Türkiye'de anayasalar genel itibariyle Batı'nın istekleri doğrultusunda hazırlanır, değişiklikler onların nabzına göre yapılırdı. Tanzimat ve Meşrutiyet'te belki buna mecbur kalındı ama Cumhuriyet döneminde yapılan son anayasalar muasır medeniyet hedefiyle zaten isteyerek Batı'ya göre yapılır oldu. Bu bir nevi gönüllü bağımlılıktı. Anayasa ilk birkaç maddeye mahkûm edilmiş ve ilk maddeler tahkim üstüne tahkim edilmişti. Nitekim halen öyledir.
Neyse esas konumuz referandum… Öncelikle yapılan iş; anayasanın bir bölümünü teşkil eden devletin nasıl idare edileceğine dair bölümlerde değişikliktir. Anayasanın özüne, ruhuna, ideolojisine dair herhangi bir müdahale yok. Buna rağmen muhalefet tarafı ilelebet iktidar olamama korkusu ile var gücüyle mücadele etti. Nitekim azımsanmayacak bir başarı da elde ettiler.
Şimdi kıl payı kaçan galibiyetin şokuyla itiraz üstüne itiraz ediyorlar. Her müsabakadan sonra itiraz olur, gürültü bir açıdan kaybeden için bir tesellidir. Kaybetme acısına uyum sağlayana kadar hile yapıldığı iddia edilir. Bir ton dayak yemiş birinin “bırakın beni” demesi gibi “yenileme” talepleri yapılır. Hatta çamura yatıp huysuz çocuklar gibi “sonucu kabul etmiyoruz” denilir ama malum “atı alan Üsküdar'ı geçmiştir.”
Aylar süren nümayişten sonra referandumdan evet çıkmış olsa da muhalefet muhasebe niyetinde değil. Demek ki boylarının ölçüsünü zaten biliyorlardı. Geriye iktidar tarafının muhasebesi kaldı. Erdoğan'ın ilk 24 saatteki hamleleriyle durumun bir zafer olduğunu kabullendirme çabasına rağmen AK Partililer zaferin tadına varamıyor. Çünkü MHP ortaklığıyla gelecek yüksek oylar hesaplanıyordu. Oysa herkes biliyor olmalıydı parti ortaklıklarının oyların tamamı anlamına gelmediğini. Hatta kimi zaman 2+2=3 bile olabilirdi. Bir kısım, sonucu MHP tabanının ihanetine yordu. Heyecanlı olanları ise AK Parti içindeki kriptoları hedef alıp operasyon çağrıları yaptı.
Bir diğer konu da evet cephesine Kürtlerden -özellikle Hüda Par çevresinden- destek gelmesi ve aslında başarının bu destek sonucunda gelmesidir. Yorumların bir kısmı doğru yalnız bu oylar sadece Doğu-Güneydoğu illerindeki artış üzerinden değerlendirilmemeli. Batı illerinde de çok sayıda Kürt ve Hüda Par gönüllüsü yaşıyor ve oradaki oyların da bir kısmı bunlara ait. O açıdan batı illerindeki hesaplamalarda da bu kitle göz ardı edilmemeli. Ve yeni bir anayasa, adalet, kardeşlik beklentileri ile destek veren bu kitlenin talepleri unutulmamalıdır.
Kaldı ki hiçbir oy hiçbir partinin tekelinde değildir. Her partinin oyları emanettir ve emanete uygun politikalar uygulanmadığı anda gidicidir. Nitekim milliyetçi söylem Kürt oylarının kısmen de olsa hayıra kaymasında etkili oldu. Hatta MHP ile ortaklıktan ziyade Kürt Bayrağına yönelik kırıcı ifadeler huzursuzluğa sebep oldu. Sonuçta Irak Kürdistanı, yarı bağımsız da olsa Kürtler açısından önemli bir yerde duruyor.
Gelelim referandum sonucundaki söylemlere. Her ne kadar kimi AK Parti taraftarları “maksat hasıl oldu şimdi birlik beraberlik zamanıdır” dese de olayı galibiyet-mağlubiyet üzerinden okuyanlar az değil. Bu söylem ise gelecek açısından zararlıdır. Belki Sayın Erdoğan bu tavırlarıyla kitlesini ayakta tutmayı düşünebilir ve bunda da başarılı olabilir ama 2053, 2071 hedefi olan bir parti için ötekileri dışlamak kârlı bir yola çıkmaz. Destek veren vermeyen herkes gelecekteki potansiyel ikna edilmesi gereken seçmen, dahası memnun edilmesi gereken vatandaş olarak görülmelidir. Gelişmeyi değil de mevcudu korumayı hedef edinenler mutlaka gerileyecektir. Tabi bu durum herkes için geçerlidir.