Doğruhaber
Allah, yolunda çarpışıp öldüren ve öldürülen mü’minlerden, karşılığı cennet olmak üzere, mallarını ve canlarını satın almıştır. Bu O’nun üzerine, Tevrat, İncil ve Kur’an’da vadedilmiş olan bir haktır. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterebilen kim vardır? Şu halde yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe / 111)
“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda alınan herhangi bir yara kıyamet gününde aynı şekilde görülecek. Rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olacaktır.” (Buhari, Müslim)
‘‘Eğer benim ölümüm cemaat fertlerinin davaya daha sıkı bağlanması için hayırlıysa ve davaya bir katkı sağlayacaksa bu canımı feda etmeye hazırım…
"ALLAH yolunda can vermek en büyük arzumdur zaten.” (Ubeydullah Durna)
Ubeydullah Durna, 1981 yılında Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi’nde doğdu. Ailenin en büyük çocuğu olan Ubeydullah, küçük yaşında sahip olduğu hareketlilik ve çalışkanlığı ile dikkatleri üzerine çekti. Askerlikten sonra köy camisinde Kur’an eğitimi almaya başladı. Daha sonra ailenin isteği üzerine İstanbul’a çalışmaya gitti. Yaklaşık iki sene çalıştıktan sonra Yüksekova’ya dönüp akabinde evlendi. Hizbullah Cemaati ile tanışmasıyla kendini ilmi noktada yetiştirmeye çalıştı. Aynı zamanda geçimini sağlamak için de inşaatlarda çalıştı. İş hayatında sahip olduğu ahlak ile yanında bulunan insanların dikkatini çeken Ubeydullah, her zaman işini sağlam yapan ve sözünün arkasında duran biri olarak tanındı.
Yüksekova’daki İslami çalışmalarda aktif rol alan Ubeydullah, kendilerine ve camialarına yönelik onlarca saldırıya rağmen Yüksekova genelinde maddi durumu iyi olmayan ailelerin tespiti noktasında çalışmalara katılarak ihtiyaç sahiplerine kendi imkânları dâhilinde yardımlar ulaştırdı. Dernek çalışmalarının yanı sıra köyde de İslamî faaliyetlerden geri durmuyordu. Gençlere Kur’an dersi veren Ubeydullah, ailesinin yanı sıra çevresindeki insanların da İslamî ahlak ve terbiye ile büyümeleri için yoğun gayret gösterdi. Komşu evlerini tek tek gezerek arkadaşlarını sabah namazı için camiye götüren Ubeydullah, köylerinde gerçekleştirilen birçok programın sağlanmasına da öncülük etti.
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve emrindeki BDP ile bunlara bağlı çeteler tarafından Yüksekova’da Müslümanlara yapılan her saldırı sonrası işini gücünü bırakıp bu uğurda elinden gelen gayreti gösterdi. 4 sene kaldığı baraka tipi bir evden sonra çalıştığı inşaat işlerinde elde ettiği gelir ile kendisine ait bir ev yaparak, yıllardır; ‘‘Keşke bir evim olsaydı da arkadaşlarımı ağırlayabilseydim’’ arzusuna kavuştu. Dört odalı yaptığı evi, imkân yetersizliği nedeni ile tamamlayamadan yarıda bırakarak şehid oldu.
Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’ne bağlı çeteler tarafından onlarca kez kendi eliyle onardığı derneğinin yeniden hedefte olduğunu duyar duymaz olay bölgesine gitti. Daha çatıyı onarmasının üzerinden bir gün geçmemişti ki PKK/BDP çeteleri polis gözetiminde derneği yakmaya çalışıyorlardı. Ubeydullah ve arkadaşları, tavırlarını net ortaya koyarak saldırganları iki-üç kez püskürttüler. Her defasında püskürtülen saldırgan grup daha kalabalık ve silahlı gelmişlerdi olay yerine. Hem de polislerle aralarında elli metre olmasına rağmen.
Molotoflarla yakılmaya çalışılan dernek binasını koruyan Ubeydullah, 5 Mayıs 2011 tarihinde kalabalık içinde kendisine doğrultulan namlu ve akabindeki bir kaç silah sesi ile o bir gün önce tüm emeğini vererek onardığı çatı üzerine yığılarak şehadet şerbetini içti.
Şehadetinden sonra örgüt, derneği de dernek binasını da ateşe verdi. Yaşanan bu alçakça olayın üzerinden üç yıl geçmesine rağmen saldırıyı yapan faşistler emniyet tarafından ortaya çıkarılmadı.