Ramazan orucunu tanımlayan en doğru ifade ‘mektep’ olsa gerek. Oruç her yönüyle insanı eğiten ilâhî bir okuldur. Tohum için tarla ve zirai işlem ne ise, insan için de ibadet odur. Zirai işleme tabi tutulan tohum ürün verir, çoğalır, faydalı olur. Ambarda tutulan tohum ise ya çürür, ya da farelere yem olur. Genel anlamda bütün ibadetlerin maksadı insanın özündeki kabiliyetlerin gelişmesini sağlamak, onu kemale ulaştırmak olsa da, oruç ibadetinin bu özelliği çok daha baskın ve belirgindir.
Bir aylık gibi kısa süresine rağmen Ramazan, insana en derin ve etkileyici dersler sunan bir özelliğe sahiptir. Bu dersler uygulamalıdır ve sadece zihne değil, bütün duyulara hitap ederler. Ramazan okulunun paha biçilmez derslerini kavrayabilmek için son derece dikkatli olmak ve ödevlerimize iyi çalışmak gerekir. Ağzımız gibi diğer bütün organlarımızı, özellikle dilimizi, gözümüzü ve kulağımızı korumalıyız. Ağzımızla yemek yemediğimiz halde diğer organlarımızla yanlış şeyler yapmamız orucun ruhuna aykırıdır. İçi boş, çürük bir çekirdek yeşerip ağaç olamayacağı gibi, anlamından uzaklaştırılıp şekle indirgenen bir ibadet de fayda vermez. Hz. Mevlana şöyle der: ‘Oruç can gözünün açılması için bedenleri kör eder, senin gönül gözün kör olduğu için hiçbir ibadet seni aydınlatamıyor. Senin gönül kuşun fazla yemeden ve hastalığından ötürü bu yumurtayı delip çıkamamıştır. Bu daracık yumurta hapishanesinde kalmıştır. Sen nefis esaretinin yumurtasından çık ki kanatların açılsın, mana göklerinde uçabilesin.’
Orucun açlığı her şeyden önce nefse zaaf ve kusurunu öğretir. Haddinde kalmayı, kulluktan şaşmamayı belletir. İnsanlığın başına gelen en büyük felaket ve belalar insanın tok ve güçlü olduğu dönemlerde gelmiştir. İsyan ve tuğyanların, zulüm ve taşkınlıkların çoğu tokluk halinde yaşanır. Yani insan için en tehlikeli hal tokluk halidir. Hayvan aç olduğunda tehlike arz ederken, insan tokluk zamanında tehlike arz eder.
Nefsi hizaya getirmek, kontrolü ele almak ancak oruçla mümkündür. Orucun açlığında bir çok faydalar vardır. Bedeni yeniler, ona sağlık bağışlar. ‘Bütün hastalıklar bedene ağızdan girer, insan kendi mezarını kendi dişleriyle kazır’ denmiştir. Bütün sofra nimetlerinin tadı ve kıymeti ancak oruç ile anlaşılır. Oruç tam bir otokontroldür, nefse ve şeytana atılan en büyük goldür.
Oruç, açları, yoksulları hatırlatan, sosyal ve ekonomik dengesizliğin sebep olduğu tehlikeleri gösteren bir uyarıcıdır. Tarih boyunca toplumlardaki en önemli sorun ekonomik paylaşım olmuştur. ‘Seninki çok, benimki az’ çekişmesi tarihteki ve günümüzdeki çatışmaların başta gelen sebebidir. Bu önemli sorunu aslından ve kolay bir şekilde çözebilecek olan oruçtur. Çünkü zengin kişi oruç tutarak empati yapmakta ve aç insanın halini anlamaktadır. Bu açıdan oruç fıtratımızdaki merhameti de ortaya çıkarır. Tok insan merhametten uzaktır. Oruç, merhamet duyulması gerekenlerin yardımına koşturarak merhamet etmenin, sevindirmenin o erişilmez manevi hazzını tattırır. Özetle oruç mükemmel bir mektep ve okuldur, mümini cennete ulaştıran en kısa ve kolay yoldur.
Son olarak oruç insan için, hayat için son derece gerekli olan sabır dersini verir. Hz. Mevlana’nın bu konuda söyledikleriyle yazımızı noktalayalım:
‘Açlığa sabredersin adı "oruç" olur..
Acıya sabredersin adı "metanet" olur.. İnsanlara sabredersin adı"hoşgörü" olur.. Dileğe sabredersin adı "dua" olur..
Duygulara sabredersin adı "gözyaşı" olur.. Özleme sabredersin adı"hasret" olur.. Sevgiye sabredersin adı "aşk" olur..’