fark edebilirler.
“Allah yolunda bir gün oruç tutanı, Allah yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştırır.” (Buhari)
Allah (c.c)’a ibadetin ne olduğunu bilmeyenler, dünyayı oyun ve eğlence yeri olarak gören nasipsizler için oruç; sadece açlık ve susuzluktan ibaret bir işkence niteliğindedir. Gün boyu aç kalmanın ibadet sayılamayacağı inancını taşıyanlar, kalplerini Allah (c.c)’a ve O’nun mağfiretine kapatanlardır.
Oysaki mü’minler, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine verdiği sayısız nimetler içinde orucun önemli bir yer tuttuğunun bilincindedirler. Ramazan ayını, bu uzun ve sıcak günlere rağmen iple çekenler, bu günlere kavuştuğu için sürekli hamd ve vird ile meşguldürler. Özellikle bu ayda Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik ruhu gelişir. Paylaşma duyguları bu ayda, son noktaya varmaktadır. Müslüman, bu ayın faziletinin ve bereketinin gereği olarak, bire karşı bin kazandığının farkındadır. Ve sadece Müslüman’ın malı bu ayda bereketlidir.
“Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allah’tan bekleyenlerin günahları af olunur.” (Buhari)
Ramazan ayı; bir ihsandır, değeri ölçülemez bir lütuftur. Kur’an ve oruç ayıdır. İbadetlerin lezzetle eda edildiği mübarek bir aydır. Hem günahları silip yıkadığı için mağfiret ayıdır. Mü’minlere açılan rahmet yüklü bir kucak gibidir. Mü’minler aşkla onu, o da mağfiretiyle mü’minleri kucaklamaktadır.
İnsanoğlu hatasız ve günahsız olamaz. Bütün gününü ibadet ve taatle geçirse dahi melek değildir, hataya düşebilir. Allah (c.c)’ın istemediği bir söz bile insan için günah olarak yeter. Allah (cc)’ın peygamberlerinden bile zelleler sadır olmuştur. Zira onlar da bizler gibi beşerdirler. İşte bu en seçkin kullar bile hataya(zelle) düşebiliyorlarsa, biz günahkâr ve aciz kullar için durumun ciddiyeti büyümektedir. Tek başımıza kaldığımız dört duvarla çevrili evlerimizde bile günahlar işleyebiliyoruz. Çünkü insanız, yanılabiliyoruz… Hele hele yanımızda biri varsa ve ortada çekiştirecek birileri de varsa, kebair sayılan günahları bile işleyebiliyoruz.
Mademki beşeriz ve mademki şaşarız, öyle ise bu mübarek ayın mağfiret suyu ile yıkanmalı, senede bir kez olsa da (devamı için de çabalayarak) dünya ve içindekilere karşı kalbimizin kapılarını kapatıp, gerçek sahibine yani Allah (c.c)’a açmalıyız. Dualarla, ibadetlerle, sünnet ve nafilelerle Rabbimize yaklaşmalıyız. Bir hadisi kudsi’de “Kulum Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim…” buyuruyor Rabbimiz…
Ramazan ayının faziletinin ve öneminin bilincinde olan Müslüman, bu ayda diğer aylara nazaran ibadetlerini daha bir huşu ile yapmalıdır. Teberani’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte, iki cihan Serveri Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Farz namaz bir sonraki namaza kadar, Cuma bir sonraki Cuma’ya kadar, Ramazan bir sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.”
Müslüman, bu mübarek ayı; Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği bir kurtuluş reçetesi olarak görmelidir. Ölümcül bir hastalığa yakalanmış bir hastanın, doktorun yazdığı reçeteye sımsıkı sarıldığı gibi, Müslüman da günahlarından ve acziyetinden dolayı bu mübarek aya sımsıkı sarılmalı, her gününü ve hatta her anını ibadet, zikir ve tevbe ile dolu dolu yaşamaya gayret etmelidir.
Oruç, sadece mideyle değil, bütün uzuvlarla beraber tutulmalıdır. Göz harama bakmaya karşı, kulak haramı işitmeye, dil haramı konuşmaya karşı tutmalıdır orucunu.
“Ramazan ayı gelince Allah-u Teâlâ meleklere, mü’minlere istiğfar etmelerini emreder.” (Deylemi)
Mağfireti gazabını geçen bir Rabbimiz var. Öyle ise gelin hep beraber, Allah (c.c)’ın bu mübarek aya özel olarak açtığı rahmet kapılarına doğru yarışarak koşalım. Elimizde Kur’an, dilimizde hamd ve istiğfar ile o en yüce, en büyük, bir tek olan Allah (c.c)’a doğru hızla hatta koşarak ilerleyelim. Bizi, yapmış olduğumuz küçük büyük tüm günahlarımız için Ramazan-ı Şerifin mağfiret suyu ile yıkamasını Rahman ve Rahim olan Rabbimizden dileyelim.
Rabbimizden, bu ayda yapacağınız bütün ibadet ve dualarınızın kabulünü diliyorum. Allah Teâlâ, yaptıklarınızı ve yapmayı amaçladığınız her hayrı kat kat fazlasıyla amel defterinize yazsın inşallah… Allah’a emanet olun...