Bir önceki yazımızda da S-400 füzelerini bahane eden ABD’nin tutumunu dile getirmiştik… Bugün geldiğimiz noktada Rus kargo uçakları bir haftadan beri S-400 füze sistemini oluşturacak parçaları Mürted Hava Üssü’ne indirmeye devam ediyor. Türkiye, ABD ve Rusya üçgeninde bu kadar polemikten sonra fiili olarak füze parçaları hangara alınıyor. İlk günden beri buna karşı tavır takınan Washington’dan hangi açıklamalar geleceği merak ediliyordu.
Daha önce bu sistemin bir çivisi dahi gelirse ağır bedelleri olacak diye tehditler savuran ABD’nin bu yeni durum karşısında ilk açıklaması o kadarda sert bir üslup değildi. Merakla beklenen açıklama Trump’tan gelmişti: “ABD’nin sokulduğu durum çok zorlu bir durum. Tüm bunlarla beraber, bunun üzerinde çalışıyoruz, ne olacağını göreceğiz. Fakat bu tutumumuz cidden hiç adil değil…” ilk açıklama bu minvaldeydi.
Söz konusu basın açıklamasında Trump’ın yanında Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’da vardı. ABD basınında çıkan haberlere göre, Türkiye’ye karşı yaptırım uygulanması konusunda Başkan’ı baskılayan isimlerden biri Dışişleri Bakanı Pompeo’dur. Bu nedenledir ki Pombeo’ya karşı Ankara’nın tavrı soğuk ve bellidir. Gömlek değiştirir gibi adam değiştiren Trump’ın “suyundan gitmeyi” becerebilen tek isim Pompeo’dur. Büyük ihtimalle CIA’de elde ettiği becerileri sayesinde Trump’ın nelere kızdığı, nelerden hoşlandığını bilerek Pompeo’nun o rolü üstlenerek koltuğunu korumaya çalışıyor.
Trump’ın yaptığı açıklama ve atacağı adımlara karşı Ankara’da ihtiyatla yaklaştığı söylenilebilir. Aslında ABD’nin gerçek politikasının rengini belirlemede geçmişte olduğu gibi başkanların açıklamaları yansıtmıyor. Bir olumlu bir olumsuz açıklamalar ard arda gelebiliyor. İlk açıklamasında görüldüğü gibi Türkiye’ye hak veren, hatta Ankara’nın tezlerini destekleyen Trump, iki gün sonra “Türkiye’ye yaptırım düşünüyoruz” açıklaması geldi.
Ancak Türkiye bu açıklamalara göre rota belirleyecek durumda değildir. Her durumda ABD’nin ağırlaştırılmış müebbetle yargılamak istediği Türkiye’ye karşı, böyle bir zamanda bu şekilde “yumuşak” veya “sert” bir üslup kullanılmasına aldanmıyor. Zira Suriye politikasıyla oluşan “güvensizlik” 15 Temmuz darbe girişimini destekleyen ABD’ye karşı olan güveni tümden kaybolmuştur. Bu nedenle de Türkiye S-400 konusunda kendi siyasetini sürdürme kararlığını göstermiştir.
Sonuç olarak; ABD kendi hesapları doğrultusunda gücü yetiyorsa her türlü haksızlıktan geri kalmayacağını artık tüm devletler biliyor. Buna karşı çıkma gücünü kendinde bulan devletler ABD’nin açıklamaları ve sözlerine güvenmiyor. Kendi bildiklerini ve kendi hesaplarına bakıyorlar. Bugün Türkiye başta Suriye politikasında olmak üzere birçok denklemin yanında S-400 füzeleri üzerinden de kendi tavrını belirlemiş durumdadır. Halk olarak da -ambargo olsa dahi- Türkiye’nin ABD’ye karşı kararlığını destekleyen net bir tablo görülüyor.