Modernizm ya da batı medeniyeti -adı her neyse- yaşadığımız zamanın yazılımı, Darwin'in, “güçlüler güçsüzleri yer, bitirir” diye özetlediği bir savaş ise, harbin bilinen ustalığı da tabi ki hiledir. Bunun lügatı ülkeler arasında farklı, ülke içinde farklı olabilir ama birileri birilerini ortadan kaldırıyorsa sonuç, aynı kelimelerle ifadesini bulacaktır.
OHAL; adı üzerinde, normalde kolay yapılamayacak olanların kestirme yollardan yapıldığı dönem. Bu döneme av sezonu da denilebilir. Çünkü böyle zamanlarda usta avcılar, acemi avcıları, en çok ilgi duydukları avlarla uğraştırırlar. CHP'nin en çok ilgi duyduğu şeyler belli. Bunların başında zina geliyor.
Anayasa Mahkemesi 1996 yılında zina yapan kişiye ceza verilmeyeceğine hükmetmişti. 2004 yılında yeni ceza yasası düzenlenirken o zamanın çiçeği burnunda Ak parti hükümeti, zinanın ismini ‘cinsel sadakatsizlik' şeklinde tarif edip tekrar ceza getirmek isteyince, CHP, ‘Meclis'i terk ederiz' tehdidinde bulundu. Kafalar karıştı. Borsa düştü, dolar yükseldi. Böylece aile içi yükümlülüğü düzenleyen madde, zina önergesi verilmeksizin kabul edildi. Hatta AK parti, zinayı suç olmaktan çıkardı eleştirisine de muhatap olmaktan kurtulamadı.
CHP'li ilk sağlık bakanı Dr. Rıza Nur'un Hatıraları'nı bilmeyen yoktur. Dört cilt olan bu kitabın sansürlü haliyle basımı serbest olan ilk üç cildinde şöyle bir ifade var: “Nerede kız görüp beğenirse eşkıya gibi omuzlayıp götürüyor. Hem de mekteplerden.” Tabi devamı mide bulandırıyor ve burada kimden bahsettiği de herkesin malumu… Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim sözü şöyle de söylenebilir: “Bana liderini, önderini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”
Ama ayıp oluyor yapmayın, beylerin evrensel ahlâk diye bir hassasiyetleri var. Dünyada modern ülkeler ne diyorsa, ne yapıyorsa onu savunuyorlar işte. Adamlar, bir kızın daha hayatını yaşamadan(!) genç yaşta evlendirilmesi gibi en büyük cürmün kurbanı olmasına tepki gösteriyorlar. “Velakin” kelimesinin bir de “velakinne” diye şeddeli hali var, o bu tür durumlara daha güzel uyuyor. Velakinne ne demiş atalar: “Denize düşen kasete sarılır.” Bu söz böyle değildi bilirim de memlekette CHP ile ilgili herkesin öyle Hatıraları oldu ki, bunları sıradan yaşlı bir vatandaş bile yazsa inanın dört ciltten fazla eder. Tabi özetlense üç aşağı beş yukarı ‘Fatmagülün suçu ne' filminin senaryosu gibi bir şey çıkar.
Av devam ederken “olmasaydı olmazdık'cı” güruhun çok alakadar olduğu diğer hususun da daha geçen ay, meclisin lokantasına tekrar asılan resmin konusu olduğunu hatırlayalım. Öyle ki, genel başkanları geçen bu konuda teşkilatına özeleştiride bulunurken şöyle diyor: “En büyük zaafımız… Akşam meyhanelere gidiyoruz, açıyoruz rakıları, mezeler geliyor, başlıyoruz genel başkandan, öbür taraftan il başkanı… Ülkeyi kurtarıyoruz, kafalar çok iyi, eve gidiyoruz, kafayı vurup yatıp sabah bir şey yok. Dolayısıyla elbette içki içilir ama Türkiye'nin geleceğini de düşünmemiz lazım”
Şimdilerde CHP'de büyük bir görev için adı sıkça telaffuz edilmeye başlanan İlker Başbuğ, bir tv programında, “Atatürk içkiyi ilaç olarak içerdi, zihni çok çalıştığı için..” Şimdi başkanın yukardaki sitemine bir partili kalkıp, “biz de ulu önderimiz gibi zihnimizi ülkeyi kurtarmak için çok çalıştırıyoruz, o yüzden ilaç niyetine içiyoruz” dese, sonra trafikte alkol kontrolüne takılsa tabi ki, azar işitecektir.
OHAL devam ederken bu gibi matrak mevzular oltaya takılmaya devam edecektir. Öyle gözüküyor ki, çantada daha malzeme çok. Bir acar muhabirin “filan ilkokulda öğrencilere çarşaf giydirildi” haberini şöyle gündem yapın, siz görün arkadaşların telaşını.
Bir hükümet ya da devlet yetkilisine “Laiklik bu ülkenin başına beladır” dedirtin, sonra kenarda seyredin. İnanın bunları tahrik etmek o kadar kolay ki, “bir okul müdürü, okulun önündeki Atatürk büstü kırıldığı halde yaptırmadı” deyin. Sonra “NATO'dan çıkıyoruz, AB'ye üyelik sürecini bitiriyoruz filan” deyin çok rahat halledersiniz.
Fena mı oluyor. Yoo… O zaman avcıya ne denirdi: “Rasgele kardeş rasgele..”