ABD Başkanı Donald Trump, 24 saatten kısa bir sürede ülkesinde meydana gelen ve 29 kişinin hayatını kaybettiği iki saldırı sonrasında yaptığı açıklamada, ABD’de nefrete yer olmadığını söylemiş. Bununla da yetinmemiş Trump ve “Şiddet sona ermeli” demiş.
Amerika’nın şiddet ve nefret üzerine kurulduğunu ve halen de varlığını bu şekilde devam ettirdiğini herkes bildiği için Trump’ın yaptığı açıklama için “şaka gibi “ dedim.
Kızılderililere yönelik şiddetten mi söz edeyim?
Tarih kaynakları 400 yıl içerisinde 70 milyon Kızılderili’nin vahşice katledildiğini söylüyor. (1492 ile 1886 arası) Bu arada Kızılderililer yiyecek bulamayıp açlıktan ölsün diye 65 milyon bizonun öldürülüp çürümeye terk edildiği söyleniyor. Teslim olmak zorunda kalan Kızılderililere ise insani yönünü gösterip battaniye dağıtmıştı Amerika’nın beyaz adamı. Ama battaniyeler çiçek hastalığı mikrobu taşıyordu ve böylece esir edilenlerin tümünden kurtulmuşlardı. Bu, sonu katliama varan bir tabloyla biten sürgünün mimarı olan kişi Amerikan Başkanı Teheodore Roosevelt idi ve Kızılderililerin ortadan kalkmasını Darvinizm’in sosyal alandaki uygulaması ile açıklıyordu. Sosyal Darvinizm’e göre “İlkel türler” ortadan kalkmalıydı.
Köle ticaretinden ve Afrika’dan getirilirken gemilerde insanlık dışı şartlarda tutulan ve hayatını kaybeden milyonlarca siyahi mazlumdan mı söz etsem.
Ama hayır, “Amerika’da nefret ve şiddete yer yok”, diyor Beyaz Saray’daki.
Daha bundan kısa bir süre önce ırkçı politikaları eleştiren 4 kongre üyesi için “Geldiğiniz yere dönün” demişti; ama yine de yanlış anlamamak lazım.
Nükleer silahlarla Hiroşima ve Nagazaki’de katledilen 1.5 milyon kişi de Amerikan şiddetinin kurbanı değildi, Vietnam’da kimyasal silahlarla öldürülen çocuklar ve sakat kalan nesiller de…
Bush’un “haçlı seferleri” söyleminin de nefretle ilgisi yoktu, Suriye’de namaz sırasında camilerin bombalanmasının da…
Afganistan’a özgürlük götüreceklerdi, öyle diyorlardı. Ama her nedense Amerika’nın götürdüğü özgürlük hep kan renginde oluyordu ve nedense fonda hep çocuk ölüleri bulunuyordu. Birleşmiş Milletlerin son raporlarında Amerika’nın Taliban’dan daha fazla sivil can kaybına neden olduğu belirtiliyor. Çok garip değil mi?
ABD’de nefrete yer yoktu ve şiddet bitmeliydi öyle değil mi?
Siyonist çetenin tüm katliam ve insanlık dışı uygulamalarına destek çıkmanın, Venezuela’ya “karantina” uygulamaktan söz etmenin ne anlama geldiğini ise bize izah etmeleri gerekecek sanırım.
Sınırlara örülen duvarların, açlık ve susuzluktan ölen çocukların da nefret politikasıyla bir ilgisi yoktu.
Anglo Sakson kültüre göre ırkçılığa karşı çıkmak nefreti yaymaktı.
Amerikan vatandaşı olabilmek için Irak, Afganistan ve Suriye’de savaşan ve öldüğünde bir kaydı bile tutulmayan Orta Amerika’nın yoksul gençlerinin hikayesini yazmak, daha çok kazanmak için gerginlikler oluşturan silah şirketlerini deşifre etmek nefreti yaymaktı.
Ve çok ilginç bir ayrıntı..
Amerika Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) çekildiğini ve yeni füze denemeleri yapacağını söyledikten sonra ülkede silahlı saldırılar oldu.
Hayır, bunda bir komplo aramıyorum. Sadece küresel bazda bu kadar çok kullanılan şiddet dilinin bazen içeriyi de etkileyebileceğini söylemek istiyorum.