Yılda iki defa topluca eda edilen bayram namazı İslam’ın en önemli şiarlarından biridir. Hanefilere göre vacip, Şafilere göre ise müekked sünnettir. Fakihlerin büyük çoğunluğu, camilerde kılınma imkânı bulunmadığı takdirde bayram namazının evlerde ferdî veya cemaatle kılınabileceği görüşüne gitmiştir. Bu konu fıkıh kitaplarında daha çok "bayram namazının kazası" başlığı altında ele alınır. Hanefi alimleri dışındaki cumhûrü'l-ulemâ, cemaatten geri kalan kimsenin daha sonra evde bayram namazını eda etmesinin müstehap olduğu görüşüne gitmiştir. Kaldı ki Hanefilere göre topluca kılınmaması durumunda bir sonraki gün imamla birlikte bayram namazı yine kılınabilir (Aynî, Umdetü'l-Kârî VI, 445).
Bayram namazının kazasıyla ilgili bu hüküm, umumu kapsayan hastalık vb. sorunlar nedeniyle mescitlerde imamla birlikte kılamayanlar için de geçerlidir; bu kişiler bayram namazını evde bireysel olarak kılabilecekleri gibi aile fertleriyle birlikte cemaatle de eda edebilirler (İbn Kudâme, el-Muğnî II, 290). Rivayet edildiğine göre Enes Bin Mâlik (radiyallahu anh) bayram namazını kaçırdığında aile efradını toplar, imamın bayram günü kıldırdığı gibi onlarla bayram namazını kılardı (Beyhâkî).
Bayram namazı camide kılındığında Cuma namazının aksine hutbe irad etmek ve okunan hutbeyi dinlemek farz değildir. Dolayısıyla cemaat sayısının camilere göre çok daha az olduğu evlerde, yalnız bayram namazını kılmak yeterlidir, hutbeye gerek yoktur. Zira hutbe, daha çok camilerde topluca eda edilen namazlar için bir anlam ifade etmektedir.