Malumunuz son birkaç gündür mevcut yasalara göre yaşları küçük iken evlenen mağdurlarla ilgili yapılacak yeni bir düzenleme konuşuluyor.
Hükümet, kendi rızaları veya daha doğrusu ebeveynlerinin rızalarıyla evlenen, yaşları 18'den küçüklerle alakalı mağduriyet söz konusu olduğunu, bunlardan resmi nikâhlarını kıyacak olanların cezaevlerinden salıverilmesini sağlayacağını söylüyor.
Hem Başbakan hem de Adalet Bakanı konuyla alakalı yaşanan mağduriyetlere örnekler verdiler. 18 yaşına ayak basmayanların yaptığı evliliğin cari hukuktaki neticesi, kocanın cezaevine girmesidir. Bu da dışarıda çocuk sahibi eşin mağduriyetine sebebiyet veriyor.
Mevcut kanunun hangi ülkelerin yasalarından mülhem yasalaştırıldığını biliyoruz. Burada reşit ve buluğ kıstasları esas alınmadığından ötürü sıkıntılar çıkıyor ve böyle oldukça da sıkıntılar çıkmaya devam edecektir.
Yasa, evlilikle alakalı hususta ebeveynin rızası ve sağlık raporlarını da bir noktada dikkate almalıdır ve o şekilde revize edilmelidir ki bundan sonrası için de cezaevleri bin'lerin kaçınılmaz kaderi olmasın.
Bunları söylerken tamamen cebir, şiddet yöntemleri ile İslam'ın, ahlakın ve kabul görmüş örfün öngörmediği yöntemler konumuzun dışındadır. Bunlarla alakalı durumlarda hangi yaşta olursa olsun tabi ki gereken ceza verilmelidir.
Yeni yapılacak düzenlemeyle affın bir defaya mahsus 3 bin civarında kişiyi kapsayacağını özellikle belirten hükümet, pusuda bekleyen muhalefetin sert tepkisini çekti.
Burada şaşırtan iki durum söz konusu: Birincisi gösterilen tepkinin dozajı, ikincisi özellikle tepki gösterenlerin ahlak ve cinsellik anlayışı.
Gösterilen tepkinin neredeyse halkı sokağa çıkartacak veya davet edecek boyutta olması, aslında pek de umursamadıkları hatta teşvik ettikleri bir konu veya yaşam şekli üzerinden kaos çıkartma hinliğinin ipucunu veriyor.
‘Umursamadıkları yaşam şekli' diyorum çünkü onların hayat felsefesinde, karşıt cinsler doğduktan itibaren hep karma ve birlikte olmalı ve hiçbir şekilde onların birlikte yaşam ve ilişki şekillerine karışılmamalı.
Meselenin asıl dikkat çeken tarafı da burası. Bütün bu ahlak(sız) anlayışa sahip çevrelerin ahlak havarileri veya bekçileri kesiliyor gibi rol yapmaları samimiyetsizliklerinin ve ikiyüzlülüklerinin nişanesi.
Daha 16 altı yaşında genç bir kızın sahne sahne dolaştırılıp ahlaksızlığın en simgesel kıyafetleriyle bilmem hangi müzikler eşliğinde yarı çıplak aç ve sefil zir zopların önüne atılmalarına ses çıkarmayanların, imam nikâhıyla evlenenlere bu tepkiyi göstermelerini anlamanın imkânı var mı?
Daha dün Diyarbakır'da ismini anmak istemediğim ve gerçekleştirilen patlamayla hayidar/haberdar olduğumuz sahne gösterisi için niye gıkınız çıkmıyor?
Yüzlerce kişinin önüne çıkıp genel ahlaka, dine ve örfe aykırı tavırlar sergileyen kızın 16 yaşında olduğunu bilmiyor musunuz?
Hele bu zamanda ve Diyarbakır'da… Binlerce kişinin evinde hala taziye merasimlerinin devam ettiği o Diyarbakır'da… Evleri başlarına yıkılmış, sığınacakları bir yuvaları bulunamayan yetimlerin ve yoksulların yaşadığı o şehirde… Sahabeler şehri, Şeyh Said diyarı o Diyarbakır'da 16 yaşta bir genç/çocuk kız üzerinden estirilen bu saygısızlığa niye sesiniz çıkmıyor?
Sonuç olarak diyorum ki, ‘Dinime dahleden bari Müselman olsa..' ‘Ahlaksızlık' diye höykürenler bari ahlaklı olsa….
Samimi değilsiniz! Hele hele dürüst hiç değilsiniz! Düşün bu milletin yakasından artık!
Selam ve dua ile…