Sabır ve takva

Hasan SABAZ

Modern dünyanın insana verdiği en büyük zararlardan biri belki de ilimde kendini yeterli görme hissini vermesidir. Ruhsuz ilim, ilmin vakarından uzak insanların elinde daha bir tehlikeli hal alıyor. İnsan, adap ve usul nedir bilmeyince kendi konumunu da ölçemeyecek hale geliyor. Ne söylediğini, nerede durduğunu –durması gerektiğini- bilmeden konuşuyor. Bunu söylerken modern anlamda eğitim görmüşleri de göz önünde bulunduruyorum.

Birileri çıkıyor birer takva timsali olan müctehid imamlara dil uzatıyor, onların ilme sahip olmadığını iddia edebiliyor. İyi niyetten yoksun ve baştanbaşa kibir yüklü değerlendirmelerle ilmin şahikasında olanlara çamur atmaya çalışıyor.

Birileri sahabeyi diline doluyor, peygamber dostlarını “avam”lıkla itham edebiliyor.

İrfanın zirvesinde olan kimi arifler, ihanetle ve iğrenç vasıflarla tanımlanıyor.

Hayatı mücadele ve fedakârlıkla geçmiş kimi değerlere kirli platformlarda çamur atılmaya çalışılıyor.

Yapılmak istenen nedir? Bunu anlamak gerçekten zor. Bu değerler ortadan kalktığında onların yerine neler oturtulacak? Rasulullah'ın muhabbetinden, irfandan, edepten, mücadele ve fedakârlık kültüründen yoksun insanlarla nereye kadar gidilebilir? Neden bazıları dünyamızı kurak bir çöle çevirmek için bu kadar çabalıyor?

Aslında hedef belli… Sağlam bir köke, sağlam bir temele dayanan İslami adabı ortadan kaldırmak, Müslümanların en önemli değerlerini tartışma konusu yapmak istiyorlar. Bu değerler tartışılınca tedirginlik başlayacak, dingin yüreklerde başka kaygılar başköşeye kurulacaktır. Tüm dağınıklığa, tüm parçalanmışlığa rağmen içinde direniş potansiyelini barındıran İslam kültürü yozlaştırılacak, her şey çaresizlik perdelerinin ardında son nefesini verecektir.

Maalesef bazıları kişisel hesap ve kaygılarını öncelediğinden dolayı bilmeden bu oyunun figüranı oluyorlar.

Ama bunu planlayanlar işlerini bilerek yapıyorlar.

Yapsınlar planlarını…

Bu onların planı… Bir de Allah'ın planı vardır.

“Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah düzen kurucuların en hayırlısıdır.“ (Al-i İmran/54)

“… Eğer siz sabreder ve sakınırsanız onların ‘hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarını kuşatandır.” (Al-i İmran:120)

“Eğer siz sabreder ve sakınırsanız…”

Ne müthiş bir ifade! Hakta sabır ve sakınma/takva… Rabbimiz, istikameti kaybetmememizi ve sağlam zırhlarla korunmamızı emrediyor. Rasulullah aleyhissalatu vesselamın risaletinde malzemesi belirlenen, sahabe uygulamasıyla şekillenen, seçkin imam ve önderler tarafından kulluk esasıyla inşa edilen iman ve takva zırhı…

Bu zırhla korunmak ve dualarla Allah'a sığınmak gerekir. Süslü yüzlerin, yüzsüz aldatıcıların, kıvrak dillerin, inancını makam ve mevkiye satmışların prim yaptığı bir zamanda gerçekten zordur imanını korumak. O yüzden dua diyoruz. “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” (Al-i İmran:8)

“Eğer bilmiyorsanız zikir (ilim) sahiplerine sorun.”(Nahl:43) Çünkü “Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar.”(Fatır:28) Çünkü İslam düşmanları, alimlerimizle, öncülerimizle aramızı açmayı, böylece bizi kolaylıkla saptırmayı diliyorlar. Çünkü alimlerimiz bize durmadan takva zırhını tavsiye etmektedirler. Ama şişirilen egomuz bizi istiğnadan neşet eden kabusların kucağına atmak istemektedir.

İlim ehline sormak, nefse diz çöktürmenin önemli bir adımıdır. “Ben”lerden kurtulup “Biz”liğe kanat çırpmaktır. Esasları, ayrıntı denizinde boğmamaktır. Kandillerin aydınlığında, istikamet üzere, sağlam adımlarla yürüyebilmektir.

Bakın ilim ehlinden biri istikamet için ne güzel kandiller yakmaktadır! İmam Rabbani'den inci gibi sözler sunuyorum size.

“Dikkat et, uyanık ol! Sakın bazı sufilerin sürçmelerine aldanıp yanlış olanı hak zannetme! O sufiler içinde bulundukları halin baskınlığı sebebiyle mazur sayılabilir, hatalı bir müçtehit gibi sorguya çekilmekten kurtulabilirler; ama onları taklit edenlerin hallerinin ne olacağını bilmiyoruz. Keşke hatalı müçtehidi taklit edenler gibi olabilsinler!

Bizler bu esasa uymakla görevliyiz. Fakat keşif ve ilham böyle değildir. Bunlara uymamız emredilmemiştir. İlham başkası için bir delil sayılmaz. İçtihada dayalı hüküm herkes için delildir. Öyle ise müçtehid alimlere uymak ve dinin temellerini onların görüşlerine uygun olarak öğrenmek gerekir. Sufilerin, müçtehid alimlerin görüşlerine ters olarak söyledikleri ve yaptıkları şeylere uymak doğru değildir.

Yapılacak olan o sufiler hakkında hüsnüzan beslemek, bu tür şeyleri sürçmelerinden saymak ve bunları görünür anlamlarına almamak ve onlar hakkında ileri geri konuşmamaktır.” (Mektubat-ı Rabbani'den)

Ne güzel öğütler bunlar! Biz kafamızı kaldırırsak göğümüzdeki yıldızların aslında ne kadar parlak olduklarını görür ve şaşırırız. Karanlıkların dağıldığını, berrak suların kıyısında olduğumuzu anlarız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.