Bölgemizde ve dünyada baş döndürücü hızla gelişen siyaseti izlemekte güçlük çekiyoruz.
Ben bu yazıyı yazarken bölgemiz tedirgin bir bekleyişin içindeydi.
Belki siz bu yazıyı okurken çok şey değişmiş, Allah korusun sıcak çatışmaların düğmesine basılmış olacak.
Görünen o ki Barzani referandumdan dönmeyecek, başta Türkiye olmak üzere karşı çıkanların neler yapacaklarını göreceğiz. İran bir ucundan kendi tarafından bombalamaya başladı bile.
Referandumu baz alarak söylüyorum, kafamızdaki ilkelerimiz, kırmızıçizgilerimiz zorlanıyor, düşünce kodlarımızı sabit tutmakta güçlük çekiyoruz.
İslam dünyasındaki çapraz ilişkilere akıl erdiremiyoruz.
Aklımızın erdiği bir şey var ki, bütün bu olup bitenlerde Müslümanların iradeleri fazla bir söz konusu değil.
Referandum ve onunla birlikte gelişen olaylar sebebiyle yaşadığımız ülkenin siyasilerini, yazanlarını, konuşanlarını, teorisyenlerini biraz daha yakından tanıyoruz.
Irkçılık damarlarımız yine kabarmış, her şeyden öne geçmiş durumda. Zaten bu bizim değişmez özelliğimiz. Sakin zamanlarda yokmuş gibi dursa da böyle günlerde kendini gösterir, bizim için tek belirleyici oluverir.
Savruluşumuz sadece ırkçılık konusunda değil, mezhep, meşrep ve menfaat konusunda da bu günler ibretlik günlerdir.
Müslümanlar olarak düşmana göre strateji belirleme ölçülerimiz de alt üst olmuş durumda. Amerika'yı, Avrupa'yı değişmez düşman, haçlı sürüleri diye kabullenmişken referandum konusunda birden aynı safta olduğumuzu gördük ve şimdi bunun izahı için çırpınıyoruz.
Elbette bütün bunlarla ilgileneceğiz, şu anda bütün oyunlar bizim üzerimize oynanıyor, elbette bigâne kalmayacağız, basiret ve ferasetle donanacağız.
Yüzlerce, binlerce yıl birlikte yaşadığımız insanlarla birlikteliğimizin bundan sonra da devam edeceğini, hariçten gelen zalimlerin bir gün inşallah def olup gidecekleri esasını unutmayalım.
Toz duman kalktıktan sonra bir birimizin yüzüne bakamayacak söylem ve tavırlardan uzak durmaya çalışalım.
Siyasetin İslam'da önemli bir yerinin olmasına rağmen, siyaseti itikadımızın öncelikli maddesi haline getirmeyelim. Yani bugünkü siyasi farklılıklarımızı itikadi, imani farklılıklar gibi sunmayalım.
Madem olup bitenleri etkileme ve yönlendirme gücüne sahip değiliz, bu arada bireysel Müslümanlığımıza dikkat edelim. İmanımıza, salih amelimize, takvamıza yoğunlaşalım.
İçinde yaşadığımız şu asır bize bir şey öğretmiştir ki, siyasi, askeri ve ekonomik açıdan mağlup olsak bile Müslümanca hayatımızda güzel mesafeler alabiliyoruz.
Küfür dünyası, özellikle haçlı sürüleri bütün dünyayı kasıp kavursalar, işgal ve imha etseler bile dini hayatlarında sıfırı tüketmektedirler.
Evet, başta referandum olmak üzere sıcak gelişmelere rağmen Müslümanca hayatımıza, özellikle Müslümanlar arasındaki ilişkileri sağlam tutma adına güzel bir duruş sergilemeye dikkat etmeliyiz.