İnsanoğlunun fıtratında var; çoğunluk dinlemez; gördüğüne değil, duyduğuna inanır; ağzı olan konuşur.. Hakikat; danışan dağları aşmış, danışmayan ovada şaşırmış.
Gelenek; doğru ile yanlışların karmasıdır. İlahi Kitabımız ise “…ya ataları bilmeden yanlış yapmışsa..” diyerek; “Atalar Dini’nin” şahsında, geleneğin çoğunu “zan, heva ve cehalet” diye nitelendiriyor.
İnsanoğlunun Dijital Çağ’ın cazibesine kapıldığı, maneviyat ve tüm değerleri dijitalin cilasına kurban ettiği bir hengâmede, CORONA yaman işler başardı.
Dijital çağ, tüm geçmişi unutturup, kendi dinini sunmaya emin adımlarla başlamışken; “hop” dedi, “dur” denildi.
DEİST anlayış; özellikle Müslüman milletlerde iki cepheden maneviyata, kadim değerlere saldırdı.
a-Moğol istilası gibi fiili ve fiziki cinayetler işledi. Tüm imkân ve kabiliyetiyle; vahye, vahyin Emin Elçi’lerine saldırdı. Bunlar adına ayakta duran ne varsa; sıradanlaştırmaya, itibarsızlaştırmaya hatta doğrudan o mevzilerin üstüne üstüne saldırdı. Yıktığı mevzilerde oluşan boşlukları doldurmaya tenezzül bile etmedi. Kendince rakipsizdi…
b-Dijitalizmin şahs-ı manevisiyle; hayır ve istikrarın geçtiği yolların üzerine kondu; cilve, cazibesiyle kurup konuşlandırdığı tuzakları güçlendirdi.
Cenahlara, binlerce çeşit terörist yapı ve araçlarını kondurdu. Öyle ki, devlet ve muazzam orduların pabuçlarını dama attı.
İşte böyle bir zafer sarhoşluğu hengamında CORONA denen kadim bir terörist çıktı. Çıktı ama ne çıkış!?!
“Aman efendim aman! Galiba ahir zaman!” dedirtti. Meydan sus pus; toz duman.
“Eşkıya bindi BİR’e indi/ Hepsinin hakkından gelen hepsinden eşeddir şimdi.!”
“Gönül sana demedim mi?”
Dijitalizmin ilahları bin parça.
Deizt dijital teknolojinin ilahlaştığı en sosyete muhitler, beter mürteci oldu. Evlerini en ulaşılmaz yerlere kuran, dilenci bile ulaşmasın diye surlarla çeviren, kapısına silahlı korumalar koyan müstağniler… atalar dininin de gerisine düştü.
Modern tıbbın ilaçlarını bıraktılar; varoşların anlattığı son atalar dininin, koca karı ilaçlarının da gerisine düştüler.
Varoşlar; bilime, imkân ve kabiliyeti olan gerçek ilim sahiplerine yönelirken; nimetlerin en zirvesinde olanlar kınadıkları eskiye yöneldi; şifa diye!
Dijital medyada dolaşan ilaçlara baktım. Meğer iş tamam, derman hazır. Bizimkilerin(!) her şaka ve doğrusu, sosyete çevrelerin iksiri olmuş. Çünkü ölmemeleri lazım….
İşte: Her odaya bir kelle soğan mikropları alırmış. Elma da olur deniyor ama huyum batsın! Şahsen; “…soğanı, ..elmaya değişmem.”
Sarımsak da şifa imiş. Tuzlu su ve turşu, zaten kesin çözüm.
Bu aralar da sumak çıktı..
Onlarca bitki ve meyvenin adı ve ne şekilde derde deva olacağına dair rivayet ve uygulamalar sosyal medyada kol geziyor.
Sadık Rüya dahi sahibini bağlar ama daha uyanık olanlar; buldukları çareleri bir rüya ile destekliyorlar. Peygamber (SAV)’ı işe katarsa...
Yaşanmış vakıadır: Adamın boğazına sinek kaçmış. Çıkaramıyor ve yutamıyor. Komşusu; muzır otlar ve haşerat için tarlada kullandığı ilacı, ikna ile içirir. Adam yoğun bakımda gözlerini açar…
Efsane ve gelenekten söylenen ve uygulanan her şeye yanlış demek istemem ama dinimizin “gerçek akıl sahiplerine sorun… hiç akletmiyor musunuz..” emirlerini tercih edelim.
Belli ki; Sayın Cumhurbaşkanının şahsındaki ekip; başta sağlık bakanı, işin ıstırabını çekiyor. İnsana değer ve çareler aramada da dünyanın en önlerinde olduğumuz açık. Ben şahsen; sağlığım için elimden geleni yapıyor; sağlık bakanlığının talimatlarına uyuyorum.
Bilinmelidir ki; salgınla beraber, aynı zamanda küresel bir kaos da oluşmakta. Devletin ve ilgili yetkili kurumların işleri çok zor; daha da zorlayacak süreçlere de geçebiliriz.
Bu durumda, yapılan her keyfilik, aşırılık ve sorumsuzluk; şeytana ve belki de bu projeyi uygulayan derin azınlık azgın çevrelere hizmet edecektir!
Her kes hududunu bilecek ve tamir değil, tahribe çalışan zevata; “haza şeytan” demeyi gerekirse bilecek…
Ne güzellik yapılırsa yapılsın; memnun olmayacak, keskin nişancı fırsatçılığıyla fitneye anlık zemin arayan gafil, seküler fanatik yapılar ve bunların militanları mutlaka olacaktır.
Bilinmelidir ki; “İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden, karada ve denizde düzen bozuldu; Allah –dönsünler diye- işlediklerini onlara tattırıyor”(Rum41)
Rabbim; “medeniyeti, hakikatı ve elh-i iman efradını, …” korusun, buluştursun wesselam!