Sözlükte "dayanma, dayanıklılık" gibi anlamları barındıran sabır, ahlaki bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah'tan başka kimseye şikâyetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve ahiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan sükûnet ve dayanma gücü demektir.
"S,B,R" kökünden türetilen sabır kavramı, Kur'an'da üzerinde en çok durulan erdemlerden biri olup 100 kadar ayeti kerimede zikredilmiştir. Bu ayetlerde genellikle sabrın önemi üzerinde durulmuş, sabredenler yüceltilmiş ve sabredenlerin Allah katında nail olacakları mükâfatlar anlatılmaktadır: "Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara/153)
Günde beş defa tekrarlanması gereken namaz ile sabır bir bakıma özdeşleşmiş gibidir. Sabrın insanı ruhen olgunlaştıran, eğiten ve güçlendiren tarafı varken namaz, Allah'a kulluğun, teslimiyetin ve nimetlere şükrün en yüksek ifade biçimi, aktif ve düzenli bir hayatın göstergesi olarak tezahür eder. Rabbimiz, zorluklar karşısında insanı hem ruhen hem de dış hayatta güçlü kılacak iki temel ögeden yararlanmamızı tavsiye etmektedir.
Menziline varmak için her zaman düz akmaz sular. Akıp geçtiği kimi yerlerde başını taştan taşa vurup avare gezen suyun, sevdası olan denizlerle buluşmak adına kimi noktalarda derin vadi ve dar geçitleri aşarak daha bir dingin ve durgun aktığına şahidizdir. Bu bağlamda insana bahşedilen hayat da suyun akışına benzer. Bazen coşkun bazen dingin akar sular... Hakeza insanoğlunun yola düştüğü bu zorlu seferde kimi vakit batma tehlikesi yaşaması, badireler atlatması an meselesidir.
Sorumlu bir varlık olarak yaratılan insanoğlunun hayatı her zaman güllük gülistanlık olacak değil ya... Dünyada işler daima insanın istediği şekilde yürüyecek de değildir; ola ki bu imtihan meydanında birtakım olumsuzluklar yaşadı, ezâ ve cefalarla karşılaştı, rahatlamak için bu hale rıza göstermesi en doğru olanıdır. Kaldı ki insan bu âlemde, imtihan sırrı gereği bazen bolluk, bazen de yoklukla denenip sınanmaktadır. İnsanı Allah'a karşı isyana yönelten amillerin en etkilisi hiç şüphesiz terbiye edilmemiş nefis ve şeytandır. Filhakika sahip olunan nimetlerin kadrini bilmek, itaatsizliğe sapmamak; yaşadığı sıkıntılara göğüs germek, içinde bulunduğu halden yakınmamak erdemini kuşanan insan ancak, sabır ağacının meyvelerini devşirebilir.
Sihirbazların Hz. Musa(as.) karşısında yenilgi ve itirafı Firavun ve avanesinin hesabını ters yüz etmişti. Hz. Musa'nın (as.) göstermekte olduğu mucizenin hiç de sihir olmadığını, bilâkis Alemlerin Rabbinden kaynaklanan bir gücün eseri olduğunu ve her çeşit sihrin bunun karşısında güçsüz ve hükümsüz kalacağını kabul ve itiraf ettiler. Şartların kendi aleyhlerine döndüğünü gören Firavun, başka bir plan kurdu. Müslümanlığı seçen sihirbazların ellerini ve ayaklarını çapraz kesmekle tehdit etti. İmanlarında kararlı ve uğrunda her türlü ezaya katlanmaya hazır olduklarını gösteren bir avuç mümin topluluğu;
"Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslümanlar olarak öldür." (Araf,126)dediler. Hz. Musa'nın getirdiği gerçeğe olan inançlarının herhangi bir oyun değil, imanlarının samimi bir itirafı olduğunu ispatladılar. Her devirde olduğu gibi bu devrin Firavunları da hak ve adalet hususunda takınmış oldukları yalandan tavırları bırakmış ve açıkça despotluğa ve zulme başlamışlardır.
Burada dikkatten kaçmaması gereken önemli bir husus; imanın, birkaç saniye içerisinde sihirbazların gönül dünyalarında meydana getirdiği inanılmaz değişimi sağlamasıdır. Daha birkaç dakika önce, sıkılgan ve mütevazı bir şekilde önünde tazimle eğildikleri Firavuna karşı şimdi meydan okuyacak kadar cesur ve kahraman olmuşlardı. Evet, bir avuç mümin şimdi inançlarının doğruluğuna öyle kani olmuşlardı ki artık tehdit edildikleri en korkunç işkenceler karşısında bile bundan vazgeçmeyi düşünmüyorlardı.
Çünkü onlar, âlemlerin rabbine iman edip hayat iksiri olan sabır nimetinden kana kana içmiş yiğitlerdi. Bu iksir acıydı amma acılığına katlanmayan şifa bulamaz. Bir defa şifa bulan da onsuz duramaz. Nihayetinde hayatı acılaştıran bütün musibetlere karşı ancak sabır ilacıyla karşı konulabilir.
Rabbim musibetler karşısında sabır erdemini kuşanan kullarından eylesin inşallah!