Ramazan ayı, yılda bir kere alınması gereken maddi ve manevi bir hap-ilaç gibidir. Bu yazımda Ramazan aynın maddi yönünü ele almaktan ziyade manevi yönüne değineceğim. Ramazan ayının önemine dair konuşacaksak ilkin bu ayeti kerimeyle başlamalıyız. Ayeti kerimede şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takva sahibi olursunuz”. (Bakara-183)
İlk olarak şunu ifade etmeliyiz ki, oruç o kadar değerli bir ibadet ki, sadece biz İslam ümmetine değil diğer tüm ümmetlere farz kılınmıştır. Bundan amaçta (takva sahibi- muttaki olmaktır). Ayeti kerimede belirtildiği gibi orucun sonucunda bizden istenilen şey, bizlerin muttaki olmasıdır. Mustafa Sadık Rufai, Vahyü’l Kalem kitabında şöyle der: Ayeti kerimede geçen (التقوى) kavramına dikkat edilmesi gerekiyor. Burada ki takvadan kasıt; ittikadır, yani günahlardan kaçınmaktır. Oruç; hayır ve güzelliği var etmekten ziyade, kötülük ve şerri defetmek içindir.
Ramazan orucumuzun kabul, makbul olduğunu öğrenmek istiyorsak, Ramazan ayından sonraki yaşantımıza bakalım.
Allah’u Teala bu ayı ve diğer tüm ibadetleri, kulları karşısına temiz ve tövbe etmiş bir şekilde çıksın diye fırsat olanağı olarak sunmuştur. Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu: “Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki Ramazan, aralarında (işlenecek küçük) günahlara kefârettir.” (Müslim, Tahâret 16) Hepsi birer fırsat, Rabbimize temiz olarak ulaşmak için. Tabi, Ramazan okuluna kayıtlar Recep ayının başından başlayıp, Şaban ayının son gününe kadar sürer. Kayıt olduğumuzu da Ramazan ayındaki hal ve hareketlerimiz belirleyecek, sınıf geçtiğimizi de o aydan sonraki hal ve hareketimizden öğrenebiliriz.
Ramazan ayı, ümmet olarak bireysel devrim ve inkılaplar yaptığımız aydır.
Ramazan, ümmetin ümmeti düşündüğü aydır, çünkü rahmet, zorluk ve yoklukta doğar. Ne kadar zengin olsanız da aç kalıp bir şey yiyemediğinizde, rahmet duygularınız pekişir ve akıl o an, onu düşünmekten alıkoyan tokluktan uzaktır. İnsanı makul, akıllıca düşünmekten alıkoyan şey tokluktur. Ramazan okulu sadece aç kalmaktan ibaret değildir. Okulun amacı, açken öğrenmemiz gerekenleri öğrenmektir. Yoksa eğer bir şeyler öğrenmeyeceksek, aç kalmaya pekte gerek yok.
Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:"Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez." (Buhârî, Savm 8, Edeb 51) Ramazan okulunun en önemli özelliği, kötülük ve şerden uzaklaşmayı öğretmesi ve bunu meleke haline getirmektir. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Hiçbiriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, ‘ben oruçluyum desin” (Buhârî, Savm 9) Ramazan da ben oruçluyum diyerek, Ramazandan sonra ise ben Ramazan ayından çıktım diyerek cevap vermelidir.
Ramazan, ümmet olarak yek vücut, beraber olabileceğimizin en büyük göstergesidir.
Ramazan ayını, değerli kılan birçok neden vardır. Belki de bunlardan en dikkat çekeni de mükafatının Allah Teâlâ’nın kendisinde gizli tutmasıdır. Çünkü O’nun kullarına karşı merhameti, annenin evladına karşı olan merhametinden daha fazladır. Resûlullah (s.a.v): “Allah-u Teala buyuruyor: ‘İnsanoğlunun oruç hariç bütün iyi amelleri kendisi içindir; ama oruç benim içindir ve ben mükafatını vereceğim.’ Ne güzel bir müjde! Mükafatın, merhametlilerin en merhametlilerine kalması.
Bir de şu müjde! Sehl İbni Sa'd’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez." (Buhârî, Savm 4; Müslim, Sıyâm 166.)
Ramazan, günahlardan af olunmanın ayıdır. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kim inanarak ve sevabını Allahtan umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur.” (Buhari, İman, 28) Ramazan kalkandır! Allah Resûlü bir gün: “Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” buyurdu. Ramazan ayı, iyi ve örnek insan olmanın zirvesinin yaşadığı zaman dilimidir!
İbni Abbâs (r.a.) şöyle dedi: “Resûllullah insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlarda Ramazan ayında Cebrâil’in (a.s.), kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil (a.s.), Ramazan’ın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur'an okurlardı. Bundan dolayı Resûlullah Cebrâil (a.s.) ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı." (Buhârî, Bedü'l-vahy 5)
Ramazan, ibadet ayıdır, özellikle son on gün. Belki malum hastalıktan ötürü itikafa girme fırsatımız olmaz ama hepimiz evimizin bir köşesini itikaf-ibadet mekânı yapabiliriz. Ayşe (r.a.) şöyle dedi: “Ramazan ayının son on günü girdiğinde Resûlullah geceleri ihyâ eder, ev halkını uyandırır, ibadete soyunarak eşleriyle ilişkiyi keserdi.” (Buhârî, Leyletül-kadr 5)
Eğer ramazan ayının önemini hakkıyla bilseydik, ona; otuz günlük medrese diyecektik…
Kıymetli okurlar!
Ramazan, aylardan bir ay değildir, o yıldızlar arasında güneş gibidir. Onun aydınlığından nasiplenmek için gelin hep beraber,
İbadet edelim!
Muhasebe edelim!
Kur’an-ı kerim okuyalım!
Reyyan kapısına çağrılmak dileğiyle, Ramazan ayımız mübarek olsun.
Ahmet Karaduman