Mahkûmlar birçok hak ihlaline maruz kalıyorlar ancak maalesef sonu ölümle bitmediği müddetçe ülkede gündeme gelemiyorlar, İnsan hakları gözlemcileri ve bu konuya duyarlı birkaç sivil toplum örgütünün cılız birkaç basın açıklaması dışında sorunları dillendirilmiyor bile.
En son yanan cezaevi aracında diri diri yanarak can vermeleriyle gündeme gelmişlerdi. O dönem yine aynı Adalet Bakanı çeşitli mazeretler üreterek olayın hükümete mal edilmemesi gerektiğini ortada varsa bir kusur veya ihmalin soruşturulacağını pişkinlikle cevaplıyordu. O gün nedense ortada cezaevlerinde yaşanan ciddi sorunlar olduğunu ve bunu kendisinin de bildiğini ve geceleri rüyalarına girdiğini, uykusu kaçtığını ve garibimin uykusuz kaldığını hiç de beyan etmemişti. Bugün gelinen noktada son cezaevi yangınıyla can veren mazlumlar, artık vicdanını sızlatmaya başlamış meğerse. İstifa meselesi ciddi olarak konuşulmaya başlanınca ve artık buna gösterilecek mazerette kalmayınca, bu sefer realist bir bakış açısıyla biraz da delikanlılık ayağıyla, ‘istifa sorunları çözecekse istifa etmeye hazırım’diyor ve ekliyor ‘cezaevlerinde çok ciddi sorunlar olduğunu biliyoruz. Bu sorunlar bizden kaynaklanmıyor çözüm için çalışıyoruz.’
O halde sormak lazım madem bu sorunlar zaten vardı ve farkındaydınız ne diye bugüne kadar yaşanan hak ihlallerini en azından cesaretle kabul edip çözümü noktasında önemli adımlar atmadınız? Beş mahkûmun yanarak ölmesi, Adana, Pozantı, Osmaniyede yaşanan ve meclis komisyon raporlarına da yansıyan hak ihlallerinin önüne neden geçilmiyor.
Peki, bu olaylar rüyanıza girip uykularınızı kaçırıyor da neden sorunların tek çözümünü mahkûmları sevk etmede veya cezaevi yapmakta buluyorsunuz. Yoksa bunların da ayrı bir zulme dönüştüğünü bilmiyor musunuz yoksa ön kabul için öncelikle birkaç kişinin ölmesi, çözüm için çalışmak için de 15 kişinin yanması mı gerekiyor.? Yoksa uykularınızın kaçması için öngörülen sınır on beş mi?
Şahidim, defalarca kapınız çalındı. Binlerce dilekçe, yüzlerce rapor yayınlandı, bir o kadar da haber yapıldı, Duymadınız ve duymazdan geldiniz veya sessiz kaldınız.
Ayrıca bu sorunları cezaevlerindeki kapasite sorununa da bağlayamazsınız. Sorun sadece cezaevi sorunu değildir. Bu Cezaevlerini bu hale getiren sizin başında bulunduğunuz Adalet Bakanlığı değil mi? Yoksa siz Adalet Bakanı değil de Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürü müsünüz?
Sorunlara dar çerçevede bakarak çözüm getiremezsiniz. Sorun aynı zamanda Yargı sorunudur. Farkında mısınız bilmem ama Adalet dağıtmakla yükümlü hakimleriniz önlerine geleni tutuklamaktadırlar. Siyasi nedenlerle tutuklandıklarını söyleyen grup, parti ve şahısların sayısı azımsanmayacak bir seviyeye ulaştı. BDP, PKK/KCK, Hizbullah, El Kaide, Hizbuttahrir, gazeteci, kanat önderi vs. sisteme muhalif herkes tutuklanıyor ya da bir şekilde soruşturmaya tabi tutuluyor.
Son olarak İHH’ya yapılan bir soruşturma gündeme geldi. İHH’nın hükümetle ters düşmemeye çalıştığını görmekteyiz. Fakat ters düştüğü güç hükümet değilse o halde bu soruşturma emrini kim verdi. israil mi, ABD mi yoksa başka güçler mi? Belli ki bundan da haberiniz yoktu. Ancak şimdi var, bu insanları karalamaya yönelik bu çalışmayı yapan kolluk ve savcılık içindeki kötü niyetli insanlara yönelik bir soruşturma emriniz oldu mu? Yargıya müdahale etmezsiniz! Bilirim. Ama Kanal 7 üzerinden yapılan soruşturmayı yapan savcı ve polislerin başına gelenleri biliyoruz. Benzer bir uygulamayı bu soruşturmayı yapanlar için de yapın ki topluma güven veresiniz. Zira buradan belirteyim ki bu insanlara yapılacak soruşturmanın ucu da hükümetinize dokunacak. Zira eğer onlar el kaideci ise Mavi Marmara Gemisinin serüveni ile ilgili yaptıklarınızdan dolayı El Kaideye yardım ve yataklık ettiğiniz ortada çünkü. Sonra devlet olarak zan altında kalacaksınız. Uykularınız iyice kaçar.
Sadece İHH da değil arka bahçeniz olarak tasavvur ettiğiniz İslami STK ve şahsiyetler de bu tür içi boş iddialarla ve yasadışı örgüt üyeliği iddialarıyla suçlamalara maruz kaldılar ve halen de gizli gizli soruşturulmaktalar ve yakın bir zamanda operasyona maruz kalacaklar gibi görünüyor. Haksız yere zindanları dolduran veya doldurulacak olan bu insanlar da uykunuzu kaçırmıyorsa, buradan uyarayım. Bu tür uygulamalarınız nedeni ile toplumun uykusu kaçmış durumda ve uykusuzluk sinir yapıyor. Arkanıza o kadar da güvenmeyin derim, zira arka bahçe muhabbeti yapanların akıbeti ortada. İnsanlar en çok ustayım dedikleri zaman kaza yaparlar. Acemilerin ve kalfaların kaza yapma oranı, kendini usta sananlardan daha azdır. Ak Parti hükümetinin de ‘ustayım’ dediği dönemden bu yana yapmış olduğu kazaların sayısı bayağı arttı. Ortada bir zulüm ve haksızlık varsa kimden gelirse gelsin ve kime karşı işlenmişse işlensin karşı durmak gerekir. Bu şekilde topluma mal olursunuz yoksa sadece kendi sisteminize uyumlu olanlara sahip çıkarsanız, oluşturacağınız mağduriyetlerin önünü de alamazsınız.
Son olarak gördüğünüz rüyaları söyleyin de bu işin mağdurları rüyanızı yorumlasın. Şimdiden hayırdır inşaallah diyelim…
Doğruhaber Gazetesi