Ruslar Suriye'de çok zulmetti, binlerce mazlumun kanına girdi. Şiddeti doğru bulmamakla beraber Ruslar için, ‘Rüzgârı eken fırtınayı biçer' denilebilirdi, ancak saldırının ‘Halep mağdurları hayrına yapılmadığı' şeklinde değerlendirildiğinden, olayı, ‘fitneyi alevlendirme ve Türkiye-Rusya ilişkilerini baltalama girişimi' olarak yorumlamak mümkün. İlk başta şunu ifade edelim ki, fitne kazanı durmadan kaynıyor ve bu kazanın içine malzeme atan atana. Faturasının İslam dünyasına kesileceği hiçbir hamle fitneden başka bir şeyle izah edilemez.
Önceki gün Ankara'da Rus Büyükelçisi Andrey Karlov'a yapılan saldırı, suikast hamlelerinin başladığı bir döneme girildiğinin de ilk işareti gibi. Çünkü daha önce Türkiye'de darbe yapmak için bütün yolları deneyen güçlerin artık suikastlara başlayabileceğinden söz ediliyordu.
Saldırının bir polis tarafından gerçekleştirilmesi güvenlikle ilgili kuşkuları da arttırdı. Görevi koruma ve kollama olan polisin ‘infaz rolü'nü üstlenmesi ciddi endişelere sebebiyet verdi.
Rus büyükelçiye yapılan saldırının arkasında Türkiye-Rusya ilişkilerinden rahatsız olan ABD ve AB'nin olabileceği tartışılıyor.
Akıllardan uzak bir ihtimal de değil. Özellikle Suriye konusunda kendini dışlanmış hisseden ABD'nin buna göz yumacağı zaten beklenmiyor/du.
Saldırının Fetullah ekibi üzerinden olduğu değerlendiriliyor. Bu da dünyada söz konusu yapının işini zorlaştıracağı anlamını taşıyor. Çünkü Rusya'nın suikastlarla ilgili sicilinin pek de temiz olmadığı biliniyor.
Moskof yönetimi Türkiye'de Çeçen Müslümanlara yönelik birçok suikast tertipledi ve bunların hepsini de kendi ajanları üzerinden gerçekleştirdi. Kendi iktidarını benimsemedikleri için sürgün hayatı yaşayan o mağdur Müslümanlara söz konusu saldırıları reva gören Kremlin yönetiminin sözü edilen saldırıyı gerçekleştirenlere dönük sessiz kalacağı pek beklenmemelidir.
Her ne kadar saldırının iki ülke ilişkilerini bozma amaçlı yapıldığı ifade ediliyorsa da bunun şimdilik buna yol açmadığını anlamış durumdayız. Hatta ilişkileri daha da sıklaştırmaya yaradığını da söyleyebiliriz.
Ancak bu saldırının KGB-CIA ve KGB-FETÖ'nün karşılıklı saldırı hamlelerine sebebiyet verebileceği değerlendirilmektedir. Hatta bir önceki gün büyükelçi saldırısından sonra Rusya dışişlerinden bir görevlinin öldürülmesi olayı, ‘Rusya'nın bir ajan/kriptoya dönük ilk misillemesi olabilir mi?' sorularını gündeme getirdi.
Artık yeniden CIA ve KGB'nin savaşının başladığına kesin gözüyle bakılıyor. Çünkü Putin'den gelen açıklamaya göre, saldırı Türkiye Rusya ilişkilerini etkilemeyecek ve olay karşılıksız da bırakılmayacak. Yani şunu demek istiyor: ‘Saldırı iki ülke inisiyatifi dışında başkalarınca iki ülke ilişkilerini bozmak için yapıldı, biz bunu anladık ve yapanların yanına da bunu komayacağız.'
Burada eylem hangi örgüt üzerinden yapılmış olursa olsun sorumlu olarak işaret edilen ABD'nin dışında başka hiç kimse değildir diye anlaşıldığına göre işaret edilen ülkeyle Rusların kapışacağı nedeyse kaçınılmaz gibi. Bir de buna iki ülkenin siber saldırı savaşını da eklerseniz iş ciddi sanki.
Rusya, Suriye ve özellikle de Halep'te çok acı yaşattı. Mazlum ve Müslümanların evlerine tonlarca bomba yağdırdı, çocuk-yaşlı, kadın-erkek demeden binlerce kişiyi katletti, bu doğru, ancak taraflar kendi aralarında bir anlaşmaya varmış durumdalarken saldırının ‘Halep'in intikamı' diye gelmesi pek samimi gelmedi. Zamanlama çok anlamlı. Hele saldırının daha Ruslar o topraklarda mevzi halindeyken gelmesi mazlumlardan yana bir saldırı olarak kimse kusura bakmasın anlaşılmadı.
Genel manada ifade etmek gerekiyorsa başta da ifade ettiğim gibi mazlumlardan yana sergilendiği düşünülen, iddia edilen her davranışın gerçekten bu işe yarayıp yaramadığı iyi hesaplanmalıdır. Mağdur halka gözyaşı ve kan olarak dönecek eylemin, hareketin, davranışın farkında olmak gerek.
Allah Müslümanların yar ve yardımcısı olsun, onlara ve insanî değerlere zarar verecek davranışlardan sakındırsın!
Selam ve dua ile…