Son yıllarda ve özellikle son günlerde Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam`a yapılan saldırı ve hakaretler dikkat çekici boyutlara ulaşmış durumda ve son bulacağa da benzemiyor.
Daha çok Avrupa, ABD ve Hıristiyan dünyasından gelen bu saldırılar karşısında Müslümanlar da doğal olarak tepkilerini ortaya koymaktadırlar.
Müslümanlar bu tepkilerini daha da etkinleştirerek ve seviyeli bir şekilde sürdürmelerinin yanı sıra yeni bir adım daha atmalıdırlar. Risalet ve nübüvvet kurumunun tamamını savunmalıdırlar, bizzat peygamberlik müessesesinin kendisine yapılan hücumları cevaplandırmalılar, bu binayı ayakta tutmalıdırlar.
Ve sadece Hazreti Muhammed Aleyhisselam’a yapılan saldırıları değil, diğer peygamberlere yapılan hakaretlere de aynı şekilde tepki göstermelidirler.
Evet, Hıristiyanların ve Yahudilerin peygamberlik anlayışları, nübüvvet inançları zaten temelden sakattır, ta baştan yanlışlarla doludur. Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların peygamberlik anlayışları karşılaştırmalı olarak kaynak kitaplarda detaylı bir şekilde görülür.
Fakat bugünkü Batı dünyası artık Hıristiyanlıktan da uzaklaşarak büyük oranda ateist ve dinsiz bir noktaya geldiği için nübüvvet ve risalet konusunu tamamen inkâr etmekte, Allah’ın Peygamberlerine hakaretten, iftiradan ve alaya almaktan çekinmemektedir.
Yani sadece Hazreti Muhammed Aleyhisselam’a değil, bütün peygamberlere ve özellikle Hazreti İsa ve Hazreti Meryem’e rahatlıkla dil uzatabilmektedirler.
Eğer bugünkü Avrupa kültüründen, Avrupa’nın günlük hayatından, hikâyelerinden, romanlarından, filmlerinden ve özellikle fıkra ve esprilerinden birazcık haberiniz varsa şunu göreceksiniz ki, Risalet ve Nübüvvet müessesesi, yani peygamberlik kurumu yoğun bir hücuma uğramış durumdadır.
Onun için Müslümanların tepkileri karşısında şaşırıyorlar ve kendileri Hazreti İsa ve Hazreti Meryem’e karşı hakaret ve saldırılarından dolayı Avrupa’nın, Hıristiyan dünyasının hiç bir tepki göstermediğini, Müslümanların da buna tahammül etmesi gerektiğini söylüyorlar.
Görüldüğü gibi bugün Hıristiyan dünyasında Nübüvvet ve Risalet binasının bizzat kendisi tahribata uğramıştır, böyle bir durumda onlardan Rasûlullah’a (s.a.v)karşı hürmet ve saygı beklemek boşunadır.
Bu durumda bizler hakaret ve hücumlara karşı hem nübüvvet binasını korumalıyız, savunmalıyız, taşlarını yerli yerine oturtarak Batı dünyasına özellikle sahih bir nübüvvet anlayışını sunmalıyız, hem de hakarete uğrayan, iftiraya uğrayan her bir peygamberi ayrı ayrı savunmalıyız.
Hatırlıyorum, yıllar önce böyle bir şey olmuştu, Hazreti İsa Aleyhisselam’a filmle yapılan bir hakaret Londra’da Müslümanlar tarafından bir yürüyüşle protesto edilmişti de başta İngiltere olmak üzere bütün Avrupa şaşırıp kalmıştı.
Bugün Müslümanların çürümüş Avrupa ve ABD toplumuna karşı yapacağı en önemli görevlerden birisi, hakarete uğradığını tespit ettiğimiz an başta Hazreti İsa Aleyhisselam ve Meryem Validemizi savunmaktır. Rasûlullah (s.a.v) için gösterdiğimiz tepkinin aynısını onlar için göstermeliyiz. Bu bizim imanımızın gereğidir, aynı zamanda Müslümanlığımız için olmazsa olmazdır.
Allah Teala kitap ehline ve özellikle Hıristiyan âlemine hitab ederken, onlardan nübüvvetin taşlarını yerli yerine oturtmalarını ve özellikle Hazreti İsa Aleyhisselam’a bir peygamber olarak doğru dürüst inanmalarını istemektedir.
Unutmayalım ki Müslümanlar olarak bizler Batı dünyasına gerçek İsa Aleyhisselam’ı götürmekle, “Zâlike ‘ıysebnü Meryem – İşte gerçek İsa budur” (19/34) görevini yerine getirmekle mükellefiz.
Bununla birlikte Zilhicce’nin, yani şu girdiğimiz Hac ayının ilk on gününde Hazreti İbrahim Aleyhisselam’ı anlama etkinliklerini daha da yaygınlaştırmamız bizleri bu hedefimize daha çabuk ulaştıracaktır.