Şamil Tayyar'dan Uludere bombası

'Bu paşa Meclisteki Uludere Komisyonu’na mutlaka davet edilmelidir....'

Star gazetesi yazarı ve AK Partili milletvekili Şamil Tayyar,  bugünkü köşesinde Uludere olayıyla ilgili bir paşanın ismini verdi. İşte Tayyar'ın yazısı...

Uludere’deki tartışmalara sorti yapmadan önce etrafımızda gelişen iç ve dış olayları hafızamızda yeniden canlandıralım. Sanırım, tartışmalara ışık tutacaktır.
Birincil sonuç şudur; Uludere, PKK/KCK operasyonlarıyla eş zamanlı yürütülen ve yeni anayasaya eklenmesi düşünülen Kürt meselesinin çözümüne dair reformun tepesine “balyoz” gibi indi. Sonra “İstihbaratı kim verdi?” sorusu üzerinden Emniyet/MİT krizi alevlendirilerek hükümet/cemaat tartışmasına kadar uzanan bir dizi yapay gündemle siyasi sonuçların doğması arzulandı.

Kimileri de durumdan vazife çıkartarak tutuklu vekiller, Ergenekon ve Balyoz davalarında tahliyelerin önünü açacak yasal düzenlemelere fırsat kolladı. Dışarıdaki gelişmeler de can yakıcıydı. Sözüm ona can düşmanı İran’a yakınlığı ile bilinen Şii El Maliki’ye Irak’ı teslim eden ABD, kenara çekilerek “Şii/Sünni” çatışmasına zemin hazırladı. Suriye krizi zamana yayılarak mezhep ateşine odun atıldı.

Bir tarafta mezhep çatışması tehdidi diğer taraftan İran sopasıyla başta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni ülkeler, Amerikan silah firmaları için birer pazara dönüştü. Diğer ülkeler de Çin ve Rusya’nın kucağına itildi. Bu gelişmeler yeni ittifakları doğurdu veya eski düşmanlıkların yeniden hortlamasına kapı araladı.

İran ve Suriye ile PKK’nın ilişkisi, yeniden güncellendi. Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi ile Türkiye arasındaki mesafe azaldı. Maliki/Haşimi çatışması üzerinden Kuzey Irak’ta (resmi) Kürt Devleti’nin yolları döşenir oldu. Barzani, Irak merkezi yönetimine rest çekerek Eylül’e kadar talepleri yerine getirilmezse bağımsızlıklarını ilan edecekleri sinyalini verdi.

Başka?

Dün ABD’nin Şikago kentinde başlayan NATO zirvesine İsrail davet edilmedi. NATO Genel Sekreteri yalanlasa da İsrail’in zirveye çağrılmaması, Türkiye’nin vetosu olarak algılandı. Dörtyol’da 3 istihbarat subayı, Mavi Marmara’nın Akdeniz’e açıldığı 30 Mayıs 2010 günü İskenderun’da 6 askerimizin şehit edildiği olaydaki gibi pusuya düşürüldü.

İsrail’e ait bir uçak, KKTC hava sahasını tam 5 kez ihlal etti, İncirlik’ten kaldırılan 2 F-16 savaş uçağı İsrail uçağını sınır dışına çıkardı. Doğu Akdeniz’de İsrail’le birlikte doğal gaz avına çıkan Rumlar, Türkiye ile ihtilaflı kara sularında yeniden petrol aramaya başladı. Bu arada Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, ABD’ye gitti, gündemdeki konulardan biri, Predatör alımıydı.

12 Haziran seçimleri öncesi yoğunlaşan ancak ara verilen AK Partili kadrolar ve dini gruplara yönelik Doğu ve Güneydoğu’daki PKK saldırıları yeniden hız kazandı. AK Parti Şırnak İl Başkan Yardımcısı Ali Kılınç ve Diyarbakır Kayapınar basın sorumlusu Umut Aydın öldürüldü, Kulp İlçe Başkanı Veysel Çelik kaçırıldı, Diyarbakır erkek yetiştirme yurduna saldırı düzenlendi. Amaç, Kürtlerle devlet arasındaki gönül köprülerini yıkmaktı.

Derken...

ABD’deki Wall Street Journal, Uludere’de 34 kişinin ölümüne yol açan istihbaratın Amerika kontrolündeki insansız hava aracı Predatör kaynaklı olduğunu iddia etti, Türkiye karıştı. Haberin sunumu, zamanlaması, tartışma biçimi ve kaynakları, içinde fazlaca hesabı barındıran bir senaryoyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Başbakan “O haber uydurma” diyor, Genelkurmay aynı şekilde yalanlıyor, fakat kimi gazeteler ısrarla “ABD’li yetkili” diye tarif ettikleri isimsiz kaynaklar üzerinden tartışmayı harlıyor. Anlaşılıyor ki, birileri Uludere’yi Türkiye’nin “yumuşak bölgesi” olarak görüyor, bu noktadan yumrukları indiriyor. Oysa yıllardır karanlık odaklarla mücadele eden iktidar için Uludere neden zayıf bir nokta olsun? Demek ki ortada bir sorunlu bir algı var.

O halde?

Hiç tereddütsüz iddiaların üzerine gitmek ve bu algıyı yönetmek zorundayız. Aksi halde Uludere üzerinden birçok hesabı aynı anda görmek isteyenlerin değirmenine sutaşınmış olur. Daha önemlisi, insani ve ahlaki bir yükümlülüktür. Malum; ilk görüntü (saat 17.20-17.25) Heron’dan alınıyor, Predatör ise saat 20.24’de 37-40 dakika süreyle kayıt yapıyor. İlk bomba 21.37-21.40’da atılıyor. Küçük bir ayrıntı; saat 18.00’den itibaren hava sahası uçuşa kapatılıyor ve yerel istihbarat paylaşımı kesiliyor, Şırnak Valiliği tümden devre dışı bırakılıyor.

Puslu havada sadece Heron ve Predatör var. Bu bilgiler, Genelkurmay’da toplanıyor, değerlendiriliyor ve sınırda 37-40 dakika boyunca Predatör tarafından görüntüleri alınan kalabalığın “terörist” olduğu kararı verilerek uçaklar havalandırılıyor. Burada ıskalanmaması gereken asıl nokta, ilk görüntü kaydı değil istihbarattır. Yani, o kalabalığın “kaçakçı” değil “terörist” olduğu kararının verilmesine yol açan istihbarattır.

3 Soru

Bu durumda Genelkurmay’ın cevap vermesi gereken kritik 3 soru var:
1-İlk görüntü Heron’dan olsa bile bombalama kararı Predatör’den alınan istihbaratla mı verildi?
2-Bombalama kararı Predatör’den önce Heron kayıtlarına göre alındıysa, bombalamadan 36 dakika öncesine (saat 21.01) kadar süren Predatör kayıtları neden dikkate alınmadı?

3-Sınırda 37-40 dakika bekleyen ve aralıksız görüntüleri kaydedilen kalabalık için “terörist” kararı verilmeden önce yerel güvenlik birimleri neden devre dışı bırakıldı?

Kanımca, bu 3 sorunun cevabını en iyi bilen Genelkurmay’da birim yöneticisi Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu’dur. Meclisteki Uludere Komisyonu’na mutlaka davet edilmelidir.

Şifre, bu paşadır.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.