Allah’ım!
Bir Ramazan ayı daha geldi.
Buruk, kırgın ve üzgün.
Cuması, teravihi, teravih sonrası çayı, muhabbeti olmayan bir Ramazan.
Ne yaptık da böyle oldu?
Hata, günah, haram ve cürümlerimiz var, biliyorum.
Ama biz yine de kapına geldik.
Yapıp ettiklerimizden dolayı başımıza musallat olmuş şu virüs musibeti ile birlikte vardık huzura.
Bütün bir insanlık olarak.
Biliyorum, yapmamız ve yapmamamız gereken bir sürü şey vardı.
Sen bize “Ümmet olun” dedin. Belki bir zamanlar olduk. Ancak özellikle şu son zamanda ümmet denen bir olgu kalmadı aramızda. Paramparça olduk. Kimimiz mezhebinin, kimimiz meşrebinin, kimimiz cemiyetinin, kimimiz milliyetinin derdine düştü.
Yapmamamız gerekenlere gelince…
Bazen yaptıklarımızı en yabani hayvanlar bile yapmazdı.
Özellikle Suriye’de. Sonra Irak, Filistin, Yemen ve daha birçok yerde.
Fakat kapın, ümitsizlerin kapısı değildir.
Bu nedenle biz yine geldik.
İşte huzurundayız.
Allah’ım!
Utanıyoruz ama durumumuz bundan ibaret.
Bunca günahı işleyenler, bizlerin kapısına gelse, hangi yüzle geldiniz diye tersleriz. Ama sen ki bizim Rabbimizsin. Rahman ve rahim sıfatlarına sığındık da, öyle geldik.
Kapına gelen boş dönmez dedik. Elbet bize de bir yer var deyip, ümitlerle geldik.
Ne olur geri çevirme bizi.
Bedbahtlardan, kitabı sol taraflarından verilenlerden olmayalım diye geldik.
Allah’ım!
İtiraf ediyoruz, yıllarca günah işledik.
İbadetlerimiz nakıs, kulluğumuz eksikti.
Senin istediğin bir kul olamadık. Bu kulların oluşturduğu ümmet, hiç olamadık.
Üstüne üstlük birbirimize zulüm ettik. Coğrafyalarımızı virana çevirdik. Mazlumların uğruna savaşmadık. Uzanan yardım elleri çoğunlukla boş kaldı.
Fakat bir şey vardı içimizde.
Seni ve Resulünü sevdik.
Bu sevgimizi daha önce meydanlarda haykırdık. Şimdi meydanlarda ilan edemediğimiz bu sevgi ve muhabbeti, televizyon ekranlarından, sanal ortamlardan ilan ediyoruz. Sen şahitsin ki bizler Resulünü seviyoruz.
Değil miydi ki “Kişi sevdiği ile beraberdi.”
Biz de sevdiklerimizle beraberiz.
Allah’ım!
Davan çok büyüktü.
En azizlerinizi feda edin denmişti bizlere.
Elbette ki azizlerimiz vardı.
Yüzü suyu hürmetine yağmurun istenebileceği; Sait’ler, Aytaç’lar, Yasin’ler.
Onları da çok sevdik Rabbim.
Bu aziz davanın kurbanlarının hatırını bilir ve kırmazsın ümidiyle geldik.
Allah’ım!
Bizler beşeriz.
Hem Âdem ile Havva’nın çocuklarıyız.
Ne yaptıysak bizler yaptık kendi nefsimize.
Onların dediği gibi; “Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
Hüsrana uğrayanlardan olmayalım diye geldik.
Allah’ım!
Kabul buyur bu nakıs kullarını.
Hem rahmetinin sonsuzluğu hürmetine fazlaca şeyler arzulamak isteriz.
Her ne kadar layık olmazsak da, göster bize Aziz İslam’ın hâkimiyetini.
Kaldır ümmettin üzerinden bu virüs belasını.
Ramazan’ı da kurtuluş vesilesi yap bizler için.