Allah'a hamd, Resulü Hz. Muhammed'e salat ve selam olsun!
Kimi konularda ve açıklamalarda yapılan yanlışları çoğunlukla ayıpları örtme ve iyi niyetimizi koruma adına bir şeyler söylemiyoruz. Ama bazen güneşin balçıkla sıvanamayacağı, tutum ve davranışların iyi niyetle değerlendirileceği bariz olunca bazı hakikatleri yazma mecburiyeti oluşuyor.
Kalem bu minval üzere yazınca, dil bu çerçevede konuşunca ‘gaye, kimseyi incitmek değil; sadece Allah'ın dini adına görev icra edenlerin öncellikli sorumluluklarının Allah'a karşı ve asıl hesap verecekleri merciinin Allah olduğunu hatırlatmaktır.'
Elbette, devletin herhangi bir kurumunda çalışanların amirlerine karşı memur olduklarını biliyoruz; ama amacı halka Allah'ın dinini anlatmak olanlar, Kur'an- Kerim ve Hz. Muhammed aleyhisselat vesselam'ın mevzu edildiği her yerde ve samimi niyetle bunu gündeme taşıyan her birey veya organizeye hiçbir kınamadan korkmadan destek vermelidir.
Bu ön girişten hareketle bizi böyle yazmaya eden bazı gelişmeleri aktararak bunların neden yanlış olduğunu ve böylesi bir tenkide konu yapıldığını belirteyim:
Ramazan ayı, bir arınma, mağfiret, hayırla buluşma, hayırda yarışma ve şeytana/nefse geçit vermemek adına kendini dil, göz, el ve mide yönüyle haramlardan tutma ayıdır.
Böyle bir ayda manevi dinamiklerin şehirlerimizin atmosferini sarması lazımken ne yazık ki şehrin gök atmosferini saran toz toprak, gönül atmosferini saransa eğlence ve lakaytlıktır.
Son yıllarda Ramazan gecelerini şenlendirmek(!) adına şehirlerin ya Hükümet Konağı önlerinde ya da meydanlarında belediyeler veya diğer organizatörler bazı eğlenceler düzenleniyor.
Tiyatro, müzik... gibi sanatsal etkinliklere elbet olmalı; ama Ramazan ruhundan çok uzak ve Müslümanların dünyasına yabancıların Ramazan'ımıza da göz dikerek kadın erkek iç içe, açık saçık sahneler ve argo sözlerle sahne almasına göz yumamayız. Bu bir vebaldir. Sessiz kalmamak lazımdır.
Geçmiş yıllarda birkaç kişiden dinleme imkânı bulduğum ortak bir problemi anlatayım ki bunlar tamamen masum bir istekle, bu etkinliklere(!) gitmişlerdi:
-Vallahi, sahnelerdeki açık saçıklık ve absürdlük sebebiyle eşimden ve çocuğumdan utanarak apar topar oradan ayrıldım.
Ramazan'ın şenliği "Dua, teravih, iftarlar, yardımlaşma, mukabele, dertleşme, okuma fuarları" ile olur. Namazsız veya namazı gevşek olanlar için "Namazla buluşma", uyuşturucu bağımlıları ve stresli kişileri "Kişiliğiyle barıştırma" çalışmaları düzenlemekle olur.
Hiçbir müftü veya alimin fetva vermeyeceği, hiçbir duyarlı insanın onaylamayacağı bu eğlence kültürüne karşı bu sessizlik niye? Sanki onay verircesine orta yerde duran bu kayıtsızlık niye?
İslam ümmetinin içinde bulunduğu içler acısı hal malumumuz:
Kudüs, Halep, Musul, Myanmar ve diğer mazlum ve mümin coğrafyalarda yetimlerin ahları, çocukların feryatları kulağımızı patlatıyor. Masumların akan kanlarının vebali ellerimizden damlıyor.
O halde bu "çal oyna, vur patla!" türünden gayri insanî ve İslamî eğlencelerin hem de Ramazan gibi ruhlarımızı tedavi eden, manen bizi besleyen ve günaha karşı tutan bir ayda olması niye?
Ramazan ayını biz, şeytanların zincire vurulduğu ay olarak biliriz.
Acaba kaçımız, şehirlerimizde şu Ramazan ayında mantar gibi biten günah davetçilerinin iş ve gidişlerinden dolayı şeytanın zincirlediğine inanır?
Her derde deva(!) açıklamalar facebook, internet, sohbet ortamları, radyo programları, gazete sütunlarında arz-ı endam ederken "iyiliği emr kötülüğü nehy" adına bir şeylerin yapılmaması,
Dindarlığıyla pazarlanan bir ülkenin şehirlerinde dahi "ahlaksız reklamların panolarda, araçlarda afişe edilmesi; alış veriş merkezlerinde 9, 90, 99'lu hilelere başvurulması, eğlence adına hayâsızlık ve edepsizliğin sahnelere taşınması"na karşı üç maymun tavrı bu satırların yazma sebebi oldu.
Şeytanlardan ve haramlardan uzaklaşmış bir Ramazan eda etme umuduyla Allah'a emanetsiniz!